Ülkemizde insanlarımızın açlığa ve yoksulluğa mahkum edildiği bir atmosferde yaklaşan asıl tehditlerden ve tehlikelerden bihaber vaziyetteyiz.

Eskiden vatandaşlarımız gelirlerinin yetersizliği sebebiyle "Bu ayı nasıl geçirebilirim?" diye düşünürken, bugün maalesef "Bugünü nasıl geçirebiliriz?" seviyesine kadar düştü. Günü kurtarmak hedefiyle yaşayan insanlarımızın elbette ki memleket meselelerine kafa yormaya pek mecali kalmıyor.

TÜİK, 2023 yılının büyüme verilerini açıkladı ve buna göre Türkiye yüzde 4,5 büyüme kaydetmiş!

Peki, milletimiz bu büyüme rakamlarına sevinebiliyor mu? Elbette ki hayır.

Bildiğiniz gibi, büyüme oranı Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'daki (GSYH) artışa bağlı olarak hesaplanıyor. Ve 2023 yılının GSYH'si 26 trilyon 276 milyar olarak açıklandı.

TÜİK'e göre kişi başı milli gelir, yıllık bazda 307 bin 952 lira. Dolar bazında bu rakam 13 bin 110 dolar.

Ülkemizde hane gelirleri genellikle 4 kişilik aile üzerinden hesaplanıyor. Şimdi TÜİK'in verilerinden yola çıkarak ortalamada bir haneye bir ayda girmesi gereken geliri hesaplayalım.

Kişi başı yıllık milli geliri 4 kişi ile çarpıp, 12 aya böleceğiz. 102 bin 650 lira yapıyor. Bu rakam, milli gelirimize göre her aileye girmesi gereken gelir.

Peki, aileler bu gelire ulaşabiliyor mu?

Milyonlarca emekli 10 bin liralık, milyonlarca asgari ücretli ise 17 bin liralık bir gelire sahip. Yani kişi başı milli gelire çok çok uzaklarda.

Dün büyüme verilerinin yanı sıra Türk-İş de açlık-yoksulluk verilerini açıkladı.

Buna göre, şubat ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 16 bin 257 lira, yoksulluk sınırı ise 52 bin 954 lira olarak hesaplandı.

Emekli maaşları açlık sınırının çok altında, asgari ücret ise yine açlık sınırında kaldı. Bu maaşlar, asıl geçim seviyesi olan yoksulluk sınırının çok çok altında.

Gelir üretemediğimiz için mi emekliye, asgari ücretliye daha fazla vermiyoruz? Hayır, gelir üretilmiş hatta her aileye aylık 102 bin 650 lira girecek şekilde.

Ama gelir adaletsiz pay edildiği için kimisi milyarlar kazanmış, kimisi ise karnını bile doyuramıyor.

Hatırlarsanız, resmi verilere göre en zengin yüzde 20'lik kesimle, en yoksul yüzde 20'lik kesim arasındaki fark ülkemizde 8,4 kata çıkmıştı.

Gelişmiş ülkeler içerisinde en fazla gelir adaletsizliğine sahip ülkelerdeniz.

Peki, insanımız çalışmadığı için mi kazanamıyor?

Elbette hayır, Türk insanı, gelişmiş ülkelerdeki işçilerden daha fazla çalışıyor.

Almanya'da aynı işi yapan bir işçi ile Türkiye'deki bir işçi arasındaki gelir farkı, 7-8 kat. Bizim insanımız, alın terimiz bu kadar mı değersiz?

Bu nasıl bir ekonomi anlayışı böyle!

Emeklilerimizin hali ise daha da içler acısı. Hem de hükümetin emekliler yılı ilan ettiği 2024 yılında. Emeklilerin yokluk yılı, açlık yılı, mağduriyet yılı, en fazla yok sayıldıkları yıl…

İlginçtir, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a emeklilerin maaşlarında bir iyileştirme yapacak mısınız diye soruluyor verdiği cevap şu:

"Şimdi birileri çıkıyor emekli maaşlarına 7 bin lira, 10 bin lira seyyanen ekleyelim diyerek kendi akıllarınca emeklilerimizi tahrik ediyor. Bakınız bizim ülkemizde halihazırda 16 milyon emeklimiz var. Emekli maaşlarına 7 bin lira eklemek demek bütçeden yaklaşık 1,4 trilyon lira... 10 bin lira eklemek demek, 1,9 trilyon liralık bir kaynağı buraya aktarmak demektir. Dikkat ediniz mevcut maaşların tutarından söz etmiyorum. Sadece 7 bin lira veya 10 bin lira olarak ifade edilen ek artışın maliyetini anlatıyorum. Yani 2024 yılı boyunca ülkemizde tek çivi çakmasak, tüm yatırım bütçesini buraya aktarsak bile bu gideri karşılamaya yetmiyor. Aynı şekilde deprem harcamalarının tamamını bu iş için kullansak yine yeterli gelmiyor."

Her aileye 102 bin 650 lira gelir girecek şekilde bir milli gelir üreten Türkiye'nin Cumhurbaşkanı, 10 bin lira olan emekli maaşını 20 bin liraya çıkartamayacağının izahlarını yapıyor. Peki, 20 bin lira yeterli mi? Yoksulluk sınırı 53 bin lira.

Hükümet madenleri yabancılara devretti, kârlı kamu kuruluşlarını elden çıkardı, faiz lobilerine, Yap-İşlet-Devret modeli kapsamında müteahhitlere milyarlarca lira aktarılıyor, yandaş zenginlerin vergi borçları siliniyor… Ama sıra emeklinin hakkını vermeye gelince, kaynak yok! Üstelik emekliler haklarını istediklerinde bu, "emeklilerin tahrik edilmesi" olarak tanımlanıyor, Cumhurbaşkanı tarafından.

Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş'ın şu sözleri dikkat çekici: "Ülkemizde ciddi bir yoksulluk var. Bizim altın madenimiz yok diye mi yoksuluz? Erzincan'da İliç'te gördük altın madeni var ve Kanadalı firma alıp götürüyor aynı şekilde Kazdağları'nda gördük altın var ve Kanadalı firma götürüyor. Ordu Fatsa'da gördük maden sahası yeni kapatıldı. Maden kapatıldı diye seviniyoruz ama hiç demiyoruz ki ya bu altın kimin? Bugün bir kitap okuyorum diyor ki; Hindistan 1,5 milyar nüfuslu ülke enerji ihtiyacının yüzde 40'ını 2050'ye kadar toryum reaktörü ile karşılayacak. Toryumun dünyada en zengin olduğu ülkeyiz. Biz enerji ithalatımızı durdursak cari açığımızı kapatıyoruz. Biz gıda ithalatımızı durdursak gıda üretebilen bir ülkeyiz. Şu anda buğday bekliyoruz, Ukrayna'dan ayçiçek yağı gemilerini davulla karşıladık bundan bir sene önce. Böyle bir duruma geldik, kendi gıdamız üretsek cari açığımızı kapatıyoruz yani şunu demek istiyorum; biz sömürülmek istenen bir milletiz."

Bütün bu dengesizliklerin çözümü için Prof. Dr. Haydar Baş'ın dünyaca ünlü Milli Ekonomi Modeli'ni acilen uygulamalıyız. Bunun da tek yolu, bu eşsiz modeli parti programına alan BTP'yi yerelde de, genelde de iktidara taşımaktır.

QOSHE - ‘Biz sömürülmek istenen bir milletiz’ - Murat Çabas
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

‘Biz sömürülmek istenen bir milletiz’

16 19
01.03.2024

Ülkemizde insanlarımızın açlığa ve yoksulluğa mahkum edildiği bir atmosferde yaklaşan asıl tehditlerden ve tehlikelerden bihaber vaziyetteyiz.

Eskiden vatandaşlarımız gelirlerinin yetersizliği sebebiyle "Bu ayı nasıl geçirebilirim?" diye düşünürken, bugün maalesef "Bugünü nasıl geçirebiliriz?" seviyesine kadar düştü. Günü kurtarmak hedefiyle yaşayan insanlarımızın elbette ki memleket meselelerine kafa yormaya pek mecali kalmıyor.

TÜİK, 2023 yılının büyüme verilerini açıkladı ve buna göre Türkiye yüzde 4,5 büyüme kaydetmiş!

Peki, milletimiz bu büyüme rakamlarına sevinebiliyor mu? Elbette ki hayır.

Bildiğiniz gibi, büyüme oranı Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'daki (GSYH) artışa bağlı olarak hesaplanıyor. Ve 2023 yılının GSYH'si 26 trilyon 276 milyar olarak açıklandı.

TÜİK'e göre kişi başı milli gelir, yıllık bazda 307 bin 952 lira. Dolar bazında bu rakam 13 bin 110 dolar.

Ülkemizde hane gelirleri genellikle 4 kişilik aile üzerinden hesaplanıyor. Şimdi TÜİK'in verilerinden yola çıkarak ortalamada bir haneye bir ayda girmesi gereken geliri hesaplayalım.

Kişi başı yıllık milli geliri 4 kişi ile çarpıp, 12 aya böleceğiz. 102 bin 650 lira yapıyor. Bu rakam, milli gelirimize göre her aileye girmesi gereken gelir.

Peki, aileler bu gelire ulaşabiliyor mu?

Milyonlarca emekli 10 bin liralık, milyonlarca asgari ücretli ise 17 bin liralık bir gelire sahip. Yani kişi başı milli gelire çok çok uzaklarda.

Dün büyüme verilerinin yanı sıra Türk-İş de açlık-yoksulluk verilerini açıkladı.

Buna göre, şubat ayında 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 16 bin 257 lira, yoksulluk sınırı ise 52 bin 954 lira olarak hesaplandı.

Emekli maaşları açlık sınırının çok altında, asgari ücret ise yine açlık sınırında kaldı. Bu maaşlar, asıl geçim seviyesi olan yoksulluk sınırının çok çok altında.

Gelir........

© Yeni Mesaj


Get it on Google Play