Resmi olmasa da gayri resmi olarak ülkemiz siyaseti iki partiye diğer ifade ile iki anlayışa endekslendi.

Peki, iki partili sistem kimin planıydı?El cevap; ABD'nin. CIA eski başkan yardımcısı, Türkiye ve Ortadoğu uzmanı, ABD devlet görevlisi, yazar, öğretim görevlisi, Türkiye ve Türk siyaseti üzerine birçok kitabı olan bir misyoner, ajan olan Graham E. Fuller 1987'de başladığı sistem çalışmasını 2 bin yılında bizzat açıklamıştı.

Graham E. Fuller 2 bin yılında aynen şöyle diyordu;

"Türkiye, yakın bir gelecekte iki partili bir temsil sistemine gebe… Kökleri geçmişe dayanan ekonomik kriz, iktidardaki koalisyon (Bülent Ecevit liderliğindeki 57. Hükümet'ten söz ediyor) partilerinde büyük deprem yaratacak.

Fazilet Partisi'nden kopan bir grup ılımlı İslamcı, geniş tabanlı bir siyasi oluşuma gidecek. Bazı etkin siyasetçiler, partilerinden istifa ederek bu yeni oluşuma katılacak. Yeni oluşum kartopu gibi büyüyüp, gelişecek.

Türkiye'de yakın gelecekte ılımlı İslamcılar iktidara gelecek. Ilımlı İslamcıların yanında İslami söylemlere ters düşmeyen ılımlı sol bir parti de Meclis'e sokulacak" (Prof. Dr. Ümit Özdağ, Yeniçağ gazetesi 29.4.2004)

Tek kişiyi kontrol etmek daha kolaydır

CIA eski Türkiye şefi, Paul Bernard Henze'nin 2006'da Beyaz Saray'a sunduğu Türkiye raporda da aynı konuya dikkat çekilmiştir;

"Türkiye'nin bu şekliyle, Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız. Ülkeyi kuranlar, denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar. Hükümeti ikna ettiğimizde Meclis; Meclis'i ikna ettiğimizde, ordu; orduyu ikna ettiğimizde yargı karşımıza geçebiliyor.

Eğer Amerika'nın çıkarı Türkiye'de bir federal devlet kurulması ise mutlaka ve öncelikle yargı, ordu, Meclis ve hükümeti tek elde toplayan başkanlık rejimine geçilmelidir.

Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır. Eğer o bir kişi, Amerikan çıkarlarını yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak Amerika için sorun olmaz."

'Emperyalizmin dayatması' demişti

Bir zamanlar 'Başkanlık sistemi bir özentinin sonucu ya da Amerikan emperyalizminin bize bir dayatmasıdır' diyen Sayın Erdoğan'ın bu sistemin Devlet Bahçeli ile birlikte nasıl bir yılmaz savunucusu olduğunu ve hep birlikte tek adam rejimine nasıl geçtiklerini beraberce yaşadık.

O yetkiyi istediği ve aldığı günden bu tarafa ne milletin yüzü güldü ne de devletin.

Ama siyaset sahnesindeki partilerin, liderlerin, vekillerin ve arkasındakilerinin hep yüzü gülüyor, işleri he rast gidiyor, ayağı taşa takılan bile yok.

Neden? Çünkü hepsi ABD'nin verdiği rolü çok iyi oynuyorlar.

Bir tarafta AKP-MHP-BBP-Hüda-Par ve diğerleri

Diğer tarafta CHP-TİP-DEM-DEVA ve Gelecek

Akşener'in İP'i, Saadet ve Erbakan'ın Refah'ı ise teraziyi dengede tutmak için kullanılıyorlar.

Bu anlayışa tek itiraz eden var

'Ne AB, ne ABD. Yaşasın tam bağımsız Türkiye' anlayışıyla siyaset sahnesine giren merhum Prof. Dr. Haydar Baş, partisi BTP ve şimdikiGenel Başkanı Hüseyin Baş bu planlı oyuna ilk günden beri itiraz etti ve ediyor.

Masaların kurulduğu, ittifakların açıklandığı ve derin pazarlıkların yapıldığı, Cumhurbaşkanı yardımcılığı, bakanlık, vekillik borsası kurulduğu günlerde BTP lideri Hüseyin Baş şöyle diyordu;

"Tek adama bağlı hiçbir şey olmaz. Biz bugün bir bakkalı, tek adama emanet edemiyoruz ve en azından yanına bir çırak koyuyoruz.

Bakkalı emanet edemediğimiz yönetim sistemine devlet emanet ediyoruz. Böyle bir saçmalık olmaz.

Bir kere gerçekten Meclis'in kıymeti olan, insanların seslerini duyurabildiği, düşüncelerini yansıtabildiği ve bunları hayata geçirebilecek, denetleyebilecek bir yapıya kavuşması lazım.

Sayıştay, Danıştay… Hiçbir şeyin bir kıymeti kalmadı. HSK üyelerini ben, atarım, Sayıştay beni inceleyemez, kararı ben veririm ama ülke yandığı zaman da 'belediye yangını niye söndürmedi!".

Bu iki anlayışın (AKP artı paydaşları-CHP artı yandaşları) ülkemizi getirdiği nokta dışarıda sıfır dost, ABD, AB ne derse o. İçeride ise vatandaşa para yok.

Şimdi Hüseyin Baş diyor ki;

"Devletler de insan gibidir. Vücutta bir organ iflas etti, artık bitkisel hayat...

Devletin organları neler? Devletin organları hukuken yasama yürütme yargı. Başka; eğitim öldü mü, sağlık öldü mü? Öldü. Siyaset öldü, bürokrasi öldü, denetim öldü, hepsi öldü"

Ülkede ayakta kalan hiçbir şey kalmadı. Bu ne demektir? Devlet ölecek. Bunlar devleti öldürmenin peşinde.

Ülkenin bütün imkânlarını tek bir adamın eline verdiler, O adam da başkalarının komiserliğini yapıyor. Geldiğimiz nokta bu, bitmiş bir haldeyiz.

Dolayısıyla ben size şunu söylüyorum; başkaları gibi ya ben bir dönemi beğeniyordum diyemiyorum. Bunlar ilk geldiği günden beri Türkiye Cumhuriyeti Devleti için bir tehdit arz ediyorlardı ve bugün o tehdidin gerçek bir tehdit olduğunu yaşıyoruz.

Bu yaşadıklarımız hala fragman, daha filmi yaşamadınız, bak tekrar ediyorum hala fragman izliyoruz, film çok feci, film çok kötü. Şimdi seçim geçecek, pahalılığa daha da hazır mısınız?

Bugün hala evinize getirdiğiniz ekmeği getiremeyecek hale geleceksiniz. Bunu herkes için demiyorum, bu ülkenin yüzde 10'nu 8,5 milyon insan yapıyor. Bunların keyfi yerinde, hiçbir sorunları yok. Dünya yansın bir kalbur samanları yanmaz ama geri kalan 75 milyon insan evine ekmek götüremeyecek."

'CHP olmasın AK Parti iktidar olamaz'

"Şimdi bizim AK Parti'yi değişmemiz lazım? Nasıl değişeceğiz? Yerine cumhuriyetçi, laik, Atatürkçü bir parti koymamız lazım. O parti kim olur?

Akıllara ilk gelen cevap; Atatürk'ün partisi ama bilmiyoruz ki o iktidarı iktidarda tutan, Atatürk'ün partisi zannettiğimiz yine parsellenmiş, yine ele geçirilmiş Atatürkçülükle, cumhuriyetçilikle hiçbir alakası kalmamış o parti.

Yani bu öyle bir düzen ki birbirlerinin sırtına dayanmış sırt sırta. Birini yıksak diğeri kalmayacak, hangisini yıkacağız siz bilirsiniz hiç fark etmez.

Bu ülkede CHP olmasın AK Parti iktidar olamaz, AKP olmasın CHP yüzde 1 oy alamaz. Bu oyunun gerçeği budur. Bunu derken diğer partileri de aklamam… Hiçbiri birbirini aratmaz, hepsi aynı oyunun parçasıdır. Bunu değiştirmek için gençlerin önünü açmanız lazım".

Tablo Hüseyin Baş haklı, diyor. Ya sen?

QOSHE - BTP Lideri Baş: ‘Bu yaşadıklarımız fragman, daha filmi yaşamadınız’ - Akın Aydın
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

BTP Lideri Baş: ‘Bu yaşadıklarımız fragman, daha filmi yaşamadınız’

33 18
03.03.2024

Resmi olmasa da gayri resmi olarak ülkemiz siyaseti iki partiye diğer ifade ile iki anlayışa endekslendi.

Peki, iki partili sistem kimin planıydı?El cevap; ABD'nin. CIA eski başkan yardımcısı, Türkiye ve Ortadoğu uzmanı, ABD devlet görevlisi, yazar, öğretim görevlisi, Türkiye ve Türk siyaseti üzerine birçok kitabı olan bir misyoner, ajan olan Graham E. Fuller 1987'de başladığı sistem çalışmasını 2 bin yılında bizzat açıklamıştı.

Graham E. Fuller 2 bin yılında aynen şöyle diyordu;

"Türkiye, yakın bir gelecekte iki partili bir temsil sistemine gebe… Kökleri geçmişe dayanan ekonomik kriz, iktidardaki koalisyon (Bülent Ecevit liderliğindeki 57. Hükümet'ten söz ediyor) partilerinde büyük deprem yaratacak.

Fazilet Partisi'nden kopan bir grup ılımlı İslamcı, geniş tabanlı bir siyasi oluşuma gidecek. Bazı etkin siyasetçiler, partilerinden istifa ederek bu yeni oluşuma katılacak. Yeni oluşum kartopu gibi büyüyüp, gelişecek.

Türkiye'de yakın gelecekte ılımlı İslamcılar iktidara gelecek. Ilımlı İslamcıların yanında İslami söylemlere ters düşmeyen ılımlı sol bir parti de Meclis'e sokulacak" (Prof. Dr. Ümit Özdağ, Yeniçağ gazetesi 29.4.2004)

Tek kişiyi kontrol etmek daha kolaydır

CIA eski Türkiye şefi, Paul Bernard Henze'nin 2006'da Beyaz Saray'a sunduğu Türkiye raporda da aynı konuya dikkat çekilmiştir;

"Türkiye'nin bu şekliyle, Amerikan politikalarının yanında olacağından emin olamayız. Ülkeyi kuranlar, denetim mekanizmasını çok sıkı tutmuşlar. Hükümeti ikna ettiğimizde Meclis; Meclis'i ikna ettiğimizde, ordu; orduyu ikna ettiğimizde yargı karşımıza geçebiliyor.

Eğer Amerika'nın çıkarı Türkiye'de bir federal devlet kurulması ise mutlaka ve öncelikle yargı, ordu, Meclis ve hükümeti tek elde toplayan başkanlık rejimine geçilmelidir.

Bir kişiyi ikna etmek, birbirini denetleyen yapıyı ikna etmekten çok daha kolay olacaktır. Eğer o bir kişi, Amerikan çıkarlarını yardım etmek konusunda tereddüt ederse, bir kişi üzerine kurulmuş yapıyı yıkmak Amerika için sorun olmaz."

'Emperyalizmin dayatması' demişti

Bir zamanlar 'Başkanlık........

© Yeni Mesaj


Get it on Google Play