Bir Cennet Çeşmesi

Zekât kendimizin değil, başkasının derdine deva olması cihetiyle büyük bir ibadettir. Bizim için de bir Cennet çeşmesidir. Bir de Ramazan ayının bereketiyle hizmete verdiğimizde kıyamete kadar bizim için nur, bereket ve sevap akıtan bir çeşme olur.

Esasen Nur Talebelerinin zekâtları, Risale-i Nur hizmetlerinin dayandığı aktif kaynaklardan birisidir. Bu konuyu çok iyi takdir etmeli, zekâtlarımızı sağa sola kaçırmamalı ve su-i istimalden kurtarmalıyız.

Bediüzzaman, Münâzarât’ta, sözü bu zamanın manevî cihadına zekâtla destek vermeye getiriyor ve aynen şöyle diyor: “Büyük bir çeşme var, şimdiye kadar su-i istimal ile şûristana dağılıp bazı seele ve acezeye neşvünemâ verdi.”1

Şûristan, çorak ve verimsiz toprak demektir. Seele, durumu perişan olup insanlardan istemek durumunda bulunan miskinlerdir. Aceze, elinde avucunda bir şey olmayan, günlük iki öğün yemek bulmaktan aciz fukaradır.

Bu iki sınıf, Kur’ân’ın zekât verilmesini emrettiği sekiz sınıftan sadece ikisidir. Su-i istimalden maksat ise, ‘zekât fakirin hakkıdır’ diyerek zekâtı sadece fakire hasretmek; cihad-ı manevî alanını ihmal etmektir.

Neşvünema Tabiri Neye İşaret Ediyor?

Neşvünema tabiri kademeli olarak iki hususa işaret ediyor:

1- Zekâtı yoksula ve fukaraya zorunlu ihtiyaçlarını gidermesi ölçüsünde vermek.

2- Zekâtla yoksulu ve fukarayı zorunlu olmayan ihtiyaçları zorunlu saymaya ve gereksiz yere eskisini atıp yenisini almaya sürüklemek. İsrafa kapı açmak.

Bu hususlardan birincisi Allah’ın emri, ikincisi şûristandır, yani çorak topraktır.

İkincisine izin yoktur. Çünkü altı sınıf daha vardır.

Zekât bütçesi ile bu iki sınıfın refah seviyesini yükseltirken, diğer altı sınıfı ihmal etmek günahtır, vebaldir. Kur’ân izin vermez.

Bu durum zekâtın sû-i istimali manasına gelir. Bediüzzaman’ın uyardığı husus budur.

Zekât Mükellefinin Vebali

Bu altı sınıfın en çok ihmale uğrayanı “fî sebilillah” maddesidir. Bu maddenin ihmale uğraması zekât mükellefine büyük vebal getiriyor.

Peki, bu maddede kimler var?

Bu maddeyi dört mezhep uleması da “cihad etmekle ve i’la-yı kelimetullah yapmakla yükümlü mücahitler” olarak yorumluyor. Asrımızda maddî kılınç kınına girdiğine göre2, asrımızın mücahidi elinde maddî kılınç ve silâh tutan değil; din, iman ve Kur’ân hizmeti yapandır.

Çünkü bu zamanda dine, imana ve Kur’ân’a hücum edilmiştir. Öyleyse bu zamanda cihad, din, iman ve Kur’ân hizmeti yapmaktır. Bu zamanda zekât, “fi sebilillah” maddesi namına bu hizmetleri yürüten şahs-ı maneviye verilecektir. Bu zamanın mücahidi şahs-ı vahid değil, şahs-ı manevidir.

Güzel Bir Mecrâ

Bediüzzaman devamla diyor: “Bu çeşmeye güzel bir mecrâ yapınız, mesâi-yi şer’iye ile şu havuza dökünüz. Sonra da bostan-ı kemâlâtınıza su veriniz. Bu, hiç bitmez ve tükenmez bir menbadır.

Sual: Nedir o çeşme? Cevap: Zekât!”3

Mesele o kadar açık ki, cevazın da ötesinde, vacip derecesinde bir zaruret halini almıştır. Öyleyse, Bediüzzaman’ın “bostan-ı kemalat” dediği medresetü’z-zehrayı, yani Risale-i Nur hizmetlerini, hizmetlere bağlı her türlü neşriyatı zekâtımızla desteklememiz bir zarurettir, bir vecibedir.

Risale-i Nur hizmetlerinin her türlü donanımının, araç-gerecinin zekât bütçesinden hakkı vardır. Çünkü bunlar cihad-ı manevî malzemeleridir. Şahs-ı manevî de, bu donanım ve araç-gereçle hizmet eden “Mücahidîn” sınıfıdır. Şahs-ı manevinin malî heyeti, zekâtı kabul etmeye ve meşveret neticesinde nerede ihtiyaç varsa, orada zekât bütçesinden harcama yapmaya yetkilidir.

Dipnotlar:

1- Münâzarât, s. 245

2 -Hutbe-i Şamiye, s. 98; Tarihçe-i Hayat, s. 94, 149

3- Münâzarât, s. 246

QOSHE - Suyu bostan’ı kemalata vermeli - Süleyman Kösmene
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Suyu bostan’ı kemalata vermeli

10 1
26.03.2024

Bir Cennet Çeşmesi

Zekât kendimizin değil, başkasının derdine deva olması cihetiyle büyük bir ibadettir. Bizim için de bir Cennet çeşmesidir. Bir de Ramazan ayının bereketiyle hizmete verdiğimizde kıyamete kadar bizim için nur, bereket ve sevap akıtan bir çeşme olur.

Esasen Nur Talebelerinin zekâtları, Risale-i Nur hizmetlerinin dayandığı aktif kaynaklardan birisidir. Bu konuyu çok iyi takdir etmeli, zekâtlarımızı sağa sola kaçırmamalı ve su-i istimalden kurtarmalıyız.

Bediüzzaman, Münâzarât’ta, sözü bu zamanın manevî cihadına zekâtla destek vermeye getiriyor ve aynen şöyle diyor: “Büyük bir çeşme var, şimdiye kadar su-i istimal ile şûristana dağılıp bazı seele ve acezeye neşvünemâ verdi.”1

Şûristan, çorak ve verimsiz toprak demektir. Seele, durumu perişan olup insanlardan istemek durumunda bulunan miskinlerdir. Aceze, elinde avucunda bir şey olmayan, günlük iki öğün yemek bulmaktan aciz fukaradır.

Bu iki sınıf, Kur’ân’ın zekât verilmesini emrettiği sekiz sınıftan sadece ikisidir. Su-i istimalden maksat ise, ‘zekât fakirin hakkıdır’ diyerek zekâtı sadece fakire hasretmek; cihad-ı manevî alanını ihmal etmektir.

Neşvünema Tabiri Neye İşaret Ediyor?

Neşvünema tabiri kademeli olarak iki hususa........

© Yeni Asya


Get it on Google Play