32 trilyon liralık bir gelir üreten güzel ülkemde bu geliri üretenler mağdur, hiçbir alın teri dökmeden parayla para kazananlar ise refah içinde.

Asgari geçim düzeyi olan yoksulluk sınırı 50 bin liraya ulaşırken, 2024 yılının tamamı için verilecek olan aylık asgari ücret 17 bin lira olarak belirlendi.

Daha bu zamlı maaş çalışanların cebine girmeden 1 Ocak itibarıyla zamlı etiketler yerini almaya başladı.

Yeri gelmişken, hani diyorlar ya mevcut enflasyon talepten kaynaklanıyor diye, bu koca bir yalan. Eğer zamlı maaş cebe girmeden fiyatlar artıyorsa, burada bir talep enflasyonundan asla bahsedemeyiz. Talep artmıyor ki, talep enflasyonu olsun.

Açlık sınırında konumlanmış ve yılın çoğunu da açlık sınırı altında geçirecek bir asgari ücrete talim eden milyonlarca çalışan büyük bir mağduriyet yaşıyor.

Yine yıllarca alın teri dökmüş, çalışmış ve ödediği primlerin karşılığı emekli maaşı almayı hak kazanmış milyonlarca emekli vatandaşımız ise açlık sınırının yarısı kadar bir aylığa mahkum ediliyor.

Tam zamanlı çalışanların ve çalışma görevini bitirerek emekliliğe hak kazanmış emeklilerin büyük mağduriyet yaşadığı bir ekonomik ortamda, söyler misiniz milyonlarca işsiz vatandaşımız ne yapacak?

Daha da kötüsü, herhangi bir maaşa ve sosyal güvenceye sahip olmamalarına rağmen bu milyonlarca işsizin çoğu "işsiz" dahi kabul edilmiyor.

"İşsizim" diye haykırıyorlar ama seslerini duyan yok.

Dilerseniz biraz verilerle durumu değerlendirelim.

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Kasım 2023'e ilişkin işgücü verilerini paylaştı.

Kasım 2023'te işsizlik oranı bir önceki aya göre 0,4 puan artışla yüzde 9'a yükseldi. İşsiz sayısı, bir önceki aya göre 115 bin kişi artarak 3 milyon 116 bin kişi oldu.

Biliyorsunuz TÜİK'in bir de "atıl işgücü" verileri var. Nedir atıl işgücü? Zamana bağlı eksik istihdam, potansiyel işgücü ve işsizlerden oluşan işgücü!

Gerçekte işsiz olmalarına rağmen resmi işsizlik verileri içinde gözükmüyorlar, atıl işgücü olarak tanımlanıyorlar. TÜİK, bunların oranını yüzde 22,7 olarak açıkladı.

DİSK-AR, TÜİK'in resmi işsizlik verilerini "dar tanımlı", atıl işgücü verilerini ise "geniş tanımlı" işsizlik olarak ifade ediyor.

DİSK-AR'ın yine TÜİK'in verilerinden yola çıkarak yaptığı hesaplamalara göre, geniş tanımlı işsiz sayısı 8 milyon 671 bin kişiye ulaştı.

Hükümet işsizlik oranını tek haneye düşürmekle övünüyor.

TÜİK'in resmi işsizlik verilerine baktığınızda gerçekten öyle gözüküyor.

Pandemiden önce Kasım 2019'da yüzde 13,3 seviyesinde olan işsizlik oranı, Kasım 2023 itibarıyla yüzde 9'a gerilemiş.

Yani çift hanedeyken yek haneye dönüşmüş. Ve hükümet yetkilileri bu verileri göstererek bakın biz işsizliği çözüyoruz modunda.

Ama geniş tanımlı işsizlikte durum tam tersi.

Atıl işgücü, diğer ifadeyle geniş tanımlı işsizlik oranı Kasım 2019'da yüzde 18,4 iken, Kasım 2023'te yüzde 22,7'ye yükseldi.

Dar tanımlı işsizlikte 2019'dan 2023'e 4,3 puanlık bir azalma var, geniş tanımlı işsizlikte aynı dönemde 4,3 puanlık bir artış var.

Anladığımız kadarıyla atıl işgücü, yani geniş tanımlı işsizlik adeta "halının altı" gibi kullanılıyor ve milyonlarca işsiz gerçekte işsiz olmasına rağmen resmiyette işsiz kabul edilmeyerek bu halının altına süpürülüyor.

Peki, bütün bu değerlendirmelerden sonra Türkiye'de gerçek işsiz sayısı 8,7 milyon kişidir diyebilir miyiz?

Bence hayır. Çünkü işgücüne katılım ile ilgili rakamlarda da ciddi bir sorun var.

TÜİK'in verilerine göre Kasım 2023'te işgücüne katılım oranı yüzde 52,9 ve bu da 34 milyon 726 bin kişiye tekabül ediyor.

Sizce 85 milyonluk Türkiye'de 34,7 milyonluk bir işgücü katılımı yeterli bir sayı mıdır? Diğer ifadeyle yüzde 52,9'luk işgücü katılımı reel midir?

Gelişmiş ülkelerde işgücüne katılım oranı yüzde 70'ler seviyesinde. Hatta Almanya'da yüzde 80'lerin üzerinde.

Bir asgari ücretin, bir memur maaşının ya da bir emekli maaşının bir ailenin geçimini asla ve asla sağlayamayacağı bir ekonomide, söyler misiniz işgücüne katılım oranımızda sizce de ciddi bir sorun yok mu?

Bu aradaki farkı da işsizlik verilerine ilave ettiğimizde gösterilmeyen işsizlik tablosunun vahameti daha da ortaya çıkar.

İçinde yaşadığımız "zifiri karanlık" tabloda her zamankinden daha fazla Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ne ihtiyacımız var ama şu inat yok mu inat?

Şu kör inattan kurtulmak ve çözümün gerçek adresinde buluşmak temennisiyle…

QOSHE - Çalışan mağdur, işsiz ne yapsın? - Murat Çabas
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Çalışan mağdur, işsiz ne yapsın?

24 13
12.01.2024

32 trilyon liralık bir gelir üreten güzel ülkemde bu geliri üretenler mağdur, hiçbir alın teri dökmeden parayla para kazananlar ise refah içinde.

Asgari geçim düzeyi olan yoksulluk sınırı 50 bin liraya ulaşırken, 2024 yılının tamamı için verilecek olan aylık asgari ücret 17 bin lira olarak belirlendi.

Daha bu zamlı maaş çalışanların cebine girmeden 1 Ocak itibarıyla zamlı etiketler yerini almaya başladı.

Yeri gelmişken, hani diyorlar ya mevcut enflasyon talepten kaynaklanıyor diye, bu koca bir yalan. Eğer zamlı maaş cebe girmeden fiyatlar artıyorsa, burada bir talep enflasyonundan asla bahsedemeyiz. Talep artmıyor ki, talep enflasyonu olsun.

Açlık sınırında konumlanmış ve yılın çoğunu da açlık sınırı altında geçirecek bir asgari ücrete talim eden milyonlarca çalışan büyük bir mağduriyet yaşıyor.

Yine yıllarca alın teri dökmüş, çalışmış ve ödediği primlerin karşılığı emekli maaşı almayı hak kazanmış milyonlarca emekli vatandaşımız ise açlık sınırının yarısı kadar bir aylığa mahkum ediliyor.

Tam zamanlı çalışanların ve çalışma görevini bitirerek emekliliğe hak kazanmış emeklilerin büyük mağduriyet yaşadığı bir ekonomik ortamda, söyler misiniz milyonlarca işsiz vatandaşımız ne yapacak?

Daha da kötüsü, herhangi bir maaşa ve sosyal güvenceye sahip olmamalarına rağmen bu milyonlarca işsizin çoğu "işsiz" dahi kabul edilmiyor.

"İşsizim" diye haykırıyorlar ama seslerini duyan yok.

Dilerseniz biraz verilerle durumu değerlendirelim.

Türkiye........

© Yeni Mesaj


Get it on Google Play