Peygamberimiz bir hadislerinde "haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" buyuruyor. Bu hadis inanan inanmayan birçok fikir önderine rehber olmuştur. Bu ilahi buyruk aslında insanın doğasına hitap etmektedir.

Buradaki ilahi buyruğun mesajını anlayamayan insanların bazısı susarak bazısı konuşarak şeytanlaşmıştır. Çünkü susmanın da konuşmanın da bir ölçüsü vardır.

Bir hadiste "Ya hayır konuş ya da sus" dendiğine göre. Bir kişinin susması da konuşması da hayır olmalı, şerden uzaklaşmalıdır.

Yapılan eylemde niyet bozulmuş ise çoğu zaman birlik değil ayrılığa, dostluk değil düşmanlığa, barış değil savaşa hizmet edilmiş olunur. Bu konumda olan kişi ister sussun ister konuşsun fark etmez.

Buradaki mesele kişinin gücü nispetinde haksızlık karşısında doğru bir mücadele ortaya koyabilmesidir.

Peygamberimiz bir hadisinde: "Bir münkâratla (olumsuzluk, kötü durum) karşılaşırsanız, onu elinizle düzeltiniz, gücünüz yetmez ise dilinizle düzeltiniz, gücünüz yetmez ise kalbinizle buğz (nefret) ediniz. Unutmayınız ki kalp ile buğz imanın en düşük mertebesidir." Buyurur.

Ortada haksızlık varsa onu elinizle değiştirmeye kalkışın. Gücünüz yetiyorsa dilinizle-kaleminizle değiştirin. Eğer başka bir şey yapamıyorsanız kalbinizle buğz ediniz. Yani kalbinizle itiraz ediniz. Haksızlığı zulmü, kim olursa olsun; lanetleyiniz. Aksi takdirde kişinin imanının dahi tehlikeye gireceği haber veriliyor.

Türk milleti bu hadisi şerifin gereğini maalesef senelerdir yerine getirmedi. Bu sebepledir ki her gün daha karanlık gelmekte ve hatta zifiri karanlığı yaşamaktayız.

Milletimiz aslında haksızlığı gördü ve yaşadı ama kimi korkusundan kimi menfaatini tercih ettiğinden kimi de sorumluluktan kaçış olan bana necilikten dolayı susmayı tercih ederek şeytanlar tiyatrosunda figüranlığı(oyunculuğu) seçtiler.

Elbette toplumu ilgilendiren sistemsel durumlarda fertlerin yaptıkları yanlışların faturasını sadece yanlışı yapanlar değil toplumun tamamı çekmektedir.

Haksızlık karşısında susmak bir yana bir de haksızlığa yardım ve yataklık yapanlar isteseler de istemeseler de şeytanın yolundan giderek ona dost olmaktadırlar.

Şimdi yüce Rabbimizin şeytan hakkında bizlere Kur'an'ı keriminde yaptığı uyarıları hatırlatalım müsaadenizle:

"Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helâl ve temiz olanlarından yiyin, şeytanın peşine düşmeyin; zira şeytan sizin apaçık bir düşmanınızdır." (Bakara Suresi /168)

"Kim Allah'ı bırakır da şeytanı dost edinirse elbette apaçık bir ziyana düşmüştür. (Şeytan) onlara söz verir ve onları ümitlendirir; hâlbuki şeytanın onlara söz vermesi aldatmacadan başka bir şey değildir." (Nisa Suresi /119-120)

"…Şeytan insanı (uçuruma sürükler, sonra da) yüzüstü bırakıp rezil rüsva eder." (Furkan Suresi/29)

"Her kim onu dost edinirse, mutlaka o kimseyi saptırır ve onu cehennem azabına sürükler." (Hac Suresi /4)

"Şimdi siz beni bırakıp da iblisi ve onun zürriyetini mi dost ediniyorsunuz? Hâlbuki onlar sizin düşmanınızdır!" (Kehf Suresi /50)

Bu makalemizi okuduktan sonra değerli okurlarımız kendilerini muhasebe etmelidir. Safının neresi olduğunu mutlaka belirlemelidir. Ya haksızlık karşısında Hakkı savunacak Rabbinin rızasına erecek ya da tepkisiz kalarak şeytanlar tiyatrosunda oyunculuğuna devam edip huzuru mahşerde hak ettiği cezaya çarptırılacaktır. Tercih sizin.

QOSHE - Şeytanlar tiyatrosu - Uğur Kepekçi
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Şeytanlar tiyatrosu

8 8
15.03.2024

Peygamberimiz bir hadislerinde "haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır" buyuruyor. Bu hadis inanan inanmayan birçok fikir önderine rehber olmuştur. Bu ilahi buyruk aslında insanın doğasına hitap etmektedir.

Buradaki ilahi buyruğun mesajını anlayamayan insanların bazısı susarak bazısı konuşarak şeytanlaşmıştır. Çünkü susmanın da konuşmanın da bir ölçüsü vardır.

Bir hadiste "Ya hayır konuş ya da sus" dendiğine göre. Bir kişinin susması da konuşması da hayır olmalı, şerden uzaklaşmalıdır.

Yapılan eylemde niyet bozulmuş ise çoğu zaman birlik değil ayrılığa, dostluk değil düşmanlığa, barış değil savaşa hizmet edilmiş olunur. Bu konumda olan kişi ister sussun ister konuşsun fark etmez.

Buradaki mesele kişinin gücü nispetinde haksızlık karşısında doğru bir mücadele ortaya koyabilmesidir.

Peygamberimiz bir hadisinde: "Bir münkâratla (olumsuzluk, kötü durum) karşılaşırsanız, onu elinizle düzeltiniz, gücünüz yetmez ise dilinizle düzeltiniz, gücünüz yetmez ise kalbinizle buğz (nefret) ediniz. Unutmayınız ki kalp ile buğz imanın en düşük mertebesidir." Buyurur.

Ortada........

© Yeni Mesaj


Get it on Google Play