Bir Parmak Şaşrttı

Şakk-ı kamer mucizesi, Peygamber Efendimiz’in (asm) gökyüzündeki ay’ı bir parmağı ile ikiye ayırmasıdır. Bu şekilde yeryüzündeki insanlara Peygamberliğini göstermesidir.

Şöyle ki: Peygamberliğin sekizinci senesindeydi. Bir gece Peygamber Efendimiz (asm), ay ışığı altında ashab-ı kiramla sohbet etmekteydi. Kureyş kabilesinin ileri gelenleri Peygamber Efendimiz’den (asm) yapamayacağını düşündükleri bir mu’cize istediler. “Ya Muhammed! Eğer gerçekten Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber isen ay’ı ikiye böl.” Dediler. Resulullah Efendimiz (asm): “Eğer bunu yaparsam iman eder misiniz?” buyurdu. Onlar: “Evet, iman ederiz.” Dediler.

Peygamber Efendimiz (asm) şehadet parmağını kaldırdı, ay’a işaret buyurdu. Ay iki parça oldu. Efendimiz (asm): “Şahit olunuz! Şahit olunuz!” buyurdu.

Kureyşliler ise, “Bu da bir sihridir.”1 “Ebu Talib’in yetiminin sihri göklere de tesir etti.” Dediler.

Kur’ân bu mucizeyi şöyle anlatıyor: “Kıyamet yaklaştı. Ay yarıldı. Onlar bir mu’cize görseler, hemen yüz çevirip, ‘bu öteden beri bilinen bir sihirdir’ derler.2

Şakk-ı kamer hadisesine ilk önemli şahit, müşriklerin inkâr etmeyip sihir demeleridir. Eğer hiç vaki olmamış olsaydı müşrikler sihir derler miydi? Çünkü olmamış bir olaya sihir denir mi?

Semavata Tayeran

Şakk-ı Kamer mucizesi yeryüzündeki insanları ne kadar şaşırtmışsa, miraç mucizesi de gökyüzündeki melekleri bir o kadar hayran bırakmıştır. Çünkü hiç o ana kadar vaki olmamış biçimde bir arzlı, arzdaki bedeninden çıkmadan, bedeniyle beraber, semavatta tayeran etmiştir, semavatın bütün kapıları ona açılmıştır. Ta Sidretü’l-Müteha’ya kadar gitmiş, oradan ta Cennet’i görmüş, oradan Rahman-ı Zülcemal’in rahmetinin baki cilvelerini ve saadet-i ebediyeyi müşahede etmiş, oradan ta Arş-ı Azam’a yükselmiş, oradan ta Kab-ı Kavseyn’e uruc etmiş, oradan ta huzur-u Kibriya ile müşerref olmuştur.3

Berzah-ı esma, tecelî-i sıfat, ef’âl, tabakat-ı mevcudat gibi yetmiş bin perdeden geçmiş, mertebeleri kat etmiştir.4 Rü’yet-i Cemalullah meyvesini kendisi almış, o yolu ümmetine açık bırakmıştır.5

Meleklerin hayranlıkla müşahede ettikleri bu kudsî yolculuğun bir emsali daha vaki olmamıştır. Önceki peygamberlerde miraç yoktur. Arzdan gelen ve meleklerin her ibadetine ve zikrine ilgili olan bu Son Peygamber (asm), meleklerde gördüğü ibadet biçimlerini ümmetine de emretmiştir.

Emsali Olmayan Mucizeler

Peygamber de olsa bir insanın yerden bir işaretle bir gök cismini ikiye bölmesinin, önceki peygamberlerde emsali yoktur.

Lemaat’ta dendiği gibi, “Meleklerde mi’rac, insanlarda şakk-ı kamer gibidir.” Şehadet âleminde yaşayan insanlara büyük bir mucize şakk-ı kamer mucizesidir. Ki, “Ay yarıldı.”6 Ayeti haber veriyor. Âlem-i ervahtaki sakinlere de büyük bir mucize miraçtır ki, şu ayet bunu haber veriyor: “Bir gece kendisine bazı ayetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Haram’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksa’ya götüren Allah, eksikliklerden münezzehtir.”7

Peygamber Efendimiz (asm) şakk-ı kamer mucizesiyle peygamberliğini cinlere ve insanlara gösterdiği gibi, Miraç mucizesi ile de ruhlara ve meleklere göstermiştir.8

Şehadet kelimesinde geçen “abduhu ve resuluhû” kanatlarından “abduhu” kulluğunu gösterir ki, miraç bunu ifade etmiştir. Resuluhû, peygamberliğidir ki, şakk-ı kamerle cinlere ve insanlara bunu ispat etmiştir.

Dipnotlar:

1-Buhârî, Menâkıbu’l-Ensâr, 36, Tefsîr, 54/1; Müslim, Kıyâmet, 44, 45

2- Kamer Suresi: 1,2

3- Sözler, s. 632

4- Sözler, s. 641

5- Sözler, s. 657

6- Sözler, s. 785

7- İsra Suresi: 1

8- Sözler, s. 161

QOSHE - Meleklerde Mirac, insanlarda Şakk-ı Kamer gibidir - Süleyman Kösmene
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Meleklerde Mirac, insanlarda Şakk-ı Kamer gibidir

7 16
05.02.2024

Bir Parmak Şaşrttı

Şakk-ı kamer mucizesi, Peygamber Efendimiz’in (asm) gökyüzündeki ay’ı bir parmağı ile ikiye ayırmasıdır. Bu şekilde yeryüzündeki insanlara Peygamberliğini göstermesidir.

Şöyle ki: Peygamberliğin sekizinci senesindeydi. Bir gece Peygamber Efendimiz (asm), ay ışığı altında ashab-ı kiramla sohbet etmekteydi. Kureyş kabilesinin ileri gelenleri Peygamber Efendimiz’den (asm) yapamayacağını düşündükleri bir mu’cize istediler. “Ya Muhammed! Eğer gerçekten Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber isen ay’ı ikiye böl.” Dediler. Resulullah Efendimiz (asm): “Eğer bunu yaparsam iman eder misiniz?” buyurdu. Onlar: “Evet, iman ederiz.” Dediler.

Peygamber Efendimiz (asm) şehadet parmağını kaldırdı, ay’a işaret buyurdu. Ay iki parça oldu. Efendimiz (asm): “Şahit olunuz! Şahit olunuz!” buyurdu.

Kureyşliler ise, “Bu da bir sihridir.”1 “Ebu Talib’in yetiminin sihri göklere de tesir etti.” Dediler.

Kur’ân bu mucizeyi şöyle anlatıyor: “Kıyamet yaklaştı. Ay yarıldı. Onlar bir mu’cize görseler, hemen yüz çevirip, ‘bu öteden beri bilinen bir sihirdir’ derler.2

Şakk-ı kamer hadisesine ilk önemli şahit, müşriklerin inkâr etmeyip sihir demeleridir. Eğer hiç vaki........

© Yeni Asya


Get it on Google Play