Halide Nusret Zorlutuna, Cumhuriyet’in ilk kadın yazarlarından birisidir. Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde öğretmenlik yaparken yaşadıklarını anlattığı kitabını severek okumuştum. Cumhuriyet’in idealist, adanmış ilk öğretmen neslini temsil eden Zorlutuna, kardeşi İsmet Kür’den farklı olarak tasavvufun, geleneğin de yaşatılması gerektiğine inanır. Emine Işınsu böyle bir anneyle büyüdü. Şiir okunan, yazılan, kültür konularının tartışıldığı bir evde. Yazarlığını besleyen en büyük kaynak aile muhitidir.

“En iyi bildiğim şey yazmaktı”, Sait Faik gibi o da “Yazmasam ölürdüm” diyenlerdendi. Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinde İngiliz Dili ve Edebiyatı, Felsefe ve Hukuk bölümleri, Orta Doğu Teknik Üniversitesi İşletme Bölümü de dâhil farklı bölümlerde okudu. Yazarlığını besleyen bir kaynak da bu çok disiplinli eğitim süreciydi. Türkiye’de solcu yazarların arasından sıyrılması ise usta kalemi ve seçtiği konular sayesinde oldu. “Sancı” romanı ülkelerinin Sovyetler tarafından fikren işgal edilmesine karşı direnen milliyetçi ülkücüleri anlatan ilk romandı. Roman devrimciler tarafından öldürülen Süleyman Özmen ile başlayıp yine solcular tarafından öldürülen Dursun Önkuzu ile bitiyordu. Önkuzu’ya annesi Dursun

ismini yaşasın diye vermişti.

17 yaşındaydı, teknik öğretmen okulu öğrencisiydi, sol örgütler tarafından ciğeri pompalanarak öldürülmüş ve üst kattan aşağıya atılmıştı. Roman 1970’li yılların Türkiye’sinde fikir ve bedenleriyle bir işgale direnen gençleri ve ülkenin sancılarını anlatıyordu. Romanın kahramanlarının birçoğunun da bugün hayatta olduğunu söyleyeyim.

Sancı’da Emine Işınsu bize öğrenci olaylarını hâkim-seçkinci sol-aydın bakışından değil de Anadolu’dan ve başka bir yerden, şahane bir edebi dille anlatıyordu. Alev Alatlı’nın ismini koyduğu “Aydın Despotizmi”ne karşı duran bir yazardı Emine Işınsu. Emine Işınsu, “Yazarak yaşayan, yazarak nefes alan, yüreği yazdıklarıyla çarpan, yarattığı küçük ve büyük dünyalarda, onların kahramanlarıyla yaşayan bir ruhtu”. Prof. Dr. İskender Öksüz, eşi Emine Işınsu’yu vefatının ardından bu sözlerle anıyor ve ekliyordu: “Bazı işlerde o, bazı işlerde ben başı çektik ama her işi birlikte yaptık. 1970’lerin ‘Töre’si, Töre-Devlet Yayınevi, yurtdışı maceramız; her şeyi.

Eş, bu demek değil midir?”

“2008’den itibaren alzheimer hastalığı ile boğuşmasına rağmen yazmaktan hiç vazgeçmedi. ‘Bir Aile’ romanını hastayken yazdı. ‘Kendimden Kendime’ adlı hayat hikâyesi de hastalığı karşıladığı günlerde yazıldı. Ahi Evran’ı yazacaktı. Denedi, bir daha denedi, bir daha… Yazdıklarını bastırdım. Okuması için ona verdim. Okudu… ‘Olmamış’ dedi. ‘Güzel kelimelerimi bulamıyorum’...” Usulca söylediği bu üç kelime İskender Öksüz’ü ağlattı.

Emine Işınsu Dr. Hayati Bice’nin ifadesi ile ‘günümüzün menkıbecisi’ydi… Hacı Bayram Veli’nin izinden gitmişti. Son dönem yazdığı tasavvufi romanları da maneviyattan kopmuş, ruh taşımayan, maddi kalkınmanın beyhude olduğunun altını çiziyordu.

Emine Işınsu için söylenecek çok şey vardı. Türk romanının cesur ve güzel sesiydi. Kerkük’ten Bulgaristan’a dış Türklerin acılarını onun romanlarıyla belleklerimize kazıdık. Emine Işınsu adına roman yarışması ile bu cesur kalemin izinde yazarlığı teşvik etmenin çok önemli olduğuna inanıyorum. 2023 Emine Işınsu Roman Ödülü’nü Cümbezin Kızı romanıyla alan Ülkü Demiray’ı kutluyorum. Roman candır. Okuyucusu bol olsun. Bu ödülü düzenleme fikriyle eşi Emine Işınsu’nun edebiyat geleneğini yaşatan İskender Öksüz de bu vesileyle Türk edebiyatında yeni isimlerin duyulmasına vesile oldu, sağ olsun var olsun!

Salı günü Meclis’te acı bir olay yaşadık. Saadet Partisi Vekili Hasan Bitmez AK Parti’ye çok ağır sözlerle yüklendiği 20 dakikayı bulan bir konuşma yaptı. Konuşması esnasında elbette biz de, Grup Başkanvekilimiz Özlem Zengin de itirazlarını dile getirdi. Tıpkı tüm partilerin grup başkan vekillerinin yaptığı gibi. Ve konuşmasının ardından kürsüye çıkmaya hazırlanırken, kürsüdeki konuşmacının sözlerini bitirirken duyduğumuz bir sesle hepimiz irkildik. Önce Sayın Bitmez’in ayağı takıldı düştü başını vurdu zannettik; baktık ki bir kalp krizi geçirmiş. İlk tepkimiz müdahalenin doğru yapılması, oksijen alması, sedyenin gelmesini kolaylaştırmak oldu. Böylesine acı ve elim bir olayda hiçbirimizin ve özellikle Grup Başkanvekilimiz Özlem Zengin’in bunun tersi bir davranışı ve sözü olmamıştır. Olması da düşünülemez!

Meclis’teki tartışmalar elbette sert geçiyor. Ama bu bizim insani duruşumuzu etkilemez. Ancak kadınlara karşı söyleme sahip bir kesim, olay öncesindeki sert tartışmaya atıfla Özlem Zengin’i hemen suçlamaya başladılar. Yalan haberi ilk yapan Birgün gazetesi oldu. Hem de olay anından iki yıl öncesine ait bir resmi kolajla olay anı gibi göstererek ve ilk gün TT oldu. Olayın aslını araştırmadan yazan Akif Beki gibi yazarlar bile bunu yazdılar. Bence Özlem Zengin’e özür borcu var bu söylemin peşinden gidenlerin.

Meclis sert tartışmaların yapıldığı bir yer. Kadın diye, bir grup başkanvekilinin itirazlarını mizojinik bir yaklaşımla hazmedemeyip doğru olmayan bir suçlamanın hedefi haline getirmek haksızlıktır. Olay anına birebir tanık olan birisi olarak not düşmek istedim. Hasan Bitmez’in vefatı hepimizi çok üzmüştür. Allah’tan rahmet, ailesi ve partisine başsağlığı diliyorum.

QOSHE - Günümüzün menkıbecisi - Ayşe Böhürler
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Günümüzün menkıbecisi

37 0
16.12.2023

Halide Nusret Zorlutuna, Cumhuriyet’in ilk kadın yazarlarından birisidir. Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde öğretmenlik yaparken yaşadıklarını anlattığı kitabını severek okumuştum. Cumhuriyet’in idealist, adanmış ilk öğretmen neslini temsil eden Zorlutuna, kardeşi İsmet Kür’den farklı olarak tasavvufun, geleneğin de yaşatılması gerektiğine inanır. Emine Işınsu böyle bir anneyle büyüdü. Şiir okunan, yazılan, kültür konularının tartışıldığı bir evde. Yazarlığını besleyen en büyük kaynak aile muhitidir.

“En iyi bildiğim şey yazmaktı”, Sait Faik gibi o da “Yazmasam ölürdüm” diyenlerdendi. Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesinde İngiliz Dili ve Edebiyatı, Felsefe ve Hukuk bölümleri, Orta Doğu Teknik Üniversitesi İşletme Bölümü de dâhil farklı bölümlerde okudu. Yazarlığını besleyen bir kaynak da bu çok disiplinli eğitim süreciydi. Türkiye’de solcu yazarların arasından sıyrılması ise usta kalemi ve seçtiği konular sayesinde oldu. “Sancı” romanı ülkelerinin Sovyetler tarafından fikren işgal edilmesine karşı direnen milliyetçi ülkücüleri anlatan ilk romandı. Roman devrimciler tarafından öldürülen Süleyman Özmen ile başlayıp yine solcular tarafından öldürülen Dursun Önkuzu ile bitiyordu. Önkuzu’ya annesi Dursun

ismini yaşasın diye vermişti.

17 yaşındaydı, teknik öğretmen okulu öğrencisiydi, sol örgütler tarafından ciğeri pompalanarak öldürülmüş ve üst kattan aşağıya atılmıştı. Roman 1970’li yılların Türkiye’sinde fikir ve bedenleriyle bir işgale direnen gençleri ve ülkenin sancılarını anlatıyordu. Romanın kahramanlarının birçoğunun da bugün hayatta olduğunu söyleyeyim.

Sancı’da Emine Işınsu bize öğrenci olaylarını hâkim-seçkinci sol-aydın bakışından değil de Anadolu’dan ve başka bir yerden, şahane bir edebi dille........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play