Lahey’deki duruşma, tüm dünyanın olmasa da

vicdan taşıyan milyarlarca insanın

anbean takip etmesiyle

tarihe geçti

. Ortada nihai bir karar yok ve henüz İsrail’i durduracak, soykırımdan geri adım attıracak

net bir yaptırım

oluşmadı. Ancak 120 gündür, insanlığı çaresizliğe saplanıp kalmanın ötesine geçirecek yeni bir durum var. Uluslararası Adalet Divanı’nın, ‘soykırım davasının esastan görülmesine’ hükmetmesi, İsrail için de

karşısına aldığı dünyanın geri kalanları

için de

tarihin akışını değiştirebilir

.

Bir kere, İsrail’in dosyanın reddi talebinin reddedilmesi ve İsrail’in soykırım suçlamasıyla yargılanmasına karar verilmesi; uluslararası hukukun,

egemen devletler karşısında dahi

“üstünlüğünü” koruması ve adaletin tesis edilmesi açısından

büyük bir umut ışığı

oldu.

Uluslararası Adalet Divanı’nın önceki gün İsrail aleyhine aldığı

tedbir kararlarına sevinmeli miyiz yoksa üzülmeliyiz

sorusunun şu an itibari elbette net bir yanıtı yok.

Hal böyleyken, “Tarihin akışını değiştirecek” diyerek çok iddialı bir cümle kurduğumu ve büyük bir beklenti içinde olduğumu düşünenler olacaktır. Üstelik hukukçu da değilim. Neye göre, derseniz; “

havayı koklamak

” ya da gidişatı görmek diyebiliriz. Kamuoyundan da takip ediyoruz ki

İsrail her geçen gün yalnızlaşıyor

.

Vahşetleriyle baş başa

bırakılıyor.

Yandaşları desteğini çekiyor

, tarafsız taraflarını kaybediyor ve karşısında soykırım karşısında ezilmiş,

Gazze utancıyla baş başa kalan yeni bir irade

oluşuyor. ABD ve İngiltere hariç Batılı ülkelerin liderleri de en azından

üzerlerine sıçrayan kanı temizlemenin çabası

nı göstermeye başladılar.

Lahey’deki duruşmaları yakından takip eden ve bu süreçte seri sorularımı -usanmadan- sesli mesajlarla yanıtlayan İstanbul Uluslararası Hukuk Merkezi (ICIL) Başkanı Avukat

Cihat Gökdemir

’in yorumları da “gidişatı” gösteriyor. Nedir bu gidişat? Gökdemir, karar öncesi görüşmemizde

soykırım kararının çıkması halinde

İsrail’in

çok ağır hukuki yaptırımlar

la karşı karşıya kalacağını ve bu durumda

İsrail’in Yahudiler için açık hava hapishanesine dönüşebileceği

ni söylemişti. Ben de bu köşede yayınlamıştım.

Divan’dan soykırım kararı çıkmadı ancak böyle bir

kararın da yolu açıldı

. Adalet Divanı’nın, İsrail tarafından gerçekleştirilen bazı eylem ve ihmallerin

Soykırım Sözleşmesi hükümleri kapsamına girdiği

ne ve davada İsrail aleyhine ileri sürülen iddiaların

‘makul seviyede’

ispatladığına hükmetmesini

soğukkanlılıkla

analiz etmek gerekiyor. Ara karar, Gazze’de 120 gündür yaşanan soykırımı durdurmadı. Ateşkesi sağlamadı. Ablukayı kaldırmadı. İnsani koridoru da açmadı. Ancak Cihat Gökdemir de altını çiziyor ki: “

Lahey’de alınan kararla İsrail yavaş yavaş mahkûmiyete yürüyor.

Lahey’deki Yüksek Mahkeme,

Güney Afrika’nın sunduğu

delillerin İsrail’in Gazze’de soykırım suçu işlediğini

makul seviyede

ispat ettiğine hükmetmiş oldu aslında. Yani,

adım adım

mahkûmiyetin yolunu açtı. Mevcut soykırımı durduracak

net bir karar

çıkmadı ve bu bir hayal kırıklığı oluşturdu elbette. Ancak

tedbir kararlarının

da Gazze’de devam eden soykırımı durduracak

etkisi var

. Mahkeme, İsrail’in de 1949’da imzaladığı Soykırım Sözleşmesi’ne atıf yaparak, “

İsrail devleti

, Soykırım Sözleşmesi’nin 2. maddesi kapsamına giren tüm fiillerin işlenmesini önlemek için

gücü dâhilindeki tüm tedbirleri almak zorundadır

” dedi.

Birleşmiş Milletler’in 1948’de kabul ettiği ve 1951’de yürürlüğe giren ‘Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin 2. maddesi çok açık. İsrail’in Gazze’de

BM Sözleşmesi’nde altı çizilen

; ulusal, etnik, ırksal veya dinsel bir gruba mensup olanları öldürme, ciddi surette bedensel veya zihinsel zarar verme, yaşam şartlarını kasten değiştirme, doğumları engelleme ve çocukları zorla bir başka gruba nakletme suçlarını

işlemediğini hiç kimse iddia edemez

. Ancak bu suçları

İsrail inkâr edebilirdi,

gördük ki bunda da ikna edici olamadı. İsrail’in Gazze’de 120 gündür

BM Sözleşmesi’nde tanımlanan tüm suçları defaatle işlediği

çok ortada, Adalet Divanı da işte bu yolu açtı.

Yargılanma belki bir yıl sürecek. Soykırım yargılamasının, soykırım suçlamasıyla tüm hukukçulara göre sonuçlanması beklenen bir sonuç. Güç zehirlenmesinin son evresindeki

İsrail’in böyle bir sonun başlangıcına bile tahammül etmesi düşünülemez

. Açıkçası

dünya Gazze’nin gölgesinde, daha büyük ve yeni siyasi, insani krizlere sahne olabilir.

İsrail, Amerika ve İngiltere soykırım suçlamasının çıkmaması için

türlü oyunları, baskıları kumpasları deneyecektir

. Özellikle de İsrail’i yargılatan cesur Güney Afrika devleti ve hukukçularına türlü oyunlar kurmak isteyeceklerdir. Her ne olursa olsun aşılan bu eşik, kırılan aşılmaz duvar; İsrail’in, tüm dünyayı baskı altına aldığı

Holokost’a tepki olarak hazırlanan Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi’ne göre

yargılanmayla karşı karşıya getirdi. Üstelik soykırım suçundan yargılanma kararı,

Holokost’u anma gününden (27 Ocak) bir gün önce

çıktı.

“Tarihin akışı değişiyor”

derken buna işaret etmiştim;

tüm gücünü Nazilerin Yahudi soykırımından alan İsrail

, Yahudilerin Gazze’deki Müslüman soykırımıyla yargılanıyor.

#İsrail

#Uluslararası Adalet Divanı

#soykırım

#Lahey

#Güney Afrika

#Gazze

QOSHE - Sevinmeli miyiz yoksa üzülmeli mi? - Ersin Çelik
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Sevinmeli miyiz yoksa üzülmeli mi?

61 11
28.01.2024
Lahey’deki duruşma, tüm dünyanın olmasa da

vicdan taşıyan milyarlarca insanın

anbean takip etmesiyle

tarihe geçti

. Ortada nihai bir karar yok ve henüz İsrail’i durduracak, soykırımdan geri adım attıracak

net bir yaptırım

oluşmadı. Ancak 120 gündür, insanlığı çaresizliğe saplanıp kalmanın ötesine geçirecek yeni bir durum var. Uluslararası Adalet Divanı’nın, ‘soykırım davasının esastan görülmesine’ hükmetmesi, İsrail için de

karşısına aldığı dünyanın geri kalanları

için de

tarihin akışını değiştirebilir

.

Bir kere, İsrail’in dosyanın reddi talebinin reddedilmesi ve İsrail’in soykırım suçlamasıyla yargılanmasına karar verilmesi; uluslararası hukukun,

egemen devletler karşısında dahi

“üstünlüğünü” koruması ve adaletin tesis edilmesi açısından

büyük bir umut ışığı

oldu.

Uluslararası Adalet Divanı’nın önceki gün İsrail aleyhine aldığı

tedbir kararlarına sevinmeli miyiz yoksa üzülmeliyiz

sorusunun şu an itibari elbette net bir yanıtı yok.

Hal böyleyken, “Tarihin akışını değiştirecek” diyerek çok iddialı bir cümle kurduğumu ve büyük bir beklenti içinde olduğumu düşünenler olacaktır. Üstelik hukukçu da değilim. Neye göre, derseniz; “

havayı koklamak

” ya da gidişatı görmek diyebiliriz. Kamuoyundan da takip ediyoruz ki

İsrail her geçen gün yalnızlaşıyor

.

Vahşetleriyle baş başa

bırakılıyor.

Yandaşları desteğini çekiyor

, tarafsız taraflarını kaybediyor ve karşısında soykırım karşısında ezilmiş,

Gazze utancıyla baş başa kalan yeni bir irade

oluşuyor. ABD ve İngiltere hariç Batılı ülkelerin liderleri de en azından

üzerlerine sıçrayan kanı temizlemenin çabası

nı göstermeye başladılar.

Lahey’deki duruşmaları yakından takip eden ve bu süreçte seri sorularımı -usanmadan- sesli mesajlarla yanıtlayan İstanbul........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play