Mardin çok eski bir şehir olarak üç aşağı beş yukarı eski dokusunu koruyabilmiş, değil Türkiye'de dünyada ender şehirlerden bir tanesidir.

Mardin'e girdiğinizde kendinizi adeta 12. yüzyılda bulursunuz.

Mardin, İslamiyet'in ilk döneminde İslam'la şereflenmiş olup İslam tarihinin en eski mescitleri, camileri ve medreselerine ev sahipliği yapmaktadır.

Mardin'de dikkatimi çeken en önemli hususlardan bir tanesi de Mardin'in bir Müslüman şehri değil de sanki bir Süryani şehri şeklinde takdim edilmeye çalışılmasıdır.

Şehirde özellikle Süryani olduğunu ifade eden dükkânlar; şarap satıcıları, çörekçiler, pastaneler, leblebi ve badem şekeri satan yerlere şahit oldum.

Elbette sahipleri Süryani olabilir. Fakat özellikle dükkânlara Süryani ibaresini yazmaları bana çok tuhaf geldi.

Dinlerarası diyalog projesinin en canlı tutulduğu iki şehirden bir tanesi Hatay, diğeri de Mardin desek yanlış olmaz.

Her yerde bu vurgulara rastlamanız mümkündür.

Diğer taraftan ilk defa Süryanicenin ve Süryani yazısının seçim propagandasında kullanıldığını Mardin'de gördüm.

AKP'nin Mardin adayı astırdığı afişlerde Türkçe, Kürtçe, Arapça ve Süryanice propaganda yapmaktan geri durmuyor.

Mardin, kültürü ile beraber bütün bölgeyi etkilemiş ve "Merdeliye" adıyla bilinen bu kültür, bütün Kuzey Mezopotamya'nın hâkim kültürü haline gelmiştir.

Mardin Kültürü, Musul başta olmak üzere Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'de halen çok canlı bir şekilde temsil edilmektedir.

Lübnan'ın ve Arap dünyasının divası olan Feyruz bile Mardinli, artık gerisini siz düşünün.

Gerçekten büyüleyici bir atmosfere sahip olan Mardin şehir merkezi, binlerce turist çekmekle beraber bütün turistik şehirlerin yaşadığı pahalılığı ve yerel halkın fakirliğini göz önünde tutarsak, o insanların o imkânlardan istifade edemediğini çok rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz.

Çok güzel ve büyük nimetler içerisinde o imkânlardan istifade edememek insana ayrı bir ıstırap ve çile çektiriyor.

Gönül isterdi ki, oraya gelen yerli ve yabancı turistlerin faydalandığı imkânlardan Mardinli de faydalansaydı.

Mardin, el sanatlarının çok iyi yapıldığı ve çevre illere satıldığı bir il konumundaydı. Modernizm bu el sanatlarını da ortadan kaldırmış ve tek tük bu işi yapan özellikle bakırcı esnafı varlığını sürdürmeye çalışmaktadır.

Az da olsa kalan birkaç bakırcının dükkânının birini ziyaret ettiğimizde eski mesleğim aklıma geldi ve ben de müsaade isteyerek birkaç çekiç darbesi ile desene katkı yapmaya muvaffak oldum.

Mardin özelinde bütün Güneydoğu'nun zenginlikleri ancak bölge halkının bölgedeki kaynaklara erişmesi ve bu kaynakların yabancı şirketlere değil de milletimizin hizmetine sunulması ile kurtulabilir. Söz konusu kurtuluş da sadece Milli Ekonomi Modeli ile mümkündür.

QOSHE - Mardin izlenimleri -2- - Cihat Tekin
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Mardin izlenimleri -2-

10 1
27.01.2024

Mardin çok eski bir şehir olarak üç aşağı beş yukarı eski dokusunu koruyabilmiş, değil Türkiye'de dünyada ender şehirlerden bir tanesidir.

Mardin'e girdiğinizde kendinizi adeta 12. yüzyılda bulursunuz.

Mardin, İslamiyet'in ilk döneminde İslam'la şereflenmiş olup İslam tarihinin en eski mescitleri, camileri ve medreselerine ev sahipliği yapmaktadır.

Mardin'de dikkatimi çeken en önemli hususlardan bir tanesi de Mardin'in bir Müslüman şehri değil de sanki bir Süryani şehri şeklinde takdim edilmeye çalışılmasıdır.

Şehirde özellikle Süryani olduğunu ifade eden dükkânlar; şarap satıcıları, çörekçiler, pastaneler, leblebi ve badem şekeri satan yerlere şahit oldum.

Elbette sahipleri Süryani olabilir. Fakat özellikle dükkânlara Süryani ibaresini yazmaları bana çok tuhaf geldi.

Dinlerarası diyalog projesinin en canlı tutulduğu iki şehirden bir tanesi Hatay, diğeri de Mardin desek yanlış olmaz.

Her yerde bu........

© Yeni Mesaj


Get it on Google Play