Cumhurbaşkanı Erdoğan Irak ziyareti dönüşü gazetecilerin "Fahiş fiyata yönelik yeni bir yol haritası ya da yeni bir adım var mı?" sorusunu şu şekilde yanıtladı:

"Burada temel önceliğimiz her şeyden önce vatandaşımızın refahıdır. Fahiş fiyatlarla mücadelede yeni ve daha caydırıcı tedbirler ortaya koyabiliriz. Aşırı kâr hırsı dizginlenmediği müddetçe ne kadar maaş artışı yaparsanız yapın sorun devam edecektir. Hele gıda gibi mecburi kalemlerde buna müsaade edemeyiz."

"Burada temel önceliğimiz her şeyden önce vatandaşımızın refahıdır" deyip ardından "Aşırı kâr hırsı dizginlenmediği müddetçe ne kadar maaş artışı yaparsanız yapın sorun devam edecektir" demek esasında birbiriyle çelişen cümleler. Nasıl mı?

Eğer denildiği gibi bir aşırı kâr hırsı varsa, bunun sorumlusu asgari ücretliler ya da emekliler değildir. Sorumlu kimse onun üzerine gidilmesi gerekiyor. Birilerinin aşırı kâr hırsının faturasını asgari ücretliye ve emekliye kesmek hiç de adil bir yaklaşım değildir. Siyasilerimiz hep, "Maaşlar artınca enflasyon artıyor" diyerek maaşlara zam yapmamanın "sözde" gerekçesini ortaya koyuyorlar.

Halbuki her zaman altını çizerek ifade ediyoruz, ülkemizde enflasyon olduğu için, hükümet yüksek enflasyonu dizginleyemediği için maaşlara zam yapılmak zorunda. Enflasyonun nedeni maaş artışları değil, maaş artışlarının nedeni enflasyon.

Yüksek asgari ücret, yüksek emekli maaşı eğer enflasyon oluştursaydı, bugün Almanya'da enflasyon yüzde 2,2, ABD'de yüzde 3,5 olmazdı.

Yüzde 68,5 ile dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip 4'üncü ülkeyiz ama OECD ülkeleri içinde en düşük asgari ücrete sahip olan ülkeyiz.

Demek ki yüksek enflasyonun yüksek maaşlarla alakası yokmuş.

Eğer hükümetin gerçekten niyeti milletin refahını artırmak ise, bunun yolu maaşları artırarak, olması gereken seviyeye çıkarmak ve doğru ekonomi politikalarıyla maliyet artışlarından kaynaklı enflasyonu da düşürmektir.

İşin garip tarafı, 17 milyon işçiyi temsil ettiğini, iddia edenler de aynen hükümetin ağzıyla konuşuyor.

Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nda milyonlarca işçiyi temsil eden Türk-İş'in Başkanı Ergün Atalay, Bakan Işıkhan'ın 2024 yılı için belirlenen asgari ücrete artış yapılmayacağı yönündeki açıklamasını anımsatarak şunları söyledi:

"Enflasyonu durdurmadan, tabiri caizse küpün altını kapatmadan küpün üzerine istediğiniz kadar suyu doldurun, kısacası parayı verin paranın bir hükmü kalmıyor. Bunun için biran evvel küpün altını kapatmak lazım, enflasyonu durdurmak lazım."

İşte "sarı sendika" olmak böyle bir şey. Normalde sendikaların görevi, temsil ettiklerinin sesini hükümete duyurmaktır, hükümetin dediklerini temsil ettiklerine empoze etmek değil. Sayın Atalay'ın açıklamalarında "dahası" var.

Malum, Cumhurbaşkanı Erdoğan Irak dönüşü yeni anayasa ile ilgili açıklamalarda da bulundu, "Türkiye'nin yenilikçi ve özgürlükçü bir anayasaya kavuşma zamanı gelmiştir. CHP'nin böyle bir değişime destek verebileceği düşüncesindeyim. (Yeni Anayasa) Sayın Özel'in ziyaretinin gerçekleşmesi halinde bunları konuşarak, böyle bir adım atabileceğimizi teklif etmekten daha doğal bir şey olmaz" dedi.

Hükümetin gündeminde "yeni anayasa" olur da, Türk-İş başkanının gündeminde hiç olmaz mı? Sayın Atalay da bu konuda şunları söyledi:

"17 milyon işçinin olduğu ülkede, 2,5 milyon işçi sendikal örgütlü. Bu kabul edilir bir rakam değil. Bu savunabilecek bir rakam değil. Burada evvela Meclis sorumlu, ülkeyi yönetenler sorumlu. Biz de sendikacı olarak sorumluyuz… Sendikalar Yasası, 12 Eylül'den kalan, darbe anayasasından kalan bir düzenleme. Anayasa değişikliğine esas işçilerin ihtiyacı var."

İşte "Millet olarak neden bu haldeyiz?" sorusunun cevabı.

Ülkeyi millet için yönettiğini iddia edenlerin millet diye bir derdi yok, birilerini temsil ettiğini söyleyenlerin de o birileriyle hiçbir alakası yok.

Peki, milletin derdiyle gerçekten dertlenen ve sorunları, çözümleri en üst perdeden haykıran liyakatli liderler hiç yok mu? Elbette ki var, Bağımsız Türkiye Partisi (BTP) Genel Başkanı Hüseyin Baş. Bakın neler söylüyor:

* (Mehmet Şimşek'in IMF ile ilgili temaslarıyla ilgili) "Bir sürü maden yataklarını yabancılara satarsan bir sürü fabrikayı kapatır veya özelleştirip yandaşa ve yabancıya peşkeş çekersen yolunu tutacağın yer tabii ki IMF olur."

* "Emeklilerin aldığı aylık, Almanya'da ailelere çocuk yardımı diye veriliyor."

* "Emeklilerin yaşam kalitesini ortaya koyan 2023 Natixis Küresel Emeklilik Endeksi'nde Türkiye 44 ülke arasında 42. oldu. Teşekkürler AKP."

* "Fakirden alıp zengine verenlerin Robin Hood'culuk oynadığı bir ülke." (Bankada parası olan zenginlerin varlıklarına son bir yılda 5.1 trilyon TL eklenirken, yoksulun kredi borcu ise 1.4 trilyon artışla 3.2 trilyon TL'ye ulaştı.)

* "Çiftçi 700 milyar liranın üstünde borca mahkum edildi, buğday alım fiyatı zamanında açıklanmıyor, hasat zamanı olduğunda buğday ithal ediliyor, TMO depoları yerli buğdayla değil, ithal buğdayla dolduruluyor... Tarımı komple bitirmek için başka bir şey yapmaya gerek yok!"

* "Kiracı çok para ödüyor ama ev sahibi az para alıyor, işveren çok para ödüyor ama işçi az para alıyor, müşteri çok para ödüyor ama esnaf kazanamıyor. AKP tipi ekonomi…"

* "İngiliz sömürge dili kazınınca zihinlere böyle oluyor. Adamlar bize Avusturalya Aborjinleri muamelesi yapıyor. Yerel halk ne olm?"

Millet olarak artık bizi temsil etmeyenlere değil; bizim elimiz, dilimiz, ayağımız olacak liderlere fırsat vermeliyiz.

QOSHE - Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak! - Murat Çabas
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Vatandaşın refahı için maaşa zam yapmamak!

24 10
24.04.2024

Cumhurbaşkanı Erdoğan Irak ziyareti dönüşü gazetecilerin "Fahiş fiyata yönelik yeni bir yol haritası ya da yeni bir adım var mı?" sorusunu şu şekilde yanıtladı:

"Burada temel önceliğimiz her şeyden önce vatandaşımızın refahıdır. Fahiş fiyatlarla mücadelede yeni ve daha caydırıcı tedbirler ortaya koyabiliriz. Aşırı kâr hırsı dizginlenmediği müddetçe ne kadar maaş artışı yaparsanız yapın sorun devam edecektir. Hele gıda gibi mecburi kalemlerde buna müsaade edemeyiz."

"Burada temel önceliğimiz her şeyden önce vatandaşımızın refahıdır" deyip ardından "Aşırı kâr hırsı dizginlenmediği müddetçe ne kadar maaş artışı yaparsanız yapın sorun devam edecektir" demek esasında birbiriyle çelişen cümleler. Nasıl mı?

Eğer denildiği gibi bir aşırı kâr hırsı varsa, bunun sorumlusu asgari ücretliler ya da emekliler değildir. Sorumlu kimse onun üzerine gidilmesi gerekiyor. Birilerinin aşırı kâr hırsının faturasını asgari ücretliye ve emekliye kesmek hiç de adil bir yaklaşım değildir. Siyasilerimiz hep, "Maaşlar artınca enflasyon artıyor" diyerek maaşlara zam yapmamanın "sözde" gerekçesini ortaya koyuyorlar.

Halbuki her zaman altını çizerek ifade ediyoruz, ülkemizde enflasyon olduğu için, hükümet yüksek enflasyonu dizginleyemediği için maaşlara zam yapılmak zorunda. Enflasyonun nedeni maaş artışları değil, maaş artışlarının nedeni enflasyon.

Yüksek asgari ücret, yüksek emekli maaşı eğer enflasyon oluştursaydı, bugün Almanya'da enflasyon yüzde 2,2, ABD'de yüzde 3,5 olmazdı.

Yüzde 68,5 ile dünyanın en yüksek enflasyonuna sahip 4'üncü ülkeyiz ama OECD ülkeleri içinde en düşük asgari ücrete sahip olan ülkeyiz.

Demek ki yüksek enflasyonun yüksek maaşlarla alakası yokmuş.

Eğer hükümetin gerçekten niyeti milletin refahını artırmak ise, bunun yolu maaşları artırarak, olması gereken........

© Yeni Mesaj


Get it on Google Play