Hepimizin aşina olduğu aile albümlerimizde muhakkak yer edinmiş bir görüntü.

Fakat gelin görün ki, bir kesime bunları anlatmak, göstermek, kabul ettirmek imkânsız bir şey.

Zira o kadar şekilci, kör ve o kadar köklerinden kopuk ki bazı zihniyetler...

Büyükannesinin böyle fotoğrafı olsa saygıyla bahsedecek muhakkak ve onun için bu görüntü bir problem bile değil.

Fakat bunun 100 yıl sonrası bugünkü izdüşümünde bir tesettürlü görse hemen yaftaya başlıyor.

Arapçı diyor, Türk kadını böyle örtünmezdi diyor, analarımızın başındaki tülbent, yazma asıl örtünme şekliydi, türban bir siyasi simge ve şimdi başka amaçlar taşıyor diyor da diyor.

Bir demiyor, diyemiyor ki, Müslüman kadına tesettür farz ve zaman içinde giyim şekilleri değişiklik gösterse de örtünmenin maksadı ve ruhu aynı. Bu zamanda biraz daha farklı tarzda olsa da başörtüsü aynı, örtünenin gayesi de aynı.

Eskiyi kabul ediyor, Anadolu kadınını da kabul ediyor ama gelin görün ki, okumuş, aydın, donanımlı bir örtülü vasfından rahatsız oluyor.

Geleneksel, örfi olanda bir cehalet vardı diyor, onu bir yere kodluyor.

Ama hem örtülü, hem münevver olanın çokluğuna bir tanım getirmiyor.

Alışageldiği ezberleri bozulmuş. Zira bu sefer de başının içinde köhne fikirleri taşıyanın (!) örtüsüne lafla dokunsa, bir zamanlar olduğu gibi elle dokunamayınca medya diliyle söküp almaya ya da zavallı göstermeye yelteniyor! Kızıl şerbet diyor, kızıl gonca diyor, diyor da diyor.

Zira kati surette İslâm ile bilim dine riayetle modern çağda yaşamak arasında bir bağ olmasın istiyor, yok sayıyor.

Hâlbuki bizim, değil 100 yıl öncesine, 1400 yıl öncesine sıkı sıkı sarılmış bağlarımız var.

Ve aslında ben rahatsız oluyorum bu fotoğrafa baktığımda. Tesettürdeki bu zerafeti ve hassasiyeti taşımaktan ne kadar uzak düştüğümüzü görüyorum.

Onca tesettür sektörü, onca giyim endüstrisi bu basit çarşaf ve feracenin temsil ettiği tesettür şiarını taşımaktan aciz kalıyor diye.

Bakış açısı mı, karın ağrısı mı, ne desem bilmem.

Ben eskiye hayıflanırım, o şuuru ararım.

Hazımsız ise öküz altından buzağı arar!

QOSHE - Bir zamanlar Bulgaristan - Zeynep Çakır
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bir zamanlar Bulgaristan

2 1
27.01.2024

Hepimizin aşina olduğu aile albümlerimizde muhakkak yer edinmiş bir görüntü.

Fakat gelin görün ki, bir kesime bunları anlatmak, göstermek, kabul ettirmek imkânsız bir şey.

Zira o kadar şekilci, kör ve o kadar köklerinden kopuk ki bazı zihniyetler...

Büyükannesinin böyle fotoğrafı olsa saygıyla bahsedecek muhakkak ve onun için bu görüntü bir problem bile değil.

Fakat bunun 100 yıl sonrası bugünkü izdüşümünde bir tesettürlü görse hemen yaftaya başlıyor.

Arapçı diyor, Türk kadını böyle örtünmezdi diyor, analarımızın başındaki tülbent, yazma asıl örtünme şekliydi, türban bir siyasi simge ve şimdi başka amaçlar taşıyor diyor da diyor.

Bir demiyor, diyemiyor ki, Müslüman kadına........

© Yeni Asya


Get it on Google Play