Terör eylemleri iki aşamadan oluşur. Birinci aşama şiddettir. Terör örgütü pusu kurar, askere, polise, sivil vatandaşa namertçe saldırır, kan döker ve kaçar.

İkinci aşama ise tedhiştir. Terör örgütü yaptığı şiddet eylemiyle toplumu dehşete düşürmek, insanlar arasında korku, güvensizlik, panik, endişe, kaygı, kaos duygusu oluşturmak ister. Terörün asıl hedefi de zaten budur.

Terör eyleminin ilk aşamasını kan dökerek silahlı terörist gerçekleştirir; alçakça saldırısını yapar, sonra ikinci aşama için sahneyi silahsız teröristlere ya da sorumsuz, cahil, fırsatçı kesimlere bırakır. Eylemi tamamlayan ve amacına ulaştıran işte bu ikinci gruptur.

Terör eyleminin ikinci aşamasını gerçekleştirmede öncelikle medya kullanılır. Şiddet eylemi medya sayesinde kitlelere ulaşır. Haberler, fotoğraflar, videolar ve sorumsuz yorumlar sayesinde toplum dehşete düşürülür.

Sorumsuz siyaset de toplumu kışkırtan diğer araçtır. Siyasetçi, bilerek ya da bilmeyerek, terör eyleminin hedefine ulaşmasını sağlar.

Terörle 40 yıldır mücadele ediyoruz. İlk yıllarda son derece sorumsuz yayın yapan medya şimdilerde ciddi tecrübeye sahip. Yayın kuruluşlarının çoğunda terör haberlerinin yapılması ve yayınlanması konusunda birikim oluştu. Şiddet eyleminin tamamen karartılması, toplumun bilgi alma hakkını engellediği gibi terör örgütünün ses getirecek daha büyük eyleme girişmesine de neden oluyor. Haberin abartılı verilmesi ise teröre “oksijen” sağlıyor. 40 yılda medyamız az ya da çok, bir dengeye geldi.

Ancak siyaset için aynısını söylemek zor. 40 yıl boyunca muhalefet partileri, terör eylemlerini genellikle iktidarı yıpratmak için bir “fırsat” olarak gördüler ve sorumsuz davrandılar. Terör örgütü kan döktü, siyaset arkasından eylemi tamamlayan adımları attı. Şiddet eyleminin muhalefet tarafından kullanıldığını gören terör örgütü daha fazla kan döktü, muhalefet iktidara bu sayede daha fazla yüklendi. Sonuçta PKK terör örgütü iç siyasetin bir enstrümanı, iktidarı yıpratmanın ve düşürmenin etkili bir aracı oldu.

Hiç kuşkusuz medyanın da, muhalefetin de olan biteni sorgulamaya hakkı vardır; sorgulamalıdır da. Ancak bu sorgulamanın, iyi niyetten uzaklaşıp, terörün ikinci aşamasını tamamlamaya yönelik bir tedhiş eylemine dönüştürülmesi kabul edilemez. 40 yıl sonra, o kadar acıdan, o kadar tecrübeden sonra hâlâ aynı hataları yapmak, aynı sorumsuzluğu sergilemek sadece siyasi fırsatçılıkla da izah edilemez.

Muhalefet sorularını sorsun, sorgulasın, önerilerini sıralasın, “Öyle olmaz, böyle olur” desin, eleştirsin, ama terörün değirmenine su taşıyacak bir tavır, bu kadar acı ve kan içinde müsamaha göremez.

Bu sorumsuz siyasetin en son örneğini, 12 şehidimizin acısını yaşarken TBMM ortak bildirisine imza atmayan CHP’de gördük. Bir siyasi partinin genel başkanı münferit açıklama yapabilir, bir siyasi parti kurumsal açıklama yapabilir, partinin Meclis grubu açıklama yapabilir ancak TBMM ortak bildirisi bunlardan tamamen farklıdır. Ortak bildirinin yegâne amacı birlik görüntüsü vermektir, Meclis’in çoğunlukla teröre karşı olduğunu ilan etmektir. Böyle bir bildiriden, böyle bir görüntüden kaçmanın asla masum bir amacı, geçerli bir bahanesi olmaz.

Terör örgütünün uzantısı partiyle ittifak yapmak uğruna terör eylemine sessiz kalmak, terörün ikinci aşamasına, tedhiş aşamasına dâhil olmak, teröristle işbirliği yapmak demektir.

Dokuz şehidimiz var ve biz yine CHP’yi mi konuşuyoruz? Evet, CHP’yi konuşuyoruz, diğer muhalefeti konuşuyoruz. Zira terör, muhalefet tarafından, sadece iktidarın meselesi olarak görüldüğü ve gösterildiği için amacına ulaşıyor. Tam 40 yıldır siyaset terörü “siyaset üstü” bir mesele olarak görmediği için terör toplumu dehşete düşürebiliyor. Türkiye sözde değil özde “tek yürek” olamadığı için terör saltanatını sürdürebiliyor. Üç tane fazla oy alabilmek için terörün sözcülüğünü yapanlar, terör örgütünün uzantılarıyla iş tutanlar bu ülkenin ve toplumun altını oyuyorlar.

Türkiye terörle mücadelede önemli başarılar elde etti, bu terör er ya da geç sona erecek. Geriye ise kaybettiklerimizin acıları yanında fırsatçıların alnına sürülen kara lekeler, ayıplar kalacak. Terör kan dökerken, canlarımızı aramızdan alırken, teröristle, teröristin ipini tutan ABD ve İsrail’le aynı safta duranları ya da siyasi fırsatçıları tarih hiç unutmayacak, affetmeyecek.

QOSHE - 40 yılın öğretemedikleri - Aydın Ünal
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

40 yılın öğretemedikleri

35 15
15.01.2024

Terör eylemleri iki aşamadan oluşur. Birinci aşama şiddettir. Terör örgütü pusu kurar, askere, polise, sivil vatandaşa namertçe saldırır, kan döker ve kaçar.

İkinci aşama ise tedhiştir. Terör örgütü yaptığı şiddet eylemiyle toplumu dehşete düşürmek, insanlar arasında korku, güvensizlik, panik, endişe, kaygı, kaos duygusu oluşturmak ister. Terörün asıl hedefi de zaten budur.

Terör eyleminin ilk aşamasını kan dökerek silahlı terörist gerçekleştirir; alçakça saldırısını yapar, sonra ikinci aşama için sahneyi silahsız teröristlere ya da sorumsuz, cahil, fırsatçı kesimlere bırakır. Eylemi tamamlayan ve amacına ulaştıran işte bu ikinci gruptur.

Terör eyleminin ikinci aşamasını gerçekleştirmede öncelikle medya kullanılır. Şiddet eylemi medya sayesinde kitlelere ulaşır. Haberler, fotoğraflar, videolar ve sorumsuz yorumlar sayesinde toplum dehşete düşürülür.

Sorumsuz siyaset de toplumu kışkırtan diğer araçtır. Siyasetçi, bilerek ya da bilmeyerek, terör eyleminin hedefine ulaşmasını sağlar.

Terörle 40 yıldır mücadele ediyoruz. İlk yıllarda son derece sorumsuz yayın yapan medya şimdilerde ciddi tecrübeye sahip. Yayın kuruluşlarının çoğunda terör haberlerinin yapılması ve yayınlanması konusunda birikim oluştu. Şiddet eyleminin tamamen karartılması, toplumun bilgi alma hakkını engellediği gibi terör örgütünün ses getirecek daha büyük eyleme girişmesine de neden oluyor. Haberin abartılı verilmesi ise teröre “oksijen”........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play