Tanıdığım ve bildiğim kadarıyla kitap muhabbeti en yüksek seviyeyi bulan valilerimizden biri de, Sayın Orhan Âlimoğlu’dur. O kadar ki, kendisi görev yaptığı illerimizde okuyan ve okutan vali olarak isimlendirilmiştir. Sakarya’da yaptığım kültür sohbetlerine birkaç defa katılma lütfunda bulunduğu için onun kitapla, ilimle, irfanla olan ülfetine ve ünsiyetine ben de yakından şahidim.

Geçen gün telefonuma gelen bir yazıdan bu değerli valimizin “Kitaplar Arasında” adıyla bir eser yayımladığını ve bu çalışmasında Seyyid Nizamoğlu, Mehmed Akif, Fatma Aliye Hanım, Tahirü’l – Mevlevi, Orhan Okay, Nezih Uzel, Mustafa Tahralı, Cahit Zarifoğlu, Memduh Cumhur gibi ilim ve kültür adamlarımıza yer verdiğini öğrendim. Bu vesileyle kendisini tebrik ediyorum, devamı temennisinde bulunuyorum.

Osmanlı kültür hayatına duyduğum büyük ilgi dolayısıyla ben de bir zamanlar “Âlim Paşalar” adıyla bir kitap yazma sevdasına düşmüştüm. Eğer bu düşüncem gerçekleşirse bu âlim paşaların, önemli bir bölümünü de “Âlim Valiler” teşkil edecek. İtiraf etmek gerekirse, bu sahada bir boşluk bulunuyor, diyebiliriz. Özellikle son devir Osmanlı paşaları arasında cilt cilt eserler kaleme almış, büyük büyük kütüphaneler kurmuş bir hayli vali bulunuyor. Eğer bunların hayatı ve eserleri efradını câmi, ağyarını mani bir üslupla yazılmış olsaydı, -hiç şüphesiz- biyografi kütüphanemiz daha da zenginleşirdi. Bu satırları okuduktan sonra niçin birkaç örnek vermiyorsun dememeniz için, bazı Osmanlı valilerinden ve eserlerinden kısaca bahsedeyim. İsterseniz Sırrı Paşa’dan başlayalım da bu işin sırrı anlaşılsın.

1844-1895 yılları arasında yaşayan âlim ve edip Giritli Sırrı Paşa Osmanlı devlet ricalinin en önemlilerinden biridir. Kandiye’de dünyaya gelen ve vezirlik makamına kadar yükselen bu paşamız Ankara, Trabzon, Diyarbakır, Sivas, Kastamonu, Adana ve Bağdat illerinde valilik görevinde bulundu. İkinci Diyarbakır valiliğinden dönüşünde İstanbul’da 11 Aralık 1895’de vefat etti. Cenaze masrafları Sultan İkinci Abdülhamit tarafından karşılandı ve Sultan İkinci Mahmut haziresine defnedildi. Kabir taşındaki şu yazı bile onun Osmanlı ulemasından değerli bir vali olduğunu göstermektedir:

“Hüve’l - Hallâku’l bâkî. Te’lifâtı diniyyesiyle ulemayı milleti İslamiyye ve hüsn-i idaresiyle vüzerayı Devlet-i Osmaniyye içinde bir mevki-i mümtaz ihraz etmiş olan Giritli Sırrı Paşa merhumun ruhiçün el – Fatiha. Tarihi veladet-i Sene 1260, Tarih-i vefatı Sene 1313 fi 24 Cumade’l – âhire”

Bu kabir taşı yazısını Osmanlı Türkçesinden mahrum yeni nesillerin daha iyi anlamaları için şöylece sadeleştirebiliriz:

“Dini eserleriyle İslam âlimleri içinde, güzel idaresiyle Osmanlı devleti vezirleri arasında mümtaz (seçkin) bir mevkiye sahip olan Giritli Sırrı Paşa’nın ruhu için el Fatiha”

Vali Paşa’nın ilmi cephesini anlatmak sütunumuzu zorlayacağı için burada bazılarının sadece isimlerini vermekle yetinelim. Ahsenü’l-Kasas: Kıssaların en güzel anlamı diye kaleme alınan bu eser 3 cilttir ve Yusuf Suresi’nin tefsiridir. Şerh-i Akaid: İki cilttir. Adından muhtevası anlaşılmaktadır. Mektubat-ı Sırrı Paşa: Merhumun özel mektuplarını ve resmi yazışmalarını içine almaktadır. Nakdül’l – Kelam fi Akaidi’l İslam: 155 sayfadır. Nuru’l Hüda Li – Menistehda: İslamiyet ve Hristiyanlık ilişkileri çerçevesinde gelişen polemik içerisinde Osmanlı döneminde yazılmış reddiyelerdir. Ruh: Sırrı Paşa’nın Ankara valisi iken kaleme aldığı bir eser olup, İslam âlimlerinin ruh hakkındaki görüşlerini ihtiva etmektedir. Rü’yet-i Bâri Hakkında Risale: Allah’ın ahirette görülüp görülmeyeceğini konu almaktadır. Tabakat ve Âdâb-ı Müfessirin.

Merhumun ayrıca Sırrı Kur’an, Sırr-ı Tenzil, Sırrı Furkan, Sırr-ı İnsan, Sırr-ı İstivâ, Sırr-ı Meryem isimleriyle dini muhtevalı daha başka eserleri de bulunmaktadır.

Bu âlim paşamız hakkında daha ayrıntılı bilgi almak isteyen okuyucularımızın sayın Ahmet Köksal tarafından kaleme alınan ve Nisan 2018’de basılan “Giritli Sırrı Paşa” adlı biyografiyi okumaları gerekiyor.

Bilindiği üzere Fatih Camii haziresi tam bir âlimler bahçesidir. Burada son devir Osmanlı ulemasından bir çok zat yatmaktadır. Bunlardan biri de, Gazi Osman türbesine bitişik olan merhum Âbidin Paşa’dır, paşalığının yanı sıra valiliğiyle ve âlimliğiyle de tanınmaktadır. 1843-1908 yılları arasında yaşayan Abidin Paşa valiliğinin yanı sıra Mesnevi Mütercimi olarak da biliniyor. Sultan İkinci Abdülhamid devrinin bilgi yüklü devlet adamlarındandır. Prevezeli Ahmed Dino Bey’in oğludur. İstanbul’a gelip silahşör olarak saraya girdi. Doğu ve Batı dillerinden bazılarını öğrendi. Borsa Komiseri olarak görev yaptı. Diyarbakır, Harput, Sivas, Selanik, Adana, Ankara valiliklerinde bulundu. Ankara’da bir semt bu zatın adını taşımaktadır. 1908’de Rodos’tan İstanbul’a geldi ve burada vefat etti. Arapça, Farsça, Arnavutça, Fransızca ve Yunanca bilen Âbidin Paşa ehl-i tarik bir kimse olup Halvetiyeden İstanbul’da Merkez Efendi Dergâh-ı Şerifi’nin postnişini Nureddin Efendiye mensuptu.

Eserlerine gelince, yukarıda da belirtildiği üzere, Mesnevi mütercimi olarak bilinmektedir. Hz. Mevlânâ’nın 6 ciltlik Mesnevi’sinin ilk cildini altı cilt halinde tercüme ve şerh etti. Bunun dışında Tercüme ve Şerh-i Kaside-i Bürde, Âlem-i İslamiyet, Müdafaa, Meali-i İslam adlarıyla başka kitapları da bulunuyor.

Abidin Paşa’nın Mesnevi Şerhi “İz Yayıncılık” tarafından Latin harfleriyle de neşredildi. Eserin baş tarafında şöyle kısa bir açıklama yapıldığını görüyoruz:

“Âbidin Paşa’nın Tercüme ve Şerh-i Mesnevi Şerifi özel bir yere sahiptir. Bu şerh 1890 yılında kaleme alınmış, üç baskı yapmış, toplam altı ciltlik bir eserdir. Müellif son dönem Osmanlı’nın önemli devlet adamlarından olmanın yanı sıra edebiyat, fikir ve düşünce sahasında da şöhret sahibidir.

Abidin Paşa şerhi tasavvuf diliyle yazılmış, hatta konusunun tamamen tasavvuf olmasına rağmen pozitif bilimler çerçevesinde ele alınmıştır. Felsefeden astronomiye, fıkıh ve siyerden kelama kadar bir çok alandan alıntılar vardır. Şeyhe bağlılık konusu geçtiğinde sahte şeyhlere dikkat çeker, tevekkül bahsinde çalışmanın önemine vurgu yapar, teslimiyet babında insanın seçme özgürlüğünü anlatır. Mevlânâ’nın beyitleri koruyucu hekimlikten , devlet idaresine, Macbeth’den Fuzuli’ye çok geniş bir yelpaze içinde açıklanmaktadır.”

Eser sahibi Osmanlı valilerinden biri de şair Süleyman Nazif’tir. Onun da Basra’da, Musul’da, Kastamonu’da, Trabzon’da ve Bağdat’ta valilik görevinde bulunduğunu biliyoruz. İbrahim Alaaddin Gövsa onunla ilgili yayımladığı biyografide valilik yıllarına ait fıkralardan bir kısmını kaydediyor. Yeri gelmişken biz de birini nakledelim; İbrahim Alaaddin Gövsa kitabında şöyle diyor:

Mehmet Ali Ayni Bey, kendisinden sonra Trabzon’a vali olmuştu. Henüz tanımadığım için Süleyman Nazif’e sormuştum. Bana şöyle demişti: artık Trabzon’a giderken kitap, kâmus, ansiklopedi filan götürmenize lüzum yoktur. Valiye müracaat edebilirsiniz. Çünkü, o vali değil, kütüphanedir. Süleyman Nazif’in verdiği bu hükmün ne kadar doğru olduğunu anlamak için M. Ali Ayni’nim yazdığı eserleri gözden geçirmek yeterlidir.

Hepsine rahmet niyazıyla…

QOSHE - Vali değil, sanki kütüphane - Dursun Gürlek
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Vali değil, sanki kütüphane

92 1
21.04.2024

Tanıdığım ve bildiğim kadarıyla kitap muhabbeti en yüksek seviyeyi bulan valilerimizden biri de, Sayın Orhan Âlimoğlu’dur. O kadar ki, kendisi görev yaptığı illerimizde okuyan ve okutan vali olarak isimlendirilmiştir. Sakarya’da yaptığım kültür sohbetlerine birkaç defa katılma lütfunda bulunduğu için onun kitapla, ilimle, irfanla olan ülfetine ve ünsiyetine ben de yakından şahidim.

Geçen gün telefonuma gelen bir yazıdan bu değerli valimizin “Kitaplar Arasında” adıyla bir eser yayımladığını ve bu çalışmasında Seyyid Nizamoğlu, Mehmed Akif, Fatma Aliye Hanım, Tahirü’l – Mevlevi, Orhan Okay, Nezih Uzel, Mustafa Tahralı, Cahit Zarifoğlu, Memduh Cumhur gibi ilim ve kültür adamlarımıza yer verdiğini öğrendim. Bu vesileyle kendisini tebrik ediyorum, devamı temennisinde bulunuyorum.

Osmanlı kültür hayatına duyduğum büyük ilgi dolayısıyla ben de bir zamanlar “Âlim Paşalar” adıyla bir kitap yazma sevdasına düşmüştüm. Eğer bu düşüncem gerçekleşirse bu âlim paşaların, önemli bir bölümünü de “Âlim Valiler” teşkil edecek. İtiraf etmek gerekirse, bu sahada bir boşluk bulunuyor, diyebiliriz. Özellikle son devir Osmanlı paşaları arasında cilt cilt eserler kaleme almış, büyük büyük kütüphaneler kurmuş bir hayli vali bulunuyor. Eğer bunların hayatı ve eserleri efradını câmi, ağyarını mani bir üslupla yazılmış olsaydı, -hiç şüphesiz- biyografi kütüphanemiz daha da zenginleşirdi. Bu satırları okuduktan sonra niçin birkaç örnek vermiyorsun dememeniz için, bazı Osmanlı valilerinden ve eserlerinden kısaca bahsedeyim. İsterseniz Sırrı Paşa’dan başlayalım da bu işin sırrı anlaşılsın.

1844-1895 yılları arasında yaşayan âlim ve edip Giritli Sırrı Paşa Osmanlı devlet ricalinin en önemlilerinden biridir. Kandiye’de dünyaya gelen ve vezirlik makamına kadar yükselen bu paşamız Ankara, Trabzon, Diyarbakır, Sivas, Kastamonu, Adana ve Bağdat illerinde valilik görevinde bulundu. İkinci Diyarbakır valiliğinden dönüşünde İstanbul’da 11 Aralık 1895’de vefat etti. Cenaze masrafları Sultan İkinci Abdülhamit tarafından karşılandı ve Sultan İkinci Mahmut haziresine defnedildi. Kabir taşındaki şu yazı bile onun Osmanlı ulemasından değerli bir vali olduğunu göstermektedir:

“Hüve’l - Hallâku’l bâkî. Te’lifâtı diniyyesiyle ulemayı milleti İslamiyye ve hüsn-i idaresiyle vüzerayı Devlet-i Osmaniyye içinde bir mevki-i mümtaz ihraz etmiş olan Giritli Sırrı Paşa merhumun ruhiçün el........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play