Oyunun amacı; fani dünyadan ebedî aleme yapacağımız, mutlak "yaradana kavuşma" yürüyüşüne çıkmış bizlerin kaçınılmaz yolculuk tehlikelerini öğretmek ve bu tehlikelere karşı nasıl bir duruş sergilemesi gerektiği hususunda kişiyi eğitmektir.

Şeyhü'l-Ekber Muhyiddin el-Arabî (1165 - 1240) bu öğretisiyle "visali" yani Rabbine vuslatı isteyen insanı bekleyen tehlikeleri ve/veya güzellikleri çok güzel anlattığı bu çalışmada şunu da öğretmiştir ki, bu tehlikeleri aşıp vuslata ermeyen hiç kimse emniyette/güvende değildir.

"Ariflerin Satrancı" yada "Şatranc-ı 'Urefâ" en az iki kişi arasında oynanır.

Zar atılarak veya fırdöndü çevrilerek veya bir kap içerisine konan 1'den 6'ya kadar sayılardan kim altıya ulaşırsa (burada birinin sebep olması durumu var) o "yürüyüş" eridir ve ikinci atışla da "yola koyulmuş" yani "salik-i tarik-i Hak/Hak yolunun yolcusudur" olmuştur artık.

İbn el-Arabî'ye göre ilk altı hâl aşılmadan yürüyüşe başlanamaz,

1-Zillet: Hor görme, alçalma, aşağılık, alçaklık.

2-Teessüf: Acınma, yazıklanma.

3-Reca: Yalvarma.

4-Kavga: Geçimsizlik, ülfet etme eksikliği.

5-Nedamet: Pişmanlık.

(Bu beş hâl yürüyüşe talip olmaya engeldir).

6-Adavet: Düşmanlık. Nefsi dahilî, şeytanı harici düşman bilip onların istek ve arzularına düşmanlık içinde olmayı kabul ederek visal yürüyüşünü hak etmek.

"Birbirinize düşman olarak" (Bakara, 2/36).

İnsanlığın atası Hazret-i Âdem (aleyhisselam) ile Şeytan (Allah'ın laneti ona olsun) arasında babamız Adem'in yaratılışla başlayıp kıyamet sabahına kadar sürecek düşmanlığı kabullenmek.




Salik-i tarik-i Hakk, Hak yolunun yolcusu için iki düşman var; Şeytan ve nefis.

Babamız Hazret-i Âdem'e (aleyhisselam) ilk ilahî ikaz şu değil midir:

"Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis) sana ve eşine düşmandır" (Tâ-Hâ, 20/117).

Ve Hz. Yusuf'un (aleyhisselam):

"…şüphesiz nefis şiddetle kötülüğü emreder" gerçeğini beyandan önceki: "Ben nefsimi temize çıkarmam" sözü.

Her an İlahî kontrol altında olan bir Nebî'nin itirafı böyle.

Var gerisini sen düşün.

Yürüyüşün başı, bir de insan türü şeytanların sebep olabileceği tuzaklarla

doludur.

Sohbet-i Sek, kin, hased, rakip, ağyâr, kavga, nifak...

(Bütün kavramların anlamları "Ben Bu Yolu Bilmez İdim" çalışmasında var).

Düşmanı bilmek ve tanımak, dahası, her an ve her yönden saldırıya geçebileceğini

bir an olsun akıldan çıkarmamak ve ibadetle, zikirle, istiğfarla onu etkisiz hale getirmek.

Bazen ulaşılan basamaktan/makamdan geriye düşüş, dereke, hem de ne düşüş.

Bazen de elde edilen hâl sayesinde bir anda kazanılan irtifa, manevî yükseliş/derece.

Makam ve hâl.

Makam; muazzam, mutandan, muhteşem sarayın maliki sahibi olmak.

Hâl ise misafir olduğu o sarayı, her an kaybetme, uzak kalıp özlemini çekmek, halin özeti.

Kısaca; kazanılan, elde edilen makam kalıcıdır, arada bir uğrayan, gelip geçen haller kalıcı değildir.

Gelip geçen hallere kapılıp kendinden geçmek, manevi sekr/sarhoşluk.

Ariflerin Satrancı 101 basamaktan oluşur. İlk basamak olan zillet; alçaklık,

son basamak ise visal/vuslat; kavuşmak, sevgiliye varmak.

Yolculukta, gururlanma, kendini beğenme, böbürlenme gibi durumların oluşabileceği duraklarda yılanlar bekler. Bu durumda basamak kaybedilir. Bazı durumlarda ilk basamağa kadar inilebilir. Bazen ise sona ulaştırıcı basamaklara gelinir ve buralardan visale ulaşılabilir. Örneğin 87. basamak olan muhabbet (kara sevda) basamağı doğrudan 101. basamağa yani visale (kavuşmaya/ermeye) ulaştırır.

Devam edeceğiz...

QOSHE - Ariflerin Satrancı nedir - Müslim Karabacak
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ariflerin Satrancı nedir

13 9
29.12.2023

Oyunun amacı; fani dünyadan ebedî aleme yapacağımız, mutlak "yaradana kavuşma" yürüyüşüne çıkmış bizlerin kaçınılmaz yolculuk tehlikelerini öğretmek ve bu tehlikelere karşı nasıl bir duruş sergilemesi gerektiği hususunda kişiyi eğitmektir.

Şeyhü'l-Ekber Muhyiddin el-Arabî (1165 - 1240) bu öğretisiyle "visali" yani Rabbine vuslatı isteyen insanı bekleyen tehlikeleri ve/veya güzellikleri çok güzel anlattığı bu çalışmada şunu da öğretmiştir ki, bu tehlikeleri aşıp vuslata ermeyen hiç kimse emniyette/güvende değildir.

"Ariflerin Satrancı" yada "Şatranc-ı 'Urefâ" en az iki kişi arasında oynanır.

Zar atılarak veya fırdöndü çevrilerek veya bir kap içerisine konan 1'den 6'ya kadar sayılardan kim altıya ulaşırsa (burada birinin sebep olması durumu var) o "yürüyüş" eridir ve ikinci atışla da "yola koyulmuş" yani "salik-i tarik-i Hak/Hak yolunun yolcusudur" olmuştur artık.

İbn el-Arabî'ye göre ilk altı hâl aşılmadan yürüyüşe başlanamaz,

1-Zillet: Hor görme, alçalma, aşağılık, alçaklık.

2-Teessüf: Acınma, yazıklanma.

3-Reca: Yalvarma.

4-Kavga: Geçimsizlik, ülfet etme eksikliği.

5-Nedamet: Pişmanlık.

(Bu beş hâl yürüyüşe........

© Yeni Mesaj


Get it on Google Play