Dünden devam ediyoruz. Bugün İsrail ile imzalanan anlaşmaları inkar eden Fatih Erbakan yaşı müsait o günleri de hatırlar her halde.

İşte o günlerde Milliyet gazetesinde 09 Nisan 1997 tarihli ve 'Erbakan'ın İsrail ile diyaloğu' başlıklı yazısında Sami Kohen şöyle diyordu;

"İsrail Dışişleri Bakanı David Levy'nin Türkiye ziyaretinin en önemli yanı Başbakan Necmettin Erbakan ile görüşmesinin - eninde sonunda - gerçekleşmiş olmasıdır.

Bu görüşmenin yapılmış olması dahi, gerek Türkiye, gerekse İsrail açısından, önemli bir gelişme. Bir Türk diplomatının deyişi ile 'bu konuda öteden beri var olan bir tabu, böylece yıkılmış oldu'...

Buluşmanın medyaya açık ilk bölümü, bu tür temaslarda alışılagelen sıcak görüntülerden çok farklı bir manzara yansıttı. Karşılıklı el sıkma dahi olmadı. Erbakan, konuya direkt girerek, İsrail'in barış süreci, Kudüs ve işgal edilmiş topraklarla ilgili politikasını kesin ifadelerle eleştirdi, barışın kurulması için bu tavrın değişmesi gereğini vurguladı. Bu sert sözler karşısında Levy de tekrar söz alıp hükümetinin siyasetini savundu.

Bak sen hele

Ne var ki, basına kapalı bir saatlik toplantıda, başka bir hava esti. Görüş alışverişi daha samimi biçimde cereyan etti. Erbakan konuğuna ballı kuşburnu çayı ikram ederek, atmosferi ısıttı! Son söz olarak da, Türk - İsrail ilişkilerinin geliştirilmesinin gerekli olduğunu vurguladı. Levy'ye kapıya kadar eşlik ettiğinde elini 'sıcak bir şekilde' sıktı...

Erbakan tersten girdi

Bu olaydaki gariplik şu: Genelde, uluslararası temaslarda, eleştirel sözler 'içerde' söylenir; 'dışarda' da samimi pozlar verilir. Erbakan - Levy buluşmasında bunun tersi oldu: 'Dışarda' sert laflar edildi, yüzler asıldı, eller bile sıkılmadı; 'içerde' ise karşılıklı işbirliğinden 'filozofik' (yani dinsel) konulara kadar çeşitli meseleler samimi bir atmosferde konuşuldu, görüşme de böylece dostça noktalandı...

Aslında, Erbakan'ın TV kameraları karşısında söyledikleri, Türk diplomasisinin (bu arada Dışişleri Bakanlığı'nın) zaman zaman yaptığı beyan ve uyarıların bir tekrarıdır. Bunun belki ters görünen yanı, Başbakan'ın konuğu ile daha buluşur buluşmaz (elini bile sıkmadan) eleştiri bombardımanına hemen başlamış olmasıdır. Bunu da çok kimse, Hoca'nın kendi tabanına ve Arap kamuoyuna yönelik bir jest olarak görüyor...

Levy'nin Türkiye gezisi, 'Türk - İsrail diyaloğunun devamının dışında, somut sonuçlar veren bir egzersiz oldu. Dün İstanbul'da onuruna verilen yemekte kendisinden duyduklarımızla, Türk yetkililerinden öğrendiklerimizi yan yana koyduğumuzda, elde edilen sonuçları şöyle özetleyebiliriz.

1- Siyasal alanda iki taraf, giderek gelişen işbirliğinin yararı ve bunu sürdürmek gerektiği konusunda mutabık. İşbirliği alanlarından biri terörle mücadeledir. Bu yönde bilgi alışverişi dahil, temaslar sıklaştırılacaktır. İki ülke de özellikle Suriye ve İran konusunda aynı duyarlılığı ve kaygıları paylaşıyor. İki ülke uluslararası platformlarda da birbirilerine destek olacak. Örneğin İsrail Türkiye'ye AB adaylığı konusunda yardım edecek...

2- Ekonomik alanda Serbest Ticaret Anlaşması'nın TBMM tarafından onaylanması ile 500 milyon dolarlık ticaretin yakında bir milyar, 2000'li yıllarda 2 milyar dolara ulaşması bekleniyor.

İki taraf bir Ekonomik Karma Komisyonu kurmaya karar verdi. Bu komisyon çeşitli ortak girişim projelerini inceleyecek. İsrail Türkiye'de yatırım yapacak, teknolojik yardım sağlayacak... (https://www.milliyet.com.tr/yazarlar/sami-kohen/erbakanin-israil-ile-diyalogu-5385827)

Haydar Baş ne diyordu?

"Avrupa'ya ilk defa 1971'de gittim. Beni orada Milli Görüş'ün bir camisine gittim, beni Müslüman olmuş bir Alman delikanlı ile tanıştırdılar. Bana, İslam'a anlatıyor. Allah inandırsın, konuştuklarının içinde bir tane İslam'a ait hakikat yoktu.

Baştan sona kadar Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir İslam devleti olmadığını, burada yaşayan insanların Müslüman olma ihtimalinin bulunmadığını söyleyip durdu. Yani bir zehir kovası...

Beni bununla tanıştıran arkadaşa dedim ki, bana İslam adına Türkiye'yi kötüledi, Türkiye'nin 'dinsiz devlet' olduğunu anlattı. Sizin İslam dediğiniz şey bu mu? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin yanlışları varsa, aramızda tartışırız.

Devletler eleştirilecekse, Almanya tümüyle 'gayrimüslim' bir devlet... Bu eleştirilmiyor, Türkiye'den işe başlanıyor. Ben orada devamlı teyakkuz halinde kaldım.

Belli ki burada milli ruha, milli anlayışa deprem niteliğinde karşı oluş var. Bu Alman genci bilahare Türkiye'ye geldi, Türkiye'de de faaliyetlerine devam etti.

Yakınlarına dedim ki, 'bu adam İslam karşıtlarını eleştirmiyor, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni eleştiriyor. Bu devlet bize ait... Biz geliriz bir araya, yanlışlarımızı ya da faziletlerimizi değerlendirip karar veririz. Bunu ne ilgilendiriyor?"

İsrail konusunda ki ikiyüzlülük

Necmettin Erbakan, parti kurma aşamasında (Milli Nizam Partisi). Biz, orada öğrenciyken Kayseri'ye gelmişti. Aynı otobüsle beraber Ankara'ya döndük. Ankara'ya kadar konuştu. Konuşmasına Yahudi aleyhinde başladı, aynı konuyla bitirdi!

Sonra Sayın Erbakan'ın iktidarı döneminde aleyhinde konuştuğu Yahudi devletiyle 20 gizli anlaşma yapıyor. Su, askeri eğitim, istihbarat anlaşmaları vesaire...

Şimdi kalkıp Filistin'i bombalayan İsrail'i tel'in ediyorlar! Sen İsrailli pilotları Konya semalarında eğittin.

Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanı'nın çocuğunun gemilerinin İsrail limanlarında ticaret yaptığı söyleniyor ama kendisi de 'One Minute-Bir Dakika' diyor. Böyle bir tiyatro olabilir mi?

Milletimizin bu gerçeği çok iyi görmesi lazım. Bir taraftan İsrail karşıtı görüneceksin, öte yandan gelirini bunların kanalıyla temin edeceksin ve milleti 'Ben İsrail karşıtıyım' diye ikna edeceksin. Böyle bir şey olamaz. Bunları ortaya koyup, milleti ayıktırmak lazım."

Dün aynı kaderi yaşıyorduk bugünde. Dün Merhum Prof. Dr. Haydar Baş bu tespitleri yapıyordu. Bugün ise BTP lideri Hüseyin Baş.

Yüce Allah (c.c) Rad Suresi 11. ayette ne buyuruyor? 'Bir toplum kendisindekini değiştirmedikçe Allah onlarda bulunanı değiştirmez'.

Değiştirelim o zaman.

QOSHE - Milli Görüşçülerin İsrail ve dinlerarası diyalog gömleği -2- - Akın Aydın
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Milli Görüşçülerin İsrail ve dinlerarası diyalog gömleği -2-

40 1
08.04.2024

Dünden devam ediyoruz. Bugün İsrail ile imzalanan anlaşmaları inkar eden Fatih Erbakan yaşı müsait o günleri de hatırlar her halde.

İşte o günlerde Milliyet gazetesinde 09 Nisan 1997 tarihli ve 'Erbakan'ın İsrail ile diyaloğu' başlıklı yazısında Sami Kohen şöyle diyordu;

"İsrail Dışişleri Bakanı David Levy'nin Türkiye ziyaretinin en önemli yanı Başbakan Necmettin Erbakan ile görüşmesinin - eninde sonunda - gerçekleşmiş olmasıdır.

Bu görüşmenin yapılmış olması dahi, gerek Türkiye, gerekse İsrail açısından, önemli bir gelişme. Bir Türk diplomatının deyişi ile 'bu konuda öteden beri var olan bir tabu, böylece yıkılmış oldu'...

Buluşmanın medyaya açık ilk bölümü, bu tür temaslarda alışılagelen sıcak görüntülerden çok farklı bir manzara yansıttı. Karşılıklı el sıkma dahi olmadı. Erbakan, konuya direkt girerek, İsrail'in barış süreci, Kudüs ve işgal edilmiş topraklarla ilgili politikasını kesin ifadelerle eleştirdi, barışın kurulması için bu tavrın değişmesi gereğini vurguladı. Bu sert sözler karşısında Levy de tekrar söz alıp hükümetinin siyasetini savundu.

Bak sen hele

Ne var ki, basına kapalı bir saatlik toplantıda, başka bir hava esti. Görüş alışverişi daha samimi biçimde cereyan etti. Erbakan konuğuna ballı kuşburnu çayı ikram ederek, atmosferi ısıttı! Son söz olarak da, Türk - İsrail ilişkilerinin geliştirilmesinin gerekli olduğunu vurguladı. Levy'ye kapıya kadar eşlik ettiğinde elini 'sıcak bir şekilde' sıktı...

Erbakan tersten girdi

Bu olaydaki gariplik şu: Genelde, uluslararası temaslarda, eleştirel sözler 'içerde' söylenir; 'dışarda' da samimi pozlar verilir. Erbakan - Levy buluşmasında bunun tersi oldu: 'Dışarda' sert laflar edildi, yüzler asıldı, eller bile sıkılmadı; 'içerde' ise karşılıklı işbirliğinden 'filozofik' (yani dinsel) konulara kadar çeşitli meseleler samimi bir atmosferde konuşuldu, görüşme de böylece dostça noktalandı...

Aslında, Erbakan'ın TV kameraları karşısında söyledikleri, Türk diplomasisinin (bu arada Dışişleri........

© Yeni Mesaj


Get it on Google Play