(1879-1955)

“21. yüzyılın düşünce ve duygu biçimi, zeitgeist, “postmodernizm” ile ifade edilir. Akademik dünyanın başat felsefe olarak benimsediği postmodernizm, hakikat diye bir şeyin olmadığını, “hakikat” denilen şeyin beyaz Avrupalı erkeklerin yıllar yılı başarıyla dayattıkları “tasavvur”larından ibaret olduğunu iddia eder. Postmodernist anlayışa göre, bir vakıanın diğer bir vakıadan daha değerli olduğu söylemi, elitist/seçkinci bir söylemdir; zira tek bir hakikat yoktur ve münevverlerin/entelijensiyanın hakikatin peşinden koşuyor olmaları demode bir faaliyetten ibarettir…

Bize gelince… Solunum yolları hastalıkları ile hava kirliliği arasında ilişki kuramayan yeni kentlilere benziyoruz. Hepimiz şikâyetçiyiz. Hepimiz çocuklarımızın geleceğini kurtarmak telâşındayız. Ancak meğerki atmosfere çökmüş asılı kalan zehirli pusun mahiyetini doğru teşhis edelim, meselelerimizi çözümleyemeyecek, ülkemiz düşünce dünyasını teslim almış gibi duran ölü toprağını üzerimizden atamayacağız…” Alev Alatlı hocam hayatta olsaydı bu seçim sonuçlarına yorumunun, yukarıda alıntıladığım, Türkiye eğitimini analiz ettiği ve bir ekip ile birlikte yazdığı, bana da sende dursun diye gönderdiği “Eğitim Raporu”nun girişindeki bu paragraflara yakın olacağına eminim.

Bu seçimde vatandaş hükümeti değil il ve ilçe yönetimlerini oyladı. Ekonominin sebep olduğu sorunlar ve emeklilerin hoşnutsuzlukları büyüktü ama seçmen de bu konuların belediyelerle ilgili olmadığını, hükümetin sorumluluğunda olduğunu biliyordu. AK Parti seçmeni sandığa gitmeyerek tepkisini ortaya koydu. Ancak bu tepki tek bir etkene bağlı değildi. Bazı yerde adaya, bazı yerde bölgesel sorunlara, bazı yerde de değişimi önleyen devam edegelen sisteme itiraz etti. Her bir ili ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Adıyaman’ı kaybettiren, Urfa’yı kaybettiren ve Balıkesir’i ve hatta ilçe ilçe İstanbul’u kaybettiren dinamikleri farklı değerlendirmek gerekiyor. Topyekûn bir genelleme bizi yanıltır. Diğer taraftan muhalefetin kavga ediyor görünüp birleşmesi ve seçmeni dayanaksız ithamlarla yanlış yönlendiren aktörler sahadaydı.

Özlem Zengin’e yapılan her saldırı, kentli dindar kadını aynı zamanda AK Parti’den de uzaklaştırma amacı taşıyor. Ona yapılan eleştiri değil, yalan ve iftiralarla bir tür infaz girişimidir. Tam da girişte alıntıladığım gibi hakikat önemini kaybediyor. Yalan, hakikatin yerini alıyor. Kaleyi içerden fethetmeye çalışanlara tam da bu noktada geçit vermemek gerekiyor.

***

Seçmen aynı zamanda AK Parti ekibinin, kuruluştan bu yana geldiği yere olan aidiyetlerinin zayıflamasını da sorguluyor. Sine-i milletten gelmiş bir parti olarak, kariyere değil liyakate, bu topraklara olan bağlılığa verdiğimiz önemi görmemizi istiyor…

QOSHE - Düşünce tarzını değiştirmek - Ayşe Böhürler
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Düşünce tarzını değiştirmek

31 1
06.04.2024

(1879-1955)

“21. yüzyılın düşünce ve duygu biçimi, zeitgeist, “postmodernizm” ile ifade edilir. Akademik dünyanın başat felsefe olarak benimsediği postmodernizm, hakikat diye bir şeyin olmadığını, “hakikat” denilen şeyin beyaz Avrupalı erkeklerin yıllar yılı başarıyla dayattıkları “tasavvur”larından ibaret olduğunu iddia eder. Postmodernist anlayışa göre, bir vakıanın diğer bir vakıadan daha değerli olduğu söylemi, elitist/seçkinci bir söylemdir; zira tek bir hakikat yoktur ve münevverlerin/entelijensiyanın hakikatin peşinden koşuyor olmaları demode bir faaliyetten ibarettir…

Bize gelince… Solunum yolları hastalıkları ile hava kirliliği arasında ilişki kuramayan yeni kentlilere benziyoruz. Hepimiz şikâyetçiyiz. Hepimiz çocuklarımızın geleceğini kurtarmak telâşındayız. Ancak meğerki atmosfere çökmüş asılı kalan zehirli pusun mahiyetini doğru teşhis edelim, meselelerimizi........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play