Temel büyük bir şirketin kasasını soyarak bekçiyi de yaralamış.

Bir ay sonra Temel'i yakalamışlar fakat çaldığı paraların yerini bir türlü söyletememişler.

Temel, silahlı soygun ve ağır yaralamadan dolayı uzun yıllar hapiste yatmış.

Hapisten çıktığında arkadaşı Dursun, Temel'i köşe başında dilenirken görmüş.

Dursun: "Ula uşağım! Nedir bu halin? Çalduğun paraları ne ettun?"

Temel: "Haçan çalduğum paralar tedavülden kalkmış, sakız bile vermiyurlar."

Dursun: "Akulsuz uşağum, çalduğun paraları dövize çevirip öyle saklasaydun ya!"

Temel: "Ne pileyum uşağum Türk lirasına güvenun demişlerdu!"

Yıllar önce de oturduğum apartmanda komşumuz olan yaşlı bir kadın evini çöp eve çevirmişti.

Belediye yetkilileri durumdan haberdar olunca eve gelip evi boşalttılar.

Tam bu esnada bir kutu dikkatimi çekti.

Belediye yetkilisine kutuyu sordum o da içinde para olduğunu söyledi.

Merak bu ya kutuyu açmasını rica ettim o da açtı.

Bir de ne görelim? Aynen bu Temel'in fıkrasında olduğu gibi kadıncağız çektiği bütün emekli maaşını biriktirmiş ve bir kutuya koymuştu.

Fakat ne görelim 20 sene 30 sene önce çekilen paralar tedavülden kalktığı için hiçbir işe yaramıyordu.

Belki koleksiyonerler satın alır diye düşünmekten kendimi alamadım.

Gerçekten de Temel'in fıkrasında olduğu gibi o çöp evde oturan komşumuz eğer maaşını dövize veya altına çevirebilseydi belki de bir daire alacak parası olacaktı.

Bu iki örnek aslında tipik bir paranın aşınması ve paranın tasarruf fonksiyonunu yerine getirememesinden dolayı yatırımcısını mağdur ettiği olumsuz durumu anlatıyor.

Gerek Temel gerekse bizim çöp ev sahibi komşumuz paralarını TL'de tutmakla zaman içerisinde çok büyük bir zarara uğradılar.

Fakat 5 Nisan 1994 krizinin Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel, elbette Temel veya bizim çöp evin sahibi komşumuz gibi davranmadı.

Gazi Erçel'in, Merkez Bankası'nın devalüasyon kararından birkaç gün önce elindeki TL'yi dolara çevirdiği anlaşılınca büyük bir skandal koptu.

Aslında her zaman için idarede bulunanlar bu tip kararları önceden bildikleri için kendileri ve yakınları için uygun pozisyon almak konusunda çok uyanık davranıyorlar.

Halka da devamlı yastık altındaki dövizi bozdurmaları ve ellerinde TL tutmaları için telkinde bulunuyorlar.

Gerçi şu dönemde idareciler artık bu tavsiyeleri bile yapamıyorlar.

2-3 sene öncesine kadar döviz bozdurma seansları görülmekteydi.

Dövizini bozdurana bedava tıraş eden berberleri bu gözler gördü.

Bizim mahallemizde bir tatlıcı döviz büfesinden çıkıp dövizini bozdurduğunu ispat eden herkese halka tatlı veriyordu.

Bu tatlıcı ve berberi çok merak ediyorum Türkiye'nin finansal pozisyonuna katkıda bulundukları için acaba mutlu oldular mı?

Ama bu berber ve tatlıcının hakkını yememek lazım çünkü bana göre bunlar Merkez Bankası Başkanı'ndan daha gayretli ve daha fedakâr davranmışlardı.

Merkez Bankası almış olduğu çok hatalı kararların neticesinde dövizin önlenemez yükselişinin önünü açtı.

Şimdi de faizleri %50'ler mertebesine çıkartarak önlemeye çalışıyor ama artık cin şişeden çıktı bir kere.

Durumun umutsuzluğuna binaen hiçbir yetkiliden döviz bozdurma üzerine telkin bile yapılmıyor.

Yine çok yakın geçmişte "Biz dolara bakmıyoruz" diyen Merkez Bankası Başkanları ve ekonomi bakanları görmedik mi?

Düşünebiliyor musunuz? Türk Lirasının istikrarını korumak ve devam ettirmekle yükümlü idareciler "Biz bu işe bakmıyoruz " diyerek açık açık başarısızlıklarını ilan etmediler mi?

Türk Lirasını istikrara kavuşturacak tek çözüm ve model Prof. Dr. Haydar Baş'a ait olan Milli Ekonomi Modeli'dir.

BTP Genel Başkanı Hüseyin Baş, bütün konuşmalarında Milli Ekonomi Modeli'ne değinerek Türkiye'nin yapısal problemlerinin çözümü konusunda hem teorik hem de siyasal çözümler ortaya koymaktadır.

Her ne kadar bazı müfteriler Hüseyin Baş'a kara çalmaya çalışsalar da "Yel kayadan bir şey aparabilmez."

QOSHE - Yel kayadan bir şey aparabilmez - Cihat Tekin
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yel kayadan bir şey aparabilmez

11 3
25.03.2024

Temel büyük bir şirketin kasasını soyarak bekçiyi de yaralamış.

Bir ay sonra Temel'i yakalamışlar fakat çaldığı paraların yerini bir türlü söyletememişler.

Temel, silahlı soygun ve ağır yaralamadan dolayı uzun yıllar hapiste yatmış.

Hapisten çıktığında arkadaşı Dursun, Temel'i köşe başında dilenirken görmüş.

Dursun: "Ula uşağım! Nedir bu halin? Çalduğun paraları ne ettun?"

Temel: "Haçan çalduğum paralar tedavülden kalkmış, sakız bile vermiyurlar."

Dursun: "Akulsuz uşağum, çalduğun paraları dövize çevirip öyle saklasaydun ya!"

Temel: "Ne pileyum uşağum Türk lirasına güvenun demişlerdu!"

Yıllar önce de oturduğum apartmanda komşumuz olan yaşlı bir kadın evini çöp eve çevirmişti.

Belediye yetkilileri durumdan haberdar olunca eve gelip evi boşalttılar.

Tam bu esnada bir kutu dikkatimi çekti.

Belediye yetkilisine kutuyu sordum o da içinde para olduğunu söyledi.

Merak bu ya kutuyu açmasını rica ettim o da açtı.

Bir de ne görelim? Aynen bu Temel'in fıkrasında olduğu gibi kadıncağız çektiği bütün emekli maaşını biriktirmiş ve bir kutuya koymuştu.

Fakat ne görelim 20 sene 30 sene önce çekilen paralar tedavülden kalktığı için hiçbir işe yaramıyordu.

Belki koleksiyonerler satın alır diye düşünmekten kendimi alamadım.

Gerçekten de........

© Yeni Mesaj


Get it on Google Play