Yine bir seçime gidiyoruz ama şu gerçeği en başta ifade etmem gerekiyor; eğer millet olarak, seçmen olarak bakış açımızı değiştirmezsek, çözüm odaklı bir siyaset anlayışını tercih etmezsek, seçim sonrası bugünlerimizi dahi arar hale geleceğiz.

Takım tutar gibi parti tutarsak, belediye başkan adaylarının liyakatine, vizyonuna, projeleri olup olmadığına bakmazsak, söyler misiniz, hiçbir hizmet yapmadığı halde inadına seçtiklerimiz neden seçildiklerinde iş yapsınlar?

Siyasilerin "Ceketimi koysam seçilir" özgüveni milletin aleyhine olan bir durumdur, lütfen bu gerçeği anlayalım artık.

Bu manada sadece A ya da B seçeneğimiz yok; seçenekleri yapılan dayatmalarla kafalarımızda ikiye indirirsek, yine herhangi bir hizmet beklemeyelim.

Seçenekleri çoğaltacağız ki, adaylar çözüm odaklı yarışsın ve hak eden alsın.

Bu manada Türkiye'nin tüm illerinde ve ilçelerinde aday gösteren, genç lideriyle ve liyakatli adaylarıyla dikkat çeken Bağımsız Türkiye Partisi'ni takip etmenizi tavsiye ederim. 2001 yılında kurulduğundan bu yana BTP, projeleriyle, çözümleriyle siyasetin rengi oldu; bu sefer fırsat verelim, bu projeleri hayatı geçirerek uygulamada da siyasetin rengi olsun. Yoksa gidişatımız hiç de iyi değil.

Sadece tarım ve hayvancılıktaki gidişat bile durumu özetlemeye yeterli.

Verimli arazileri, uygun iklim koşulları ve genç nüfusuyla Türkiye'nin tarım ve hayvancılık potansiyeli çok yüksek. Ama tarımda ve hayvancılıkta maalesef ithalat rekorları kırıyoruz. Bu sektörde dünyada en üst düzeylerde olabilecekken, milyarlarca dolar ithalata para ödüyoruz.

Üstelik nüfusumuz artarken, üretimimiz düşmeye de devam ediyor.

Bakın, Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) 2023 yılına ait hayvansal üretim istatistiklerine göre, ülkemizdeki büyükbaş sayısı bir önceki yıla göre yüzde 2,6 azalarak 16 milyon 421 bin olurken küçükbaş sayısı ise bir önceki yıla göre yüzde 6,9 azalarak 52 milyon 363 bin baş oldu.

Ülkemizdeki yüksek potansiyeli kullanamıyorken, bir de mevcudu bile koruyamayacak durumdayız.

Nüfus artarken üretimin azalması ne anlama geliyor, elbette ki ithalatın artacağına işaret ediyor. Diğer bir ifadeyle ithalata her yıl daha fazla para ödeyeceğiz. Ama bizler cari açık veren bir ülkeyiz, bu ithalat sürdürülebilir bir durum mu? Elbette ki hayır. İşte sürdürülemediği an bunun adı kıtlık olacaktır.

Konunun yerel yönetimlerle ne alakası var diyebilirsiniz, tabii ki alakası var.

İl ve ilçe belediyeleri kendi bölgelerindeki hayvancılığı teşvik edebilirler, çiftçilerin bu konuda eli ayağı gözü olabilirler. Belediyeler bünyesinde oluşturulacak şirketlerle köylünün ürettiklerini Türkiye'ye ve dünyaya pazarlayabilirler.

Böylece besiciler ürettikçe kazanır, belediye kazanır, istihdam oluşur ve vatandaşlar da uygun fiyata sağlıklı ete kavuşur.

Biz hayvancılık sektöründen örnek verdik, siz bunu tarımsal ürünlere ya da sanayi ürünlerine, hatta yöresel ürünlere genişletin.

Yeter ki, ranta, hırsızlığa, arsızlığa değil de millet adına, millete hizmet için kafa yorulsun; öyle bereketli kapılar açılır ki, öyle müthiş projeler ortaya çıkar ki…

Bugün genelde ya da yerelde "borçlanma" bir strateji olarak kullanılmaktadır.

Yönetime talip olanlar borç dağlarını görüp de talip olmasınlar diye…

Bu şekilde siyasi bir sürdürülebilirlik elde etmeye çalışılar.

Halbuki kalıcı sürdürülebilir bir siyaset, muslukları vatandaşlara kapatarak, milleti devlet ya da belediyeler üzerinden borçlandırarak olmaz.

Millet genelde ya da yerelde gerçekten hak ettiği bir hizmeti görürse, bunu ortaya koyan siyaseti asla bırakmaz, onu baş tacı eder.

Millete hizmet odaklı bir siyaset anlayışı, maalesef sadece Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminde yaşandı. Ondan sonraki dönemler özellikle de son 22 yıl rant odaklı bir siyaset anlayışını gördük.

Millete ait olan kaynakların, milletin alınteriyle oluşan milli gelirin har vurulup harman savrulduğunu gördük.

Millet, yanlış olan bu siyaseti doğru siyaset olarak algıladı ve kabullendi, doğru bir siyaset anlayışı görünce de onu dışladı ve sorguladı.

Bu hastalıktan –doğru okudunuz bu tam anlamıyla büyük bir hastalıktır- kurtulmak hiç de kolay değildir. Ama bir yerden mutlaka başlanmalı.

Azınlığın sefa içinde yaşadığı rant siyasetinin kırıntılarıyla beslenmeye çalışan çoğunluk, kaderinin bu kırıntılara mahkumiyet olmadığını artık bilmeli.

O zaman görecek ki, 3 katrilyon dolarlık maden zenginliğine, 32 trilyon liralık milli gelire sahip bir ülkenin milleti olarak her bir vatandaş zengin olabilirmiş.

Bu manada, BTP'nin parti programında olan Prof. Dr. Haydar Baş'ın Milli Ekonomi Modeli'ni mutlaka okumanızı tavsiye ederim.

QOSHE - Seçimlere bakış açımızı değiştirelim - Murat Çabas
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Seçimlere bakış açımızı değiştirelim

19 1
10.02.2024

Yine bir seçime gidiyoruz ama şu gerçeği en başta ifade etmem gerekiyor; eğer millet olarak, seçmen olarak bakış açımızı değiştirmezsek, çözüm odaklı bir siyaset anlayışını tercih etmezsek, seçim sonrası bugünlerimizi dahi arar hale geleceğiz.

Takım tutar gibi parti tutarsak, belediye başkan adaylarının liyakatine, vizyonuna, projeleri olup olmadığına bakmazsak, söyler misiniz, hiçbir hizmet yapmadığı halde inadına seçtiklerimiz neden seçildiklerinde iş yapsınlar?

Siyasilerin "Ceketimi koysam seçilir" özgüveni milletin aleyhine olan bir durumdur, lütfen bu gerçeği anlayalım artık.

Bu manada sadece A ya da B seçeneğimiz yok; seçenekleri yapılan dayatmalarla kafalarımızda ikiye indirirsek, yine herhangi bir hizmet beklemeyelim.

Seçenekleri çoğaltacağız ki, adaylar çözüm odaklı yarışsın ve hak eden alsın.

Bu manada Türkiye'nin tüm illerinde ve ilçelerinde aday gösteren, genç lideriyle ve liyakatli adaylarıyla dikkat çeken Bağımsız Türkiye Partisi'ni takip etmenizi tavsiye ederim. 2001 yılında kurulduğundan bu yana BTP, projeleriyle, çözümleriyle siyasetin rengi oldu; bu sefer fırsat verelim, bu projeleri hayatı geçirerek uygulamada da siyasetin rengi olsun. Yoksa gidişatımız hiç de iyi değil.

Sadece tarım ve hayvancılıktaki gidişat bile durumu özetlemeye yeterli.

Verimli arazileri, uygun iklim koşulları ve genç nüfusuyla Türkiye'nin tarım ve hayvancılık potansiyeli çok yüksek. Ama tarımda ve hayvancılıkta maalesef ithalat rekorları kırıyoruz. Bu sektörde dünyada en üst düzeylerde olabilecekken, milyarlarca dolar ithalata para........

© Yeni Mesaj


Get it on Google Play