Bir gün böyle bir yazı yazacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Çünkü merhum Hüseyin Diker, Ege Bölgesindeki eğitim hizmetlerinde benim en yakın arkadaşımdı. Yıllarca beraber vazife yaptık. Cemaatimizin verdiği görevleri emir saydık. Beraber düşündük, beraber karar aldık, gündemi meşveret heyetinin önüne beraber getirdik. Aldığımız görev ne ise, o idi. Evirmesi, çevirmesi, kıvırması yoktu. Arkadan dolanması yoktu. Açık ve netti.

Meşveretin önüne getireceğimiz mesele, yarın mahşerde önümüze gelecek mesele idi. Öyle inandık. Dünyevî şeyler değildi. Faniyattan değildi. Risale-i Nur’un büyük meselelerinden herkesin payına düşeni alması, yapması, paylaşması, hizmet etmesi idi bütün meselemiz. Bize düşen ne ise o idi görevimiz. Ne fazla, ne eksik.

Dürüsttü, güvenilirdi, dost canlısı idi, kardeşti, Nur Talebesi idi, davası uğruna candan, canandan, dünyadan geçerdi. Aldığı vazifeyi bihakkın yerine getirirdi. Yarım bırakmak ve başkasına havale etmek onun kitabında yazmazdı. Vazifeyi bihakkın kendisi yapmaktan ve hakkını vermekten onur duyardı. Hizmetin Afyon’daki bel kemiği idi.

Ama şimdi o berzahta.

Boş Dünya

Birkaç ay önce hasta olduğunu, tedavide olduğunu duymuştuk. Dua etmiştik. Ama her hastalık gibi tez geçer ve şifa ile hizmetine döner diye umuyorduk. Daha genç denecek yaştaydı çünkü. Ölüm yaşı her nasılsa çok daha ileridedir zannediyorduk biz.

Ama kaderde durum farklıydı. Allah’ın dediği oluyordu. Bir hastalık bahanesi oluyordu insanın. Hani, “Ölüm gelmiş cihana; baş ağrısı bahane!” dedikleri gibi.

Baş ağrısı bahane oldu Hüseyin Diker ağabeye. Ölecek yaşta değildi bizim gözümüzde. Aslanlar gibi hizmet edecek yaştaydı. Ama hiç şüpheniz olmasın; rahmetin katında Hüseyin Diker abi hizmetini yine devam ettiriyor inşallah. O şimdi Üstadının yanında, şahs-ı manevî zemininde, berzah âleminde yine Risalesini okuyor, yine hizmetini yapıyor, âlemin ıslahı için yine duasını ediyor.

Biz Birbirimizle Beraberiz

Bu bir veda yazısı değil. Üstadımız diyor ya, “Birimiz dünyada, birimiz ahirette, birimiz şarkta, birimiz garpta, birimiz şimalde, birimiz cenupta olsak; biz yine birbirimizle beraberiz.”

Nokta!

Biz beraberiz inşallah dostlar! Beraber olmak istiyoruz! Rahmetten bunu umuyoruz.

Birbirimizin değerini bilelim. Hizmetimizin değerini bilelim. İmkânlarımızın veya imkânsızlıklarımızın değerini bilelim. Dünya uzun değil! Hayat layemut değil! Ömür dakikaları sayılı. Güneşin her gün hızlıca doğup batmasından bu anlaşılmıyor mu? Zaman deli bir nehir gibi bizi nereye sürüklüyor? Kim gitmeyeceğim diyebilir? Kim direnebilir?

Sonradan bizi mahcup edecek bir sözümüz, bir adımımız, bir yaşayışımız olmasın inşallah. Allah’a karşı yüzümüz ak olsun. Mahşerimiz pak olsun! Üstadımızın yanında amellerimiz zikzaklardan uzak olsun. Rahmet hepimize dost olsun. Hüseyin Diker ağabeye ve ahirete intikal etmiş bütün güzel insanlara rahmet olsun inşallah

Hatamız olmaz değil. Birbirimizi affedelim. Davacısı olmayalım. Kulluğumuza ve kardeşliğimize bakalım. Birbirimize dua edelim.

Çok sabırlı ailesine ve çocuklarına başsağlığı dilerim. Afyon’un güzide cemaatine baş sağlığı dilerim. Allah gani gani rahmet eylesin. Amin.

QOSHE - Hüseyin Diker’i rahmetle anarken - Süleyman Kösmene
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hüseyin Diker’i rahmetle anarken

11 8
13.02.2024

Bir gün böyle bir yazı yazacağım aklımın ucundan bile geçmezdi. Çünkü merhum Hüseyin Diker, Ege Bölgesindeki eğitim hizmetlerinde benim en yakın arkadaşımdı. Yıllarca beraber vazife yaptık. Cemaatimizin verdiği görevleri emir saydık. Beraber düşündük, beraber karar aldık, gündemi meşveret heyetinin önüne beraber getirdik. Aldığımız görev ne ise, o idi. Evirmesi, çevirmesi, kıvırması yoktu. Arkadan dolanması yoktu. Açık ve netti.

Meşveretin önüne getireceğimiz mesele, yarın mahşerde önümüze gelecek mesele idi. Öyle inandık. Dünyevî şeyler değildi. Faniyattan değildi. Risale-i Nur’un büyük meselelerinden herkesin payına düşeni alması, yapması, paylaşması, hizmet etmesi idi bütün meselemiz. Bize düşen ne ise o idi görevimiz. Ne fazla, ne eksik.

Dürüsttü, güvenilirdi, dost canlısı idi, kardeşti, Nur Talebesi idi, davası uğruna candan, canandan, dünyadan geçerdi. Aldığı vazifeyi bihakkın yerine getirirdi. Yarım bırakmak ve başkasına havale etmek onun kitabında yazmazdı. Vazifeyi bihakkın kendisi yapmaktan ve hakkını vermekten onur duyardı. Hizmetin........

© Yeni Asya


Get it on Google Play