Tarafgirliği Bırakmalıyız

Seçimlerde veya başka bir meselede hak ve hikmeti arıyor isek, öncelikli şartımız, şahsî tarafgirliğimizi geri plana çekmemiz olacaktır. Hangi mesele olursa olsun, bir meseleye tarafgirlik girdiği zaman pusulamız şaşar.

Tarafgirlik akıl gözümüzü kör eder. Hakkı batıl, batılı hak gösterebilir. Veya haklar içinde en doğrusunu, yani ehak olanı seçmemizde bize doğru fikir vermez. Bizi kendi tercihine sürükler.

Çünkü tarafgirliğin içine duygular, zanlar, menfaatler, itibar ve algı gibi değersiz yargılar karışmıştır. Sonradan kişi bunları hak algısına yama yapmıştır. Yani hak görmeye başlamıştır.

Öyleyse, hakkı bulmak için kanaatimizi duygudan, zandan, menfaatten, itibardan ve her türlü algıdan kurtarmamız gerekecektir.

Peki Hakka Tarafgirlik?

Birçok kişinin hakkın arkasına gizlenerek kendi görüşünü hak diye pazarladığı bir ortamda, gerçek hak bulunmaz. Öte yandan herkesin her görüşü batıl da olmayabilir. Ölçüp tartmak gerekir. Dolayısıyla, hiç kimseyi üzmeye de, incitmeye de gerek yok.

Bizim için esas olan, bizim görüşümüzün kime göre hak olduğudur. Eğer şahıslara göre hak ise, onda yukardaki aynı sıkıntı vardır.

Ama Risale-i Nur hassasiyetli bir meşverete göre hak ise, işte bu savunulmaya değer. Ama burada da şart, meşveretin gerçek meşveret olmasıdır.

Meşveret Etmeliyiz

Bir şey bize göre hak, başkasına göre batıl ise, bunun tespitini meşveret yapar. Biz yapamayız. Kimse kendi adına da yapamaz. Yaparsa, ona hak denmez. Ona görüş denir. Arapça’da buna “Fihi nazarun” derler. Yani bir bakış açısıdır. Uyarsın, uymazsın; orada sorumluluk sana aittir.

Böyle, kendimiz bir görüşe girer ve buna uyarsak, yani ona taraf olursak, bu işin vebali bizim olur. Sorumluluk bize ait olur. Taraf olduğumuz görüşün vebali, günahı bizden sorulur.

Ancak şahs-ı manevî isek, bu tespiti meşverete bırakırız. Meşveret görüş belirler, biz ona tabi oluruz. Meşveretin görüşüne taraf oluruz.

Meşveretin görüşü üzerinde akıl yürütmeyiz. Çünkü akıl yürüttüğümüzde bu görüş kendi şahsımıza ait olacak, meşveret sırrını taşımayacaktır.

Re’y-i Şûrâ Olmalı

Taraf olacaksak, meşveretin görüşüne taraf olmalıyız. Başka görüşler şahsîdir, meşveretin görüşü ise şahs-ı manevîdir. Başka görüşler rey-i vahiddir, meşveretin görüşü rey-i şûrâdır.

Üstadımız, “Medâr-ı nizâ bir mesele varsa meşveret ediniz.”2 dediğine göre, eğer bu meseleyi medar-ı niza görüyorsak, meşveret etmeliyiz.

“Kardeşlerim; ben bunu böyle münasip gördüm, sizlerin meşveretine havale ediyorum.”2 diyen Üstadımıza ittiaben, bizler, münasip gördüğümüz, ancak medar-ı niza olan meseleleri meşverete getirmeliyiz.

Risale-i Nur’lar bize meşveret ölçülerini veriyor: “Siz, meşveretle ne lazımsa yaparsınız. Fakat ihtiyatla, telaşsız, velveleye vermemek lazım.”3 “İçinizdeki şahs-ı manevinin fikrini, o meşveretle bildirir.”4 “Meşverette hüküm ekserindir.”5

Dipnotlar:

1 Kastamonu Lahikası, s. 243

2 Emirdağ Lahikası, s. 345

3 Emirdağ Lahikası, s. 174

4 Kastamonu Lahikası, s. 135

5 Eski Said Dönemi Eserleri, s. 169

QOSHE - Kimi seçelim? - Süleyman Kösmene
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kimi seçelim?

7 5
07.03.2024

Tarafgirliği Bırakmalıyız

Seçimlerde veya başka bir meselede hak ve hikmeti arıyor isek, öncelikli şartımız, şahsî tarafgirliğimizi geri plana çekmemiz olacaktır. Hangi mesele olursa olsun, bir meseleye tarafgirlik girdiği zaman pusulamız şaşar.

Tarafgirlik akıl gözümüzü kör eder. Hakkı batıl, batılı hak gösterebilir. Veya haklar içinde en doğrusunu, yani ehak olanı seçmemizde bize doğru fikir vermez. Bizi kendi tercihine sürükler.

Çünkü tarafgirliğin içine duygular, zanlar, menfaatler, itibar ve algı gibi değersiz yargılar karışmıştır. Sonradan kişi bunları hak algısına yama yapmıştır. Yani hak görmeye başlamıştır.

Öyleyse, hakkı bulmak için kanaatimizi duygudan, zandan, menfaatten, itibardan ve her türlü algıdan kurtarmamız gerekecektir.

Peki Hakka Tarafgirlik?

Birçok kişinin hakkın arkasına gizlenerek kendi görüşünü hak diye pazarladığı bir ortamda, gerçek hak bulunmaz. Öte yandan herkesin her görüşü batıl da olmayabilir. Ölçüp tartmak gerekir. Dolayısıyla, hiç kimseyi üzmeye de, incitmeye de gerek yok.........

© Yeni Asya


Get it on Google Play