İslamiyet Bir Şahs-ı Manevî Dinidir

İnsanın emirlere uyması ve yasaklardan sakınması sadece ferdî sorumluluğu değildir, aynı zamanda içtimai sorumluluğudur. Çünkü insan bir içtimaî hayatın üyesidir.

İslamiyet bir şahs-ı manevî dinidir. Emirler ve yasaklar şahsı mesul etse de, şahısların mesuliyetlerini yüklenmesi aynı zamanda içtimai yönü de bulunan bir iştir.

Beş vakit namazda cemaat özendirildiği gibi, oruç, zekât ve hac da İslam toplumunu bir arada tutan, içtimai yönü ağır olan ibadetlerdir.

İnsan, içinde yaşadığı toplum namına vazife yapar. Farz-ı kifaye olan bir işi yapmakla, tek başına toplumun pek çok açıklarını kapatır, pek çok ihtiyaçlarını giderir. Yani bir fert iken bir nevi hükmüne geçer.

Neviden maksat, içinde yaşadığı köy veya şehir halkı da olabilir, dünya insanı da olabilir, bütün bir canlılar dünyası da olabilir. İnsan manevi donanımıyla, yüksek kapasitesiyle öyle hizmet eder, kendisini öyle ortaya atar ki, tek bir şahıs iken koca bir vatanı kurtarabilir, koca dünyayı ıslah edebilir. Mesela bir doktor bazen bir köy kurtarır, bazen tüm insanlığa medet olur. Bir alim, bir peygamber bütün bir âleme bedel olabilir. Hazret-i Muhammed (asm) bütün bir kâinata bedeldir. Bundandır ki Cenab-ı Allah Hazret-i Muhammed (asm) için: “Sen olmasaydın ben bütün âlemi yaratmazdım.” Buyurmuştur.2

Dolayısıyla bir fert tek başına bir şahs-ı manevi hükmünde olur. Her bir insanda bu potansiyel mevcuttur.

Az Bir Şeyde Bütün Bir Küll

Cenab-ı Hak az bir cüz’e bütün bir küllü yerleştirir. Az bir şeyden bütün bir âlemi meydana getiirir. Nokta gibi bir çekirdekten dağ gibi bir ağacı yaratır. Bir zerreye kâinat çapında görevler yükler. Bir sayfaya bir kitabı sığdırır. Bir insanı da bütün kâinattan üstün yaratır.

Mesela bir karaciğere beş yüzden fazla görev yükler. Bir ağaca tonlarca meyve yükler. Mercimek tanesi kadar küçük bir hafızaya bir âlem kadar bilgi yerleştirir.

Cenab-ı Allah insanda öyle bir donanım yaratmıştır ki, insanın manevi yükselişine sınır koymamıştır. İnsan bu donanımla kâinatı geride bırakan mertebeler elde eder.

İbadet ile insanın mahiyeti, su ile toprak gibidir. Su ibadete, toprak insanın mahiyetine benzer. Toprak suya kavuşmazsa içindeki potansiyel enerji hayata dönüşmez, bitkileri nemalandırmaz. Suya kavuştuğunda ise bir parça toprak bir bahçe gibi olur. Bütün gizli güzellikleri meydana çıkar.

İnsan ibadet yaparsa ruhunda gizli bütün manevi güçleri hayatlanır ve insanı daha dünyada iken mutlu eder.

Bediüzzaman bu hakikati şöyle ifade ediyor:

“İnsanın mahiyetine, kudretten ehemmiyetli cihazât ve kaderden kıymetli programlar tevdî edilmiş…. Eğer o istidad çekirdeğini İslâmiyet suyu ile, imânın ziyâsıyla, ubûdiyet toprağı altında terbiye ederek evâmir-i Kur’âniyeyi imtisâl edip, cihazât-ı mâneviyesini hakiki gàyelerine tevcih etse, elbette âlem-i misâl ve berzahta dal ve budak verecek ve âlem-i âhiret ve Cennette hadsiz kemâlât ve nimetlere medâr olacak bir şecere-i bâkiyenin ve bir hakikat-i dâimenin cihazâtına câmi’ kıymettar bir çekirdek ve revnaktar bir makine ve bu şecere-i kâinatın mübârek ve münevver bir meyvesi olacaktır.”3

Dipnotlar:

1 İşaratü’l-İ’caz, s. 167

22 Keşfu’l-Hafa, 2/164; Mesnevi-i Nuriye, s. 55

3 Sözler, s. 359

QOSHE - İnsan kâinattan üstün olabilir - Süleyman Kösmene
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İnsan kâinattan üstün olabilir

21 8
19.02.2024

İslamiyet Bir Şahs-ı Manevî Dinidir

İnsanın emirlere uyması ve yasaklardan sakınması sadece ferdî sorumluluğu değildir, aynı zamanda içtimai sorumluluğudur. Çünkü insan bir içtimaî hayatın üyesidir.

İslamiyet bir şahs-ı manevî dinidir. Emirler ve yasaklar şahsı mesul etse de, şahısların mesuliyetlerini yüklenmesi aynı zamanda içtimai yönü de bulunan bir iştir.

Beş vakit namazda cemaat özendirildiği gibi, oruç, zekât ve hac da İslam toplumunu bir arada tutan, içtimai yönü ağır olan ibadetlerdir.

İnsan, içinde yaşadığı toplum namına vazife yapar. Farz-ı kifaye olan bir işi yapmakla, tek başına toplumun pek çok açıklarını kapatır, pek çok ihtiyaçlarını giderir. Yani bir fert iken bir nevi hükmüne geçer.

Neviden maksat, içinde yaşadığı köy veya şehir halkı da olabilir, dünya insanı da olabilir, bütün bir canlılar dünyası da olabilir. İnsan manevi donanımıyla, yüksek kapasitesiyle öyle hizmet eder, kendisini öyle ortaya atar ki, tek bir şahıs iken koca bir vatanı kurtarabilir, koca dünyayı ıslah edebilir. Mesela bir doktor bazen bir köy kurtarır, bazen tüm........

© Yeni Asya


Get it on Google Play