19 Şubat 2024 Pazartesi sabahı saat 10’da Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Asistanı, araştırmalardan sorumlu antropolog Okan Oktay’la birlikte Ledra Palas barikatına gidiyoruz, burada Lisi’den çok değerli arkadaşımız Kiriakos Andreu’yla buluşuyoruz – Kiriakos, tümüyle gönüllü ve insani bir görev olarak “kayıplar” konusundaki araştırmalara senelerdir yardımcı oluyor. Ledra Palas barikatına, 1963-64 yıllarında “kayıp” edilmiş bir Kıbrıslıtürk’ün olası gömü yeri hakkında bilgi edinmiş olan bir arkadaşıyla birlikte geliyor. Kiriakos’un bu arkadaşı, bu bilgiyi olup bitenler hakkında bilgi sahibi birisinden öğrenmiş ve bunu Kiriakos’a söylemiş... Kiriakos da derhal benimle temasa geçerek bunu bildirmişti – ben de bugünkü Dikomo ziyaretimizi Kayıplar Komitesi yetkilisi Okan Oktay’la koordine ettim ve işte sonuçta Ledra Palas barikatındayız, Kiriakos’un arkadaşı bize sözkonusu “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün olası gömü yerini gösterebilsin diye organize olduk hep beraber...

Barikatta ayrıca Kayıplar Komitesi araştırma görevlileri Hris Hristoforos, Özkan İbrahimer ve Ahmet Esnaf da bulunuyor.

Ben ayrıca Dikomo’dan (Dikmen) çok değerli arkadaşımız Andreas Kostas Gunnaris’in de bugün bizimle gelmesini istedim, böylece ona çeşitli teknik konularda danışabiliriz – çünkü o, Dikomo’nun ayaklı bir kütüphanesi gibidir... Dikomo’ya ve Dikomo’daki “kayıplar”a ilişkin geniş bilgisi var çünkü bu konularda o da, tıpkı Kiriakos gibi, gönüllü ve insani bir görev olarak yardımcı olmaya çalışıyor yıllardır. Tapu’da yıllarca çalışmış birisi olarak haritalardan da anlıyor ve eğer bugün ona Dikomo’ya ilişkin haritalara dair herhangi bir şey soracak olursak, kesinlikle cevap verebilecek engin bilgilere sahip bir insandır. Gunnaris de, tıpkı Kiriakos Andreu gibi, “kayıplar” konusunda herhangi bir karşılık beklemeksizin, canla başla çalışıyor... Bundan tam 12 sene evvel 2012’de, geçen sene kaybetmiş olduğumuz rahmetlik Ksenofon Kallis, Kayıplar Komitesi’nin diğer yetkilileri ve Gunnaris’le birlikte Dikomo’ya gelmiştik – kendisi bize Dikomo’da “kayıp” edilen pek çok insanın olası gömü yerlerini göstermiş, harita üzerinde de bunları işaretleyerek Kayıplar Komitesi’ne vermişti.

ADANIN HER YERİNDE AYNI HİKAYELER...

Dikomo’nun hikayesi, Minareliköy (Neohorgo Kitrea) ve Değirmenlik’ten (Kitrea/Cirga) hikayelerle çok benzeşiyor – bu yerlerden düzinelerce insan hala “kayıp”tır – bazılarının gömü yerlerini okurlarımın yardımlarıyla bulmuştuk. Tıpkı Minareliköy ve Değirmenlik’te olduğu gibi Dikomo’dan da köylüler, 1974’te köylerinden kaçmamışlardı – nihayetinde bazı Kıbrıslıtürkler onları öldürüp “kayıp” edecekti. Öldürülenler asker falan değildi, sivildiler, yaşlı insanlardı – kaçmamış veya kaçamamışlar ve evlerinde kalmışlardı... Çoğu, yaşadıkları evlerde öldürülüp kendi avlularına gömülecekti... O günlerde eğer “sağduyu” galebe çalmış olsaydı, yakınlardaki Voni köyüne (Gökhan) götürülebilirdi bu sivil insanlar – Voni’ye bu köylerden ve civar köylerden yüzlerce Kıbrıslırum götürülmüştü, aylar sonra da bu savaş esirleri serbest bırakılacaktı... Ancak savaş, “öteki” topluma karşı hıncı ve hırsı olanlardan “intikam” alma “gerekçesi” sağlayacaktı – bu tablo her yerde aynı olacaktı: Uydurulan “gerekçe” ne olursa olsun, Kıbrıslılar, başka Kıbrıslılar’ı öldürdü... Adamızın her tarafına serpilmiş toplu mezarlar da bunun kanıtıdır: Minareliköy (Neohorgo Kitrea), Abohor (Epikho/Cihangir), Muratağa-Atlılar-Sandallar (Maratha-Sandallaris-Aloa), Dohni, Prodaras, Çatoz, Galatya... Bu listeye devam etmek mümkün ve Kıbrıs’ın neresine giderseniz gidiniz, “zalim” olabilecekleri “fırsatları” sağlayan koşullar yarattığınızda insanların ne kadar zalim olabileceğini gösteren “kanıtlar” görebilirsiniz... Senelerdir bunları kaleme alıyoruz zaten...

GÖMÜ YERLERİNİ ARARKEN...

Seneler önce Minareliköy’de bir okurumun bana ve Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiş olduğu bir toplu mezardan yedi sivil Kıbrıslırum çıkarılmıştı kazılarda, az ötede de iki diğer “kayıp” Kıbrıslırum vardı. Tek bir avluda çoğunluğu kadın ve yaşlı erkekler ve bir de engelli genç olmak üzere dokuz sivil “kayıp” Kıbrıslırum çıkarılmıştı. Bazı Kıbrıslırum köylülerin bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiş olduğu bir diğer noktadan ise sekiz “kayıp” şahıstan geride kalanlar çıkmıştı kazılarda... Yaşlı Kıbrıslırum köylüleri Minareliköy’de bize olası gömü yerleri göstermeye götürdüğümüz o gün, çılgın bir gündü... Bu ziyareti çok değerli arkadaşım, Değirmenlik’ten “kayıp” yakını Maria Yeorgiadu’yla birlikte ayarlamıştık – esas işi Maria yapmıştı bu yaşlı köylüleri bularak... Maria’nın da annesi, babası, kızkardeşi ve erkek kardeşi “kayıp”tı – bir tek erkek kardeşinden geride kalanlar bulundu. Annesi, babası ve kızkardeşi hala “kayıp”tır Maria’nın. Belki de 15 sene kadar önce olmalıydı bu ziyaret – bu yaşlı Kıbrıslırum Minareliköylüler bize çeşitli olası gömü yerleri göstermişlerdi o gün ve bu yerlerden birisinde sekiz “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanlar bulunacaktı sonraları...

Maria’yla ve bir diğer okurumuzla birlikte gerek Değirmenlik’te, gerekse Minareliköy’de başka olası gömü yerleri de gösterecektik ve buralarda bazı noktalarda bazı “kayıp” Kıbrıslırumlar’dan geride kalanlar bulunacaktı... Göstermiş olduğumuz bazı olası gömü yerleri henüz kazılmadı, umarız bir gün buraları da daha ayrıntılı biçimde araştırılır...

AYNI SOKAKTA İKİ EV...

19 Şubat 2024 Pazartesi sabahı Dikomo’da köy kahvesindeyiz... Bu köy kahvesinin tam karşısında Gunnaris’in babasının dükkanı vardı bir zamanlar... Oturup kahve içip sohbet ediyoruz, sonra hep birlikte kalkıp Kiriakos’un arkadaşının bize göstereceği olası gömü yerine doğru gidiyoruz.

Oraya gittiğimizde evi tanıyorum çünkü bu evin avlusunda bir ya da iki yıl önce kazı yapılmıştı...

Araçları parkedip Kiriakos’un arkadaşının aktaracaklarını dinlemeye koyuluyoruz. Kiriakos’un arkadaşına göre, bu evde 1963-64’te “kayıp” edilmiş bir Kıbrıslıtürk öldürülerek avluya gömülmüş. Olası gömü yeri, Kayıplar Komitesi’nin geçen sene ya da bir önceki sene kazı yürütmüş olduğu yerde değilmiş. Kiriakos’un arkadaşının edindiği bilgilere göre, olası gömü yeri, evin arka kapısından doğuya doğru 30 metre ilerideymiş.

Oraya doğru ilerliyoruz bakmak için. Ev, köşede duruyor. Andreas Kostas Gunnaris’in elinde haritalar var ve üzerinde metre işaretleri olan küçük cetveliyle ölçerek, evin arka kapısından doğuya doğru 30 metre uzaklıktaki yerin tam neresi olabileceğini bize gösteriyor... Gunnaris’in uzmanlığı bu, harita okuyor ve bölge hakkında bilgisi var. Bu nedenle onun da gelmesini istedim çünkü bölgeyi ve olası gömü yerini daha iyi anlayabilmemizi sağlıyor...

Aslında bu olası gömü yerinin 1960’lı yıllarda “boşaltılarak”, sözkonusu “kayıp” şahsın başka bir yere götürülüp gömülmüş olabileceğini de öğreniyoruz. Kayıplar Komitesi, Kiriakos’un arkadaşının şu anda bize ve kendilerine işaret ettiği yeri kazıp da bir şey bulamayacak olursa, o zaman “kayıp” kalıntılarının taşınmış olabileceği söylenen ikinci yerde kazı yürütebilir. Bu yeri de geçen sene bir şahitle Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermiştik...

Önünde durduğumuz yer, 1963-64 çatışma yıllarında kaçırılan bazı Kıbrıslıtürkler’e işkence yapılan bir evmiş... Eve bitişik tuvalette tutuluyorlar ve işkence ediliyorlarmış – üstlerinde sigara söndürülüyor ve insanların başka insanlara acı vermek üzere icat ettikleri diğer yöntemlerle işkence görüyorlarmış...

Klepini yani Arapköy’den kaçırılarak işkence gören bir grup Kıbrıslıtürk vardı, bunların varlığından haberdar olunca Takis Hacıdimitriu derhal Yunan Büyükelçiliği’ne koşarak onların serbest bırakılmasını sağlamış ve hayatlarını kurtarmıştı. Bu konuda Takis Hacıdimitriu’yla yaptığımız röportajı yıllar önce yayımlamıştım bu sayfalarda. Takis Hacıdimitriu’nun hayatlarını kurtardığı Kıbrıslıtürkler miydi bu evin tuvaletinde tutulan yoksa buradakiler başka bir grup muydu, bilmiyorum... Boğaz ya da Ağırdağ’dan Dikomo’ya hayvan alım satımı için gelen bazı Kıbrıslıtürkler’in kaçırılıp bu evde tutulmuş olabilecekleri yönünde söylentiler de var. Bu konuda daha fazla araştırma yapılması gerekiyor, Okan Oktay’a bazı araştırma görevlilerini Klepini’ye yani Arapköy’e göndermesini öneriyorum, Takis Hacıdimitriu’nun hayatlarını kurtarmış olduğu Kıbrıslıtürkler’le konuşmaları için yani... Yıllar önce bazılarıyla tema setmiştim, hayatları Takis Hacıdimitriu tarafından kurtarılanların. Ancak kamuoyu önünde konuşmak istemiyorlardı, bir Kıbrıslırum’un hayatlarını kurtarmış olduğunun bilinmesini pek istemiyorlardı anladığım kadarıyla ve isimleriyle konuşmaktan kaçınmışlardı... Tıpkı cinayetler gibi, ölümden kurtarılmış olanların gerçek hayat hikayeleri de Kıbrıs’ta hala “tabu” bir konudur. “Öteki” toplumdan birileri tarafından hayatının kurtarılmış olduğunu itiraf etmek istemiyor insanlar... Elbette istisnalar vardır ve bu istisnaları da bulup konuşmalarını sağlayarak bu sayfalarda bunları yazıyoruz... Ancak öteki “toplum”un neler yaptığına dair korkunç hikayeler anlatmak, insaniyete dair hikayeler anlatmaktan çok daha kolaydır: Ötekileri suçlayarak daha çok şey kazanırsınız, kendi hayatınızın “öteki” toplumdan birisi tarafından kurtarıldığını anlatarak genel anlatıyı bozmak yerine... “Öteki toplum”dan birileri tarafından hayatı kurtarılıp da bana konuşmayı kabul eden insanları bulmam nadirdir. Müteşekkir olup da başkalarının da bunu öğrenip takdir etmesini sağlamak yerine, toplumlarımız hala ötekinin yüzüne çizdikleri “şeytan” imajına tutunmayı seçiyorlar çünkü bu şekilde davranmak çok daha “güvenli”dir...

Aynı sokakta bir başka ev daha var, bu evi Andreas Kostas Gunnaris’e gösteriyorum... Burası da bir diğer cinayet mekanı idi – Gunnaris göstermişti bu evi bana, Kallis’e ve diğer araştırmacılara 2012’de... Bu evin yardımcı evinde yaşayan Dikomolu yaşlı bir çift, Petris Hacıkonstanti ve eşi Hristalla öldürülmüşlerdi burada ve hala “kayıp”tırlar. Gunnaris, bu yaşlı “kayıp” çiftin, evin arka tarafına gömüldükleri yönünde bilgi sahibiydi ve bize burayı göstermişti. Bu evin arkasında hiçbir zaman kazı yürütülmedi – Okan Oktay’a göre, bu evde şimdilerde yaşayan şahıs, bir başka şahıstan kalıntıların oradan yıllar önce alınıp kaldırıldığını duymuş, bu yüzden kazı yapılmamış orada... Bundan tam 12 sene evvel Gunnaris’in bize göstermiş olduğu bu evin arka tarafında gerçekten de birileri gömülü mü diye burasının araştırılmasını öneriyorum...

Dikomo’daki bu sokak işte böyle: Bir evde bazı Kıbrıslıtürkler’in 1963-64’te işkence görüp öldürülmesi ve aynı sokakta bir başka evde, bu kez 1974’te bu kez iki Kıbrıslırum insanın öldürülmesi... Bu, bir film olabilirdi, “Kıbrıs sorunu”nun özünü yansıtan – aynı ülkeden insanlar birbirlerine acı veriyor ve birbirlerini öldürüyorlar... Ama hayır, bu bir film değildir, bizim gerçekliğimizdir bu – bu gerçeklikle yüzleşmek, bunu kabul etmek ve gelecekte başkalarının başına gelmemesini garanti altına almak zorundayız...

Andreas Kostas Gunnaris bize ve Kayıplar Komitesi araştırma görevlilerine harita üzerinde izahat verirken...

Andreas Kostas Gunnaris, Kayıplar Komitesi araştırma ekibi ve araştırmalardan sorumlu Üye Asistanı Okan Oktay'a harita üzerinde izahat verirken...

QOSHE - Dikomo’da “kayıplar”ın izinde... - Sevgül Uludağ
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Dikomo’da “kayıplar”ın izinde...

8 1
26.02.2024

19 Şubat 2024 Pazartesi sabahı saat 10’da Kayıplar Komitesi Kıbrıslıtürk Üye Asistanı, araştırmalardan sorumlu antropolog Okan Oktay’la birlikte Ledra Palas barikatına gidiyoruz, burada Lisi’den çok değerli arkadaşımız Kiriakos Andreu’yla buluşuyoruz – Kiriakos, tümüyle gönüllü ve insani bir görev olarak “kayıplar” konusundaki araştırmalara senelerdir yardımcı oluyor. Ledra Palas barikatına, 1963-64 yıllarında “kayıp” edilmiş bir Kıbrıslıtürk’ün olası gömü yeri hakkında bilgi edinmiş olan bir arkadaşıyla birlikte geliyor. Kiriakos’un bu arkadaşı, bu bilgiyi olup bitenler hakkında bilgi sahibi birisinden öğrenmiş ve bunu Kiriakos’a söylemiş... Kiriakos da derhal benimle temasa geçerek bunu bildirmişti – ben de bugünkü Dikomo ziyaretimizi Kayıplar Komitesi yetkilisi Okan Oktay’la koordine ettim ve işte sonuçta Ledra Palas barikatındayız, Kiriakos’un arkadaşı bize sözkonusu “kayıp” Kıbrıslıtürk’ün olası gömü yerini gösterebilsin diye organize olduk hep beraber...

Barikatta ayrıca Kayıplar Komitesi araştırma görevlileri Hris Hristoforos, Özkan İbrahimer ve Ahmet Esnaf da bulunuyor.

Ben ayrıca Dikomo’dan (Dikmen) çok değerli arkadaşımız Andreas Kostas Gunnaris’in de bugün bizimle gelmesini istedim, böylece ona çeşitli teknik konularda danışabiliriz – çünkü o, Dikomo’nun ayaklı bir kütüphanesi gibidir... Dikomo’ya ve Dikomo’daki “kayıplar”a ilişkin geniş bilgisi var çünkü bu konularda o da, tıpkı Kiriakos gibi, gönüllü ve insani bir görev olarak yardımcı olmaya çalışıyor yıllardır. Tapu’da yıllarca çalışmış birisi olarak haritalardan da anlıyor ve eğer bugün ona Dikomo’ya ilişkin haritalara dair herhangi bir şey soracak olursak, kesinlikle cevap verebilecek engin bilgilere sahip bir insandır. Gunnaris de, tıpkı Kiriakos Andreu gibi, “kayıplar” konusunda herhangi bir karşılık beklemeksizin, canla başla çalışıyor... Bundan tam 12 sene evvel 2012’de, geçen sene kaybetmiş olduğumuz rahmetlik Ksenofon Kallis, Kayıplar Komitesi’nin diğer yetkilileri ve Gunnaris’le birlikte Dikomo’ya gelmiştik – kendisi bize Dikomo’da “kayıp” edilen pek çok insanın olası gömü yerlerini göstermiş, harita üzerinde de bunları işaretleyerek Kayıplar Komitesi’ne vermişti.

ADANIN HER YERİNDE AYNI HİKAYELER...

Dikomo’nun hikayesi, Minareliköy (Neohorgo Kitrea) ve Değirmenlik’ten (Kitrea/Cirga) hikayelerle çok benzeşiyor – bu yerlerden düzinelerce insan hala “kayıp”tır – bazılarının gömü yerlerini okurlarımın yardımlarıyla bulmuştuk. Tıpkı Minareliköy ve Değirmenlik’te olduğu gibi Dikomo’dan da köylüler, 1974’te köylerinden kaçmamışlardı – nihayetinde bazı Kıbrıslıtürkler onları öldürüp “kayıp” edecekti. Öldürülenler asker falan değildi, sivildiler, yaşlı insanlardı – kaçmamış veya kaçamamışlar ve evlerinde kalmışlardı... Çoğu, yaşadıkları evlerde öldürülüp kendi avlularına gömülecekti... O günlerde eğer “sağduyu” galebe çalmış olsaydı, yakınlardaki Voni köyüne (Gökhan) götürülebilirdi bu sivil insanlar – Voni’ye bu köylerden ve civar köylerden yüzlerce Kıbrıslırum götürülmüştü, aylar sonra da bu savaş esirleri serbest bırakılacaktı... Ancak savaş, “öteki” topluma karşı hıncı ve hırsı olanlardan “intikam” alma “gerekçesi” sağlayacaktı – bu tablo her yerde aynı olacaktı: Uydurulan “gerekçe” ne olursa olsun, Kıbrıslılar, başka Kıbrıslılar’ı öldürdü... Adamızın her tarafına serpilmiş toplu mezarlar da bunun kanıtıdır: Minareliköy (Neohorgo Kitrea), Abohor (Epikho/Cihangir), Muratağa-Atlılar-Sandallar (Maratha-Sandallaris-Aloa), Dohni, Prodaras, Çatoz, Galatya... Bu listeye devam etmek mümkün ve Kıbrıs’ın neresine giderseniz gidiniz, “zalim” olabilecekleri “fırsatları” sağlayan koşullar yarattığınızda insanların ne kadar zalim olabileceğini gösteren “kanıtlar” görebilirsiniz... Senelerdir bunları kaleme........

© Yeni Düzen


Get it on Google Play