1921’in dünya satranç şampiyonu Jose Raul Capablanca "oyununuzu geliştirmek için her şeyden önce sonoyunu çalışmalısınız. Ancak onda ustalık sağlandığında oyunun ortası ve açılış da sonoyun ile ilişkili olarak kurulur diyordu. Kültüre verdiğimiz önemin derecesi Ankara'nın kış gecelerinde hava sıcaklığı seviyeleriyle aynı... Sıfır, sıfırın altı... Bu durum bir sonoyun planımız olmadığını gösteriyor. Sonoyun yoksa kendimizi kavuklu ve pişekarlı bir orta oyununda buluyoruz. Anı yaşıyoruz, günümüzü gün ediyoruz.

Turşalar, Rukkular, Şerdanalar, Ekweşler ve Şekeleşler… M.Ö. 1220'lerde Karnak tapınağının duvarlarına mağlup ettiği deniz kavimlerinin adlarını yazdıran firavun Merneptah’ın sayesinde bu kavimlerin adlarını biliyoruz. Bizse bugün mağlup ettiklerimizi değil mağlup olduklarımızı duvarlara kazıyor, tabelalarımıza, markalarımıza, kıyafetlerimize yazıyoruz.

Benzemeyen bir “ben”e ihtiyacımız var, böyle bir "ben"in olmaması hür kimseler olmadığımızı gösteriyor. Efendilerine hayran Roma köleleri... Tutsak alınmışız ve bundan haberimiz yok. Mesele Vernon Howard’ın işaret ettiği şeye dayanıyor. İçinde olduğunuzu bilmiyorsanız bir hapishaneden kaçamazsınız. Kültürel özgürlüğümüz yok, bunu bir tehdit olarak görmüyoruz. Esas yanlış olan bu. Ormanda ayılar, kurtlar var. Belki bunlarla karşılaşabilirsiniz. Belki, Enemy of the State’i izlemişsinizdir, Kanada kazlarının göç alışkanlıklarını takip etmenin daha tehlikeli olabileceğini biliyorsunuzdur.

Gökyüzünde asit yüklü gri bulutlar var. Herkes el lambası olamayacak adamını yıldız diye bir yerlere yerleştiriyor. Deprem oluyor gülüyorlar, çocuklar katlediliyor kahkaha atıyorlar... Artık ne tarafa baksak kibir ve kabalık görülüyor, buna otomobil kalabalığıyla soğuk gökdelenler eşlik ediyor. Herkesin büyük bir özgüvenle, yüksek perdeden konuştuğu bu şehrin silueti böyle olmamalıydı. Fransız gezgin Brayer “Neuf annees a Constantinople” isimli eserinde İstanbul’da evlerin kapısının şöyle böyle kapatıldığı ve dükkanların çoğunlukla umumi ahlaka itimaden açık bırakıldığı ve her yıl en fazla beş, altı hırsızlık vakasının görüldüğünü anlatır. Eski insanlar için misafir Allah’ın emanetidir ve misafirin yedi hayır getirdiğine inanılır. Misafir için evlerin en güzel odası ayrılır, evdeki en iyi malzemeden yapılan en güzel yemek ikram edilir. Misafir bir odaya girdiği zaman herkes ayağa kalkar. Bu incelik Osmanlı medeniyetiyle karşılaşan yabancıların dikkatini çekmişti. Luigi Marsigli Osmanlı devletinde hali vakti yerinde olan köylülerin etrafta misafir aradıklarını ve eğer bulacak olurlarsa evlerine davet ettiklerinden bahseder.

Bir umut için belki kasabaya, köye bakmamız gerekiyor. Oralarda hala bu eski kültür var. Kastamonu’da tezgâhına “sarımsak alırsan lütfen parasını bırakıver” yazılı not bırakarak diğer işleriyle ilgilenen çiftçi Eşref Koca gibi kimseler var. Bu tuhaf çağdaki hiçbir hikayeye tamamlanmış gözüyle bakmamalı. Güzel telaffuzun bile hikayeyi değiştirebileceğini bilmek gerek. Tercümesinin aslından iyi olduğu birtakım şeyler olduğunu bilmeliyiz. Cevat Şakir'in Sleepy Hollow'u Uykulu Kuytu olarak çevirmesi gibi...

QOSHE - ​EKWEŞLER, ŞEKELEŞLER... - Mustafa Kadir Atasoy
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

​EKWEŞLER, ŞEKELEŞLER...

15 0
13.12.2023

1921’in dünya satranç şampiyonu Jose Raul Capablanca "oyununuzu geliştirmek için her şeyden önce sonoyunu çalışmalısınız. Ancak onda ustalık sağlandığında oyunun ortası ve açılış da sonoyun ile ilişkili olarak kurulur diyordu. Kültüre verdiğimiz önemin derecesi Ankara'nın kış gecelerinde hava sıcaklığı seviyeleriyle aynı... Sıfır, sıfırın altı... Bu durum bir sonoyun planımız olmadığını gösteriyor. Sonoyun yoksa kendimizi kavuklu ve pişekarlı bir orta oyununda buluyoruz. Anı yaşıyoruz, günümüzü gün ediyoruz.

Turşalar, Rukkular, Şerdanalar, Ekweşler ve Şekeleşler… M.Ö. 1220'lerde Karnak tapınağının duvarlarına mağlup ettiği deniz kavimlerinin adlarını yazdıran firavun Merneptah’ın sayesinde bu kavimlerin adlarını biliyoruz. Bizse bugün mağlup ettiklerimizi değil mağlup olduklarımızı duvarlara kazıyor, tabelalarımıza, markalarımıza, kıyafetlerimize yazıyoruz.

Benzemeyen bir “ben”e ihtiyacımız var, böyle bir "ben"in olmaması hür kimseler olmadığımızı gösteriyor. Efendilerine hayran Roma köleleri... Tutsak........

© Yeni Birlik


Get it on Google Play