Çoğu kitap ve kaynakta "yalancının mumu yatsıya kadar yanar" sözü bir kişinin söylediği yalanın çok geçmeden ortaya çıkması anlamındadır. Bir abimizden dinlemiştik, başka bir anlamıyla yalancı bir kimsenin namazı beklediği görüntüsü vermek için mumunu yatsı vaktine kadar söndürmemesini ifade ediyormuş. Bir makalede rastladığım üçüncü hikâyeye göreyse medresede bir kimse erimiş mumlardan kendi imal ettiği mumu satın alınmış gibi gösterip parayı zimmetine geçiriyormuş. Ancak orijinal mum geç saatlere kadar dayanırken onun imal ettiği mum en fazla yatsıya kadar dayanıyormuş.

Bir anlamın yerine başkası yüklenince uzun müddet yanlış yönde ilerleniyor. Bizde "aşk cinayeti" diye bir kullanım var, çok, çok yanlış bir kullanım... İngilizcedeki "lust murder" yani şehvet cinayeti kavramı daha doğru... Ama böyle bir eğilim var, aşk "make love"a veya "eros pandemos"a indirgeniyor.

Fenomen kavramı Platon için sonsuz formların (idea) geçici, bozuk kopyalarıyken Kant'ta duyularla algılanamayan ve nedenselliğe tabi olamayan "kendinde şey"di. Edmund Husserl ikisinden farklı olarak fenomenle algısal nesneler dünyasını kastetmiyor, nesnelerin özünü kastediyordu. Şimdi fenomen bir başka anlama daha kavuştu. Hazzın gururlu taşıyıcısı, zevkin kılıç şövalyesi anlamına...

Hazcılığın yükseldiği bu çağda zaman algısı farklılaşıyor, bir unutuş süreci yaşanıyor, ideolojiler törenselleşiyor. Demokrasi, sosyalizm, cumhuriyet, özgürlük, saygı, bunlar anlam olarak büyük oranda kaybedildi. Savaş aleti olarak kullanımı biten kılıçların törenlerde kullanılması, törenselleşmesi gibi. Neden bir postsekülerizm trendi yaşanıyor acaba? Aslında hem dinlere hem de sekülerliğe mesafeli, hazcılığa yakın bir şey... Gününü gün et anlamında, anda yaşa yaklaşımına eşlik ediyor.

Bir anlamda kısa bir zaman diliminde, bugünde yaşamıyorum, evet düşüncelere dalıyorum, eski zamanları sıkça yad etmek, hatırlamaktan mutlu oluyorum. Her şeyin görece güzel olduğunu düşündüğüm, Sanat Müziği'nin dinlendiği, ne bileyim Kuruluş Osmancık'ın, Moonlighting'in izlendiği 1990'lara döndürülmüş bir kasaba kurulsa oraya yerleşebilirim. Bu mümkün bir şey... En azından sahaflarda dolaşıyorum, eski dergileri karıştırıyorum, klasik otomobillere ilgiyle bakıyorum. İnsan ancak böyle şeylerden kendi yapısını oluşturabilir... Bir "küçükmeydan" kurabilir. Böylelikle zarar görmeyecek şekilde, kırılmayacak şekilde insaniyet kapasitemi geliştirebilirim. Tabiata, çocuklara, yaşlılara mesela, daha fazla değer verebilirim.

Bu yüzeysel hazcılığın, eğlence medyasının, bir kesimin sürekli tatil ortamının bir arka planı var. Bir ağrı kesici, bir uyuşturucu... Caligula'nın gladyatör dövüşleri veya tertiplediği eğlenceler... İktidarlar da tarih boyunca bundan faydalanmış, dolgu malzemesi olarak kullanmış, İznik surlarında Arap saldırılarında büyük zararlar meydana gelince, surlardaki deliklere Roma mezar taşları ve antik tiyatronun mermerlerinden dolgu yapılması gibi... Bir dubaileşme, pembedeveleşme süreci... Bütün bunların arka planında neler oluyor, buna bakmak gerek. Mesela Graham Speake’in yönetmenliğini yaptığı bizde İletişim Yayınları tarafından Yahudi Dünyası adıyla yayınlanmış eserde 2000 yıl önce dünyadaki Yahudilerin en yoğun olarak yaşadığı yerin Anadolu’nun Ege ve Akdeniz kıyı kesimleri olduğunu gösteren bir harita var. Bugünkü sürekli tatil bölgeleriyle örtüşen bu harita ne anlama gelebilir mesela?

QOSHE - ​SÜREKLİ TATİL ORTAMI - Mustafa Kadir Atasoy
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

​SÜREKLİ TATİL ORTAMI

6 0
10.12.2023

Çoğu kitap ve kaynakta "yalancının mumu yatsıya kadar yanar" sözü bir kişinin söylediği yalanın çok geçmeden ortaya çıkması anlamındadır. Bir abimizden dinlemiştik, başka bir anlamıyla yalancı bir kimsenin namazı beklediği görüntüsü vermek için mumunu yatsı vaktine kadar söndürmemesini ifade ediyormuş. Bir makalede rastladığım üçüncü hikâyeye göreyse medresede bir kimse erimiş mumlardan kendi imal ettiği mumu satın alınmış gibi gösterip parayı zimmetine geçiriyormuş. Ancak orijinal mum geç saatlere kadar dayanırken onun imal ettiği mum en fazla yatsıya kadar dayanıyormuş.

Bir anlamın yerine başkası yüklenince uzun müddet yanlış yönde ilerleniyor. Bizde "aşk cinayeti" diye bir kullanım var, çok, çok yanlış bir kullanım... İngilizcedeki "lust murder" yani şehvet cinayeti kavramı daha doğru... Ama böyle bir eğilim var, aşk "make love"a veya "eros pandemos"a indirgeniyor.

Fenomen kavramı Platon için sonsuz formların (idea) geçici, bozuk kopyalarıyken Kant'ta duyularla algılanamayan ve nedenselliğe tabi olamayan "kendinde şey"di. Edmund Husserl ikisinden farklı olarak fenomenle algısal nesneler dünyasını kastetmiyor,........

© Yeni Birlik


Get it on Google Play