1990'lı yılların başında üniversitede okurken İnkılap Tarihi hocası merhume Doktor Halide Pek, bütün bölümleri aynı anda sınava tabi tutarak özellikle laiklikle ilgili sorular sormuştu.

Daha sonra genç yaşta kaybettiğimiz çok değerli akademisyen Doktor Halide Pek binlerce öğrenci içerisinde benim kâğıdımı okuyarak takdir etmiş ve çok şaşırdığını ifade etmişti.

Sebebini sonradan anlayacağım bu ilgi laiklikle ilgili sorduğu soruya verdiğim cevaptan kaynaklanıyordu.

80'li yılların sonu ve 90'lı yılların başında Türkiye'nin en önemli gündem maddelerinden bir tanesi laiklik konusuydu.

Hemen hemen herkes bu konuyu istismar ederek kendi tarafına çekmeye çalışıyor, özellikle Milli Görüş ve Fetö bundan siyasi çıkar elde etmeye çalışıyorlardı.

Toplum laiklik konusunda paramparça olmuş, bölünmüş ve bu konuda kantarın topuzu iyice kaçmıştı.

Tam o sırada genç bir öğrenci olarak Profesör Doktor Haydar Baş'ın laiklikle ilgili makalesini okumuştum.

Sınavda da bu çerçevede cevaplar verdiğim için Doktor Halide Pek'in dikkatini çekmiştim.

Bana bu yorumu nasıl yaptığımı sorduğu zaman bana kırık not vereceğinden çekinerek "Hocam işte bunu ben düşündüm bu şekilde yazdım" deyince "Sen böyle bir yorum yapamazsın bu çok üst düzeyde bir yorum ve büyük bir düşünürün yorumudur " cevabını verdi. Ben de Profesör Doktor Haydar Baş'ın makalesini okuduğumu ve bundan istifade ederek onun yorumlarını yazdığımı söyledim.

Neticede 100 puan almakla beraber beni en çok sevindiren şey toplumun parçalandığı fikir açısından darmadağın olduğu bir dönemde Profesör Doktor Haydar Baş'ın makalesinden yaptığım alıntının binlerce sınav kâğıdı içerisinde seçilerek okulda okunmasaydı.

Siyasi rant peşinde olan dönemin Refah Partisi, laikliği devamlı kaşıyarak laikliğin dinsizlik olduğunu ve bu yüzden Atatürk'ü, Cumhuriyeti, orduyu, devletin ve milletin temel değerlerini buradan hareketle adeta ayaklar altına alıyordu.

Profesör Doktor Haydar Baş ise kızların üniversitede başörtüsü takması üzerinde estirilen bu fırtınanın tamamen yersiz ve maksatlı olduğunu düşünüyordu.

Diğer taraftan sözüm ona laikliği savunanlar da Milli Görüşü destekler mahiyette adeta laikliği dinsizlik olarak yorumlayarak kızların üniversiteye başörtüsü ile girmemesi için ellerinden geleni yapıyorlardı.

Her iki taraf da aslında devlete, millete ve milli birlik ve beraberliğimize zarar veriyordu.

Profesör Doktor Haydar Baş, özetle laikliğin ihlal edilmesi için bazı şartların aynı anda oluşması gerektiğinden bahsediyordu.

Başörtüsü konusu üzerinden yapılan bu tartışmada laikliğin üniversitede okuyan kızlar tarafından istense de ihlal edilemeyeceğini ifade etmişti.

Laikliğin ihlal edilmesi için;

Fiili işleyen kişinin devlet memuru olması,

Yapılan işin din emrettiği için yapılmış olması,

Yapılan işin devlet işi olması ve devlet adına yapılması,

Bu fiili işleyen kişinin bunu kamusal alanda yapması,

gibi şartların aynı anda gerçekleşmiş olması gerekiyordu.

Profesör Doktor Haydar Baş, kız öğrencilerin devlet memuru olmadığını, başörtüsü takmalarını din emrettiği için takıldığını fakat bunun devlet işi olmadığını dolayısıyla bir öğrencinin başörtüsü takmasının laikliği ihlal etmediğini makalesinde geniş bir şekilde anlatmıştı.

Bu yorum kesinlikle kavgayı ve fitneyi bitiren bir yorum olduğu için çok dikkat çekmişti.

Bugün de anayasa tartışmaları üzerinden laikliğin yeterince anlaşılmadığını görebiliyoruz.

80'li ve 90'lı yıllarda Milli Görüşçüler ve Fetö'cüler Lozan'ı yerden yere vurup hilafetin kaldırılması karşılığı laiklik ilkesinin anayasaya konduğu konusunda tezviratlar üretiyordu. Ama çok fena yanılıyorlardı.

Çünkü Lozan'da laikliği biz dayattık, tam aksine İngilizler ve ortakları ise laikliği hiç istemedi.

QOSHE - Lozan'da laikliği biz dayattık -1- - Cihat Tekin
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Lozan'da laikliği biz dayattık -1-

9 1
14.12.2023

1990'lı yılların başında üniversitede okurken İnkılap Tarihi hocası merhume Doktor Halide Pek, bütün bölümleri aynı anda sınava tabi tutarak özellikle laiklikle ilgili sorular sormuştu.

Daha sonra genç yaşta kaybettiğimiz çok değerli akademisyen Doktor Halide Pek binlerce öğrenci içerisinde benim kâğıdımı okuyarak takdir etmiş ve çok şaşırdığını ifade etmişti.

Sebebini sonradan anlayacağım bu ilgi laiklikle ilgili sorduğu soruya verdiğim cevaptan kaynaklanıyordu.

80'li yılların sonu ve 90'lı yılların başında Türkiye'nin en önemli gündem maddelerinden bir tanesi laiklik konusuydu.

Hemen hemen herkes bu konuyu istismar ederek kendi tarafına çekmeye çalışıyor, özellikle Milli Görüş ve Fetö bundan siyasi çıkar elde etmeye çalışıyorlardı.

Toplum laiklik konusunda paramparça olmuş, bölünmüş ve bu konuda kantarın topuzu iyice kaçmıştı.

Tam o sırada genç bir öğrenci olarak Profesör Doktor Haydar Baş'ın laiklikle ilgili makalesini okumuştum.

Sınavda da bu çerçevede cevaplar verdiğim için Doktor Halide Pek'in dikkatini çekmiştim.

Bana bu yorumu nasıl yaptığımı sorduğu zaman bana kırık not vereceğinden çekinerek "Hocam işte bunu ben düşündüm bu şekilde yazdım" deyince "Sen böyle bir yorum yapamazsın bu çok........

© Yeni Mesaj


Get it on Google Play