Ülkemizi yıllardır en çok yoran problemlerden birisi şüphesiz terördür.

Türkiye'nin özellikle birçok menfur işgal projesinin hedefinde bulunması terör sorununu çok daha derin hale getirmektedir.

Şu temel tespiti en başta ifade etmeliyiz; terörü oluşturan ve besleyen nedenler ortadan kaldırılmadıkça terörle başa çıkabilmek mümkün değildir.

Diyebilirsiniz ki, "Biz her türlü güvenlik tedbirini alıyoruz, sahada operasyonlar yapıyoruz, teröre nefes aldırmıyoruz", tamam da, bunlar yıllardır yapılıyor, terörle mücadele kapsamında şehitler veriliyor, ciddi bir bütçe ayrılıyor ama o zaman neden hala içeride ve dışarıda terör tehditleri devam ediyor ve terörün kökü bir türlü kurutulamıyor?

Terörle mücadelede askeri ve polisiye yöntemler elbette ki etkilidir ama asla yeterli değildir. Terörün ekonomiyle alakası vardır, dış ve iç politikayla akalası vardır, eğitimle alakası vardır…

Birçok neden sayabiliriz ama bence en önemli etken ekonomidir.

Çünkü ekonomideki yanlış ve bağımlı politikalar, toplum içinde duvarların örülmesine, ötekileştirmelerin artmasına, dış politikada özellikle üzerimizde hesabı olan ülkelere bağımlılıklara, eğitimde yetersizliklere ve nice sorunlara yol açar.

Ekonomiyi tam bağımsız bir anlayışla yürütebiliyorsanız, her konuda bağımsız ve milli olabilirsiniz. O zaman sorunlara milli bir bakış açısıyla bakar, milletinizin menfaatine çözüm ve projeler üretebilirsiniz.

Eğer ekonomide bağımlıysanız, o zaman kime bağımlı olursanız onun düdüğünü çalarsınız. Size borç verenlerin küresel menfaati, bu bağımlı politikalara alet olan siyasilerin kişisel menfaatleri, her zaman millet menfaatlerinin önüne geçer.

Millete ait olan zenginlikler, kaynaklar heba edilir, millet ise hazine üzerinde oturan dilenci misali aç ve sefil bir hayata mahkum edilir.

Yıllık 32 trilyon liralık bir milli gelir üreten, 3 katrilyon dolarlık maden zenginliğine sahip ülkemizde aslında hiçbir yoksul vatandaş kalmaması gerekir.

32 trilyonluk bir milli gelir, kişi başı ortalama 376 bin liralık yıllık, 31 bin liralık da aylık bir gelir demektir. Emekli maaşlarına, asgari ücrete ya da memur maaşlarına baktığımızda kişi başı böyle bir gelir var mı? Elbette ki yok.

Peki, bunun sebebi ne? Tabii ki gelir adaletsizliği…

Bakın, Türkiye İstatistik Kurumu'nun (TÜİK) "Gelir Dağılımı İstatistikleri" verileri bu konuda bizlere ne anlatıyor? Türkiye'de en yüksek gelire sahip yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay, 2023 yılında bir önceki yıla göre 1,8 puan artarak yüzde 49,8'e yükselirken, en düşük gelire sahip yüzde 20'lik grubun aldığı pay 0,1 puan azalarak yüzde 5,9'a geriledi.

Dikkat ederseniz, en zengin yüzde 20'lik kesimin geliri artmış, en fakir kesimin ise azalmış. Yani Türkiye'de zengin daha zengin olmaya, fakir ise daha fakir olmaya devam ediyor, gelir adaletsizliği makası sürekli artıyor.

Milli gelirin yarısı en zengin yüzde 20'ye gitmiş.

TÜİK verilerine göre, "toplumun en yüksek gelir elde eden yüzde 20'sinin elde ettiği payın en düşük gelir elde eden yüzde 20'sinin elde ettiği paya bölünmesiyle" hesaplanan P80/P20 oranı 2023 yılında 7,9'dan 8,4'e çıktı. Yani yüzde 20'lik dilimlerde en zengin ile en fakir kesim arasındaki fark 7,9 kattan, 8,4 kata çıktı.

Gelir adaletsizliğini gösteren verilerden birisi de Gini katsayısıdır.

Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan ve sıfıra yaklaştıkça gelir dağılımında eşitliği, 1'e yaklaştıkça gelir dağılımında bozulmayı ifade eden Gini katsayısı, 2023'te bir önceki yıla göre 0,018 puan artışla 0,433 olarak tahmin edildi.

Türkiye, bu rakamla, Avrupa ülkeleri içinde gelir eşitsizliğinde zirvede.

AB-27 üye ülke ortalamasında Gini katsayısı 2022 yılı itibarıyla 0,296. Eşitsizlikte AB ortalamasının çok üstündeyiz.

Gelir eşitsizliği en fazla olan ilk 5 ülke; Türkiye (0,433), Bulgaristan (0,384), Litvanya (0,362), Letonya (0,343) ve İtalya (0,327)…

TÜİK'in verilerinde dikkatimi çeken bir bilgi de; Türkiye'de yıllık ortalama hane halkı kullanılabilir geliri, geçen yıl bir önceki yıla göre yüzde 70,7 artışla 167 bin 983 liraya ulaştı. TÜİK'in açıkladığı yüzde 64,77'lik resmi enflasyona göre hane geliri daha fazla artmış gibi görünüyor ama yine TÜİK'in açıkladığı yüzde 129'luk "hissedilen" enflasyona göre bu artış oldukça düşük kalıyor.

Esasen bu da vatandaşların alım gücünün neden eridiğini, gelir adaletsizliğinin neden arttığını gösteriyor.

Bir diğer husus ise, gelir adaletsizliğinin ilden ile farklılık göstermesi.

Türkiye'de yıllık ortalama eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert geliri 2023'te 83 bin 808 lira iken, en yüksek olduğu bölge 114 bin 634 lirayla İstanbul oldu. Burayı, 108 bin 36 lirayla Ankara bölgesi ve 101 bin 372 lirayla Tekirdağ, Edirne ve Kırklareli bölgesi izledi. En düşük yıllık ortalama eşdeğer hane halkı kullanılabilir fert geliri ise 39 bin 173 lirayla Van, Muş, Bitlis, Hakkari bölgesinde gerçekleşti. Bu da özellikle bu bölgelerin neden daha fazla teröre kurban olduğunu gösteriyor.

Gelir adaletsizliği bitmeden ne yaparsan yap terörü asla bitiremezsin.

Bu adaletsizliği bitirecek tek model de Bağımsız Türkiye Partisi'nin parti programında bulunan Prof. Dr. Haydar Baş'a ait Milli Ekonomi Modeli'dir.

Modelde ifade edilen Vatandaşlık Maaşı, Ev Hanımı Maaşı, Doğum Parası, Çocuk Parası, asgari ücret ve emekli maaşının yoksulluk sınırı üzerine taşınması ve daha birçok sosyal devlet projesiyle gelir adaletsizliği tamamen bitirilmektedir.

Gelir adaleti ve sıfır terör için BTP'ye ve lideri Hüseyin Baş'a fırsat verilmelidir.

QOSHE - Gelir adaletsizliği çözülmeden terör bitmez - Murat Çabas
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Gelir adaletsizliği çözülmeden terör bitmez

9 11
31.01.2024

Ülkemizi yıllardır en çok yoran problemlerden birisi şüphesiz terördür.

Türkiye'nin özellikle birçok menfur işgal projesinin hedefinde bulunması terör sorununu çok daha derin hale getirmektedir.

Şu temel tespiti en başta ifade etmeliyiz; terörü oluşturan ve besleyen nedenler ortadan kaldırılmadıkça terörle başa çıkabilmek mümkün değildir.

Diyebilirsiniz ki, "Biz her türlü güvenlik tedbirini alıyoruz, sahada operasyonlar yapıyoruz, teröre nefes aldırmıyoruz", tamam da, bunlar yıllardır yapılıyor, terörle mücadele kapsamında şehitler veriliyor, ciddi bir bütçe ayrılıyor ama o zaman neden hala içeride ve dışarıda terör tehditleri devam ediyor ve terörün kökü bir türlü kurutulamıyor?

Terörle mücadelede askeri ve polisiye yöntemler elbette ki etkilidir ama asla yeterli değildir. Terörün ekonomiyle alakası vardır, dış ve iç politikayla akalası vardır, eğitimle alakası vardır…

Birçok neden sayabiliriz ama bence en önemli etken ekonomidir.

Çünkü ekonomideki yanlış ve bağımlı politikalar, toplum içinde duvarların örülmesine, ötekileştirmelerin artmasına, dış politikada özellikle üzerimizde hesabı olan ülkelere bağımlılıklara, eğitimde yetersizliklere ve nice sorunlara yol açar.

Ekonomiyi tam bağımsız bir anlayışla yürütebiliyorsanız, her konuda bağımsız ve milli olabilirsiniz. O zaman sorunlara milli bir bakış açısıyla bakar, milletinizin menfaatine çözüm ve projeler üretebilirsiniz.

Eğer ekonomide bağımlıysanız, o zaman kime bağımlı olursanız onun düdüğünü çalarsınız. Size borç verenlerin küresel menfaati, bu bağımlı politikalara alet olan siyasilerin kişisel menfaatleri, her zaman millet menfaatlerinin önüne geçer.

Millete ait olan zenginlikler, kaynaklar heba edilir, millet ise hazine üzerinde oturan dilenci misali aç ve sefil bir hayata mahkum edilir.

Yıllık 32 trilyon liralık bir........

© Yeni Mesaj


Get it on Google Play