Toptancı bir anlayışla baktıkları bu Batı bugün Filistin meselesinde ezberleri bozan bir durum sergilemektedir.

Bediüzzaman’ın tespitiyle “Birinci Avrupa”nın vicdanından yükselen sesler Müslümanların cılız sesini bastırmış görünüyor. Avrupa’nın ikiyüzlü siyasetinden bahsedenler, Müslümanların yüzsüz siyasetini hiç anlatmıyor.

Batı’nın iki yüzlü siyasetini bizden daha ziyade Batı kendi kendine haykırıyor. Onlar kendi özeleştirilerini yapabiliyor.

İki yüzlü idarecilerine rağmen onlar zulmün yanında olmadıklarını her fırsatta dile getiriyorlar. Avrupa’nın bu hali Bediüzzaman’ın şu tespitlerini hatıra getiriyor. “Herkesin kalbinde derinden derine bir din-i hakkı arama meyli çıkmış. Her şeyden evvel, ölüm idamına karşı din-i haktaki bir hakikati arıyor ki kendini kurtarsın. Şimdiki hal-i alem bu hakikate şehadet eder. Kırk beş sene sonra tamamıyla beşerin bu ihtiyaç-ı şedidinin dinsizliğin zuhuruyla küre-i arzın kıtaları ve devletleri birer insan gibi hissetmeye başlamışlar.” (E.S.D.E, s. 329.)

Akan Müslüman kanı olmasına rağmen Müslüman ülkelerdeki “kuzuların sessizliği” hali hiç hayra alamet olmasa gerek. Artık Batı’nın iki yüzlülüğünden ziyade sanırım Müslümanların yüzsüzlüğünden ve çürümüşlüğünden bahsetmek gerekecektir.

Halihazırdaki garabete Hutbe-i Şamiye satırlarıyla bakıldığında İslamiyetin mazi kıtasını istilasına sebep olan sekiz manilerin Avrupa payına düşenlerinin bir bir marifet ve medeniyetin mehasiniyle kırıldığını görüyoruz. Lakin diğer maniler yani bizdeki hastalıkların henüz geçmediğine şahit oluyoruz. En önemlisi olan istibdadın esareti ve şeriate muhalefetten gelen su-i ahlakımızın hala şifa bulmadığı çok aşikar.

Batı’da insanlar hükûmetlere rağmen ‘Filistin’e destek’, ‘İsrail’e tepki’ için meydanlarda toplanırken, Müslüman ülkelerde insanlar ve sivil toplum kuruluşları ancak hükûmetlerin izni ve işaretiyle meydana çıkabilmektedir.

İslam İşbirliği Örgütü devlet başkanları düzeyindeki toplantıda sadece yarım ağız bir kınama metni ortaya çıkarmışken, İsrail’in zalimliklerine karşı Uluslararası Adalet Divanı’nda dava açmaya hiçbir zengin Müslüman ülke cesaret edemezken, fakir topraklara sahip, Güney Afrika’ya bu şeref nasip olmuştur.

Bediüzzaman’ın Hutbe-i Şamiye’deki istikbal müjdesi de ilginçtir. “İstikbal yalnız ve yalnız İslamiyetin olacaktır”. Bu müjdeden yola çıkarak boş hülyalar kuran Müslümanlara şunu demek gerekir. ‘İstikbal yalnız ve yalnız İslam’ın olacaktır.’ diyor, ‘Müslümanın olacaktır.’ demiyor. O yüzden Batı insanlığın geleceği konusunda bize daha fazla ümit veriyor.

Hasılı, insanlığın kurtuluşu için Asya’nın istibdatçı yüzsüz idarecileriyle muhatap olmak yerine, demokrasinin cesaretiyle hareket eden Batı ile hem insanlık hem Müslümanlık hem Filistin için ittihat edilebilir.

QOSHE - Filistin - Yasemin Yaşar
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Filistin

6 15
13.01.2024

Toptancı bir anlayışla baktıkları bu Batı bugün Filistin meselesinde ezberleri bozan bir durum sergilemektedir.

Bediüzzaman’ın tespitiyle “Birinci Avrupa”nın vicdanından yükselen sesler Müslümanların cılız sesini bastırmış görünüyor. Avrupa’nın ikiyüzlü siyasetinden bahsedenler, Müslümanların yüzsüz siyasetini hiç anlatmıyor.

Batı’nın iki yüzlü siyasetini bizden daha ziyade Batı kendi kendine haykırıyor. Onlar kendi özeleştirilerini yapabiliyor.

İki yüzlü idarecilerine rağmen onlar zulmün yanında olmadıklarını her fırsatta dile getiriyorlar. Avrupa’nın bu hali Bediüzzaman’ın şu tespitlerini hatıra getiriyor. “Herkesin kalbinde derinden derine bir din-i hakkı arama meyli çıkmış. Her şeyden evvel, ölüm idamına karşı din-i haktaki bir hakikati arıyor ki kendini kurtarsın. Şimdiki hal-i alem bu hakikate şehadet eder. Kırk beş sene sonra tamamıyla beşerin bu ihtiyaç-ı şedidinin dinsizliğin zuhuruyla küre-i arzın........

© Yeni Asya


Get it on Google Play