Kamu yönetiminde dana metaforu da nedir diye soranlar olacaktır elbette. Öğrenebilmek için yazının sonuna kadar sabredilmesi gerekiyor. Son derece saygı duyduğum lise hocam yıllar önce dana metaforunu anlatmıştı. Ben de sadece kamuya uyarladım ve formüle ettim.

Yıllar önce bir lisede öğretmenlik yapan hocam başından geçen bir olayı anlatarak kamu yöneticilerine ışık tutuyor.

Sınıf geçmenin ve okul bitirmenin zor olduğu günlerde bütünleme sınavları da çetin olurdu. Hatırlı bir ailenin çocuğu lisede bütünlemeye kalmıştır. Haliyle bütünlemeye kalan öğrencinin ister istemez babası da bundan etkilenir ve üzülür. İster istemez babalığın verdiği saikle çare arayışına girer.

Bu arayış neticesinde bakar ki bütünlemeye kalan oğlunun sınavını yapacak öğretmenler, üniversiteden sınıf arkadaşıdır. Baba olunca da evlat deyip her çareye başvurulur. Baba da haliyle bütünleme sınavını yapacak öğretmenlerle diyalog kurmak ister. Diyalog yollarından birisi de eskiyi yad etmek bahanesiyle tertiplenecek bir ziyafettir.

Adamcağız pazardan bir dana alarak bütünleme sınavını yapacak öğretmenlere ziyafet vermek ister. Telefonla öğretmenleri arayarak vaktini belirlediği günde köyde ve nezih bir mekanda ziyafete davet eder.

Öğretmenlerden birisi sınava girecek çocuğun babasının davetine icabet etmek istemez. Diğer öğretmenler ısrar etse de sonuç değişmez. Öğretmenin gerekçesi çok açıktır. Sınava girecek çocuğun babası, arkadaşı da olsa sınavda etki altında kalabileceğini iddia ederek davete katılmayacağını söyler ve katılmaz.

Daveti veren, bütünleme sınavını yapacak öğretmenlerin üniversiteden arkadaşları olunca sorun olamayacağı düşünülerek ziyafete katılınır ve kesilen dana afiyetle yenilir. O gün öğretmenler açısından oldukça keyifli geçmiştir. Hem arkadaşlarını ziyaret etmişler hem geçmişi yad etmişler hem de güzel bir ziyafette nar gibi kızarmış danayı yemişler.

Bir de oyun bozanlık yaparak davete icabet etmeyen öğretmen arkadaşları olmasa ziyafet sorunsuz geçecekti. Ne yapsınlar zorla getirecek halleri olmadığı için bir eksik kadroyla ziyafette keyifli bir gün geçirmişlerdir.

Davet sahibi öğretmen arkadaşının niçin gelmediğini elbette sormuştur. Davete katılanlar, arkadaşlarının katı prensipleri olduğunu belirterek onun bu tür davetlere katılmadığını davet sahibine iletmişlerdir. Davet sahibi haliyle üzülmüş ve biz arkadaşız bunda ne var ki demiş ve ziyafete devam etmişler.

Sayılı zaman çabuk geçtiği için bütünleme zamanı gelmiştir. Öğrenciler tek tek bütünlemeye alınmışlar ve sorular komisyon üyeleri tarafından sorularak puanlama yapılmıştır. Buraya kadar sorun çıkamadan sınav devam etmiştir.

Bütünleme sırası davet sahibinin oğluna geldiğinde tatsız bir olay yaşanır. O da ne? Sınava girecek çocuk garip bir tavra girerek komisyon huzurunda cıvık tavırlar sergiler ve adeta komisyonu sınava tabi tutacak bir edayla komisyonun huzuruna çıkar. Ziyafet davetine katılmayan öğretmen çocuğa sert bir şekilde tepki gösterir ve adeta haddini bildirir. Diğer öğretmenler aman hocam ne yapıyorsun çocuk ne yaptı ki demeye başlarlar ama hocanın tavrında en küçük bir esneme olmaz.

Öğretmen, zamanında yenilmemesi gereken danayı yiyenlerin düştüğü durumu acı bir şekilde gözler önüne sermiştir.

Daha önce bu köşeden kamu yönetiminde yaşanan etik ihlalleri örneklerle açıklamıştık. Yukarıda anlatılan dana olayının kamu yönetiminde yaşandığına zaman zaman şahit olunmaktadır. Bunun için bürokratların dikkatli olması gerekmektedir. Yani zamanında yapılan bir yanlış istenilmeyen bir zamanda önümüze çıkar.

Bazı görevlerde bulunanların yanında görünmek dahi birilerine rant olarak akabilmektedir. Bu nedenle kritik görevlerde bulunanların çıkar ilişkisi olabilecek durumlardan kaçınması ve her adımını ve davranışını dikkatle yapması gerekmektedir. İsteyerek veya istemeyerek yaptığı bir davranışla kendisine veya başkalarına büyük çıkarlar sağlanabilir.

Bu köşeyi takip edenler rahmetli Menderes’in oğluna söylediği “Oğlum ticaret yapmanda mahzur yok ama ticaretinde beni alır beni satarsınız.” veciz sözünü hatırlarlar.

Özetle yenilmemesi gereken danayı yiyenlerin eninde sonunda bedel ödemeleri gerektiğinin bilinmesi gerekiyor. Siz siz olun her danayı yemeyin.

Kamu personel sisteminin ciddi ve köklü bir reforma ihtiyacı var. Bir dokun bin ah işit kabilinden olarak okuyucularımızdan seslerinin duyulmasına yönelik talepler eksik olmuyor. Yapılan her düzenleme başka düzenlemelere zemin hazırlıyor. Hele hele dört başı mamur bir analize tabi tutulmadan yapılan düzenlemeler ciddi sorunlar oluşturuyor. Hatta kamu kurumlarının içerisine konulan saatli bombaya dönüşebiliyor.

Bu çerçeveden bakıldığında şuan kamu kurum ve kuruluşlarında aynı işi hem işçiler, hem taşeron işçi iken kadroya geçirilenler, hem YHS personeli, hem de sözleşmeli destek personeli yapmaktadır. İster istemez bu personeller arasında problemler çıktığına da şahit olunmaktadır. Aynı işi yapıp da farklı statülerde olan ve farklı ücret alan personeller arasında sorun çıkmaması mümkün değildir.

Bunun için yapılacak kapsamlı bir çalışma ile her kurumda görevde yükselme sınavları veya unvan değişikliği sınavları açılmalı ve bu personellerin hizmet sınıfları sınav sonuçlarına göre değiştirilmelidir. Bir daha da YHS kapsamında kamuya personel alımı yapılmayarak bu defter kapatılmalıdır. Bu konuda memur sendikalarına büyük görev düştüğünü ve YHS personelinin sorunlarına ilişkin çalıştaylar yapılarak ciddi bir rapor hazırlanması gerektiğini düşünüyoruz.

QOSHE - Kamu yönetiminde ‘dana’ metaforu - Ahmet Ünlü
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kamu yönetiminde ‘dana’ metaforu

40 7
03.12.2023

Kamu yönetiminde dana metaforu da nedir diye soranlar olacaktır elbette. Öğrenebilmek için yazının sonuna kadar sabredilmesi gerekiyor. Son derece saygı duyduğum lise hocam yıllar önce dana metaforunu anlatmıştı. Ben de sadece kamuya uyarladım ve formüle ettim.

Yıllar önce bir lisede öğretmenlik yapan hocam başından geçen bir olayı anlatarak kamu yöneticilerine ışık tutuyor.

Sınıf geçmenin ve okul bitirmenin zor olduğu günlerde bütünleme sınavları da çetin olurdu. Hatırlı bir ailenin çocuğu lisede bütünlemeye kalmıştır. Haliyle bütünlemeye kalan öğrencinin ister istemez babası da bundan etkilenir ve üzülür. İster istemez babalığın verdiği saikle çare arayışına girer.

Bu arayış neticesinde bakar ki bütünlemeye kalan oğlunun sınavını yapacak öğretmenler, üniversiteden sınıf arkadaşıdır. Baba olunca da evlat deyip her çareye başvurulur. Baba da haliyle bütünleme sınavını yapacak öğretmenlerle diyalog kurmak ister. Diyalog yollarından birisi de eskiyi yad etmek bahanesiyle tertiplenecek bir ziyafettir.

Adamcağız pazardan bir dana alarak bütünleme sınavını yapacak öğretmenlere ziyafet vermek ister. Telefonla öğretmenleri arayarak vaktini belirlediği günde köyde ve nezih bir mekanda ziyafete davet eder.

Öğretmenlerden birisi sınava girecek çocuğun babasının davetine icabet etmek istemez. Diğer öğretmenler ısrar etse de sonuç değişmez. Öğretmenin gerekçesi çok açıktır. Sınava girecek çocuğun babası, arkadaşı da olsa sınavda etki altında kalabileceğini iddia ederek davete katılmayacağını söyler ve katılmaz.

Daveti veren, bütünleme sınavını yapacak öğretmenlerin üniversiteden arkadaşları olunca sorun olamayacağı düşünülerek ziyafete katılınır ve kesilen dana afiyetle yenilir. O gün öğretmenler açısından oldukça keyifli geçmiştir. Hem arkadaşlarını ziyaret etmişler hem geçmişi yad etmişler........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play