Bu hafta sonu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 38. Kurultayını yaptı. Cumhur-başkanlığı seçimi bittikten sonra başlayan tartışmalar 5 Kasım pazar günü final yapmış oldu. Birçok siyasi gözlemci ‘bu partide Mustafa Kemal Atatürk dahi gelse Kılıçdaroğlu’ndan genel başkanlığı alamaz’ görüşündeydi. Fakat sonuç hiç de öngörüldüğü gibi olmadı.

Öncelikli olarak CHP yaşlı bir parti olduğu için doğal olarak hizipçi bir partidir. Son yıla kadar seçimi kim kazanırsa kazansın devlet erki her daim CHP’nin elinde olduğu için parti sürekli iktidarda idi. Bu sebepten dolayı seçim kazanıp ülkeyi yönetmekten daha ziyade CHP’li siyasetçi için ‘partiyi elde tutmak’ daha önemli idi.

Düşünsenize on yıl öncesine kadar yargı, ordu, bürokrasi ve ülke sermayesinin büyük yekûnu CHP’nin kontrolünde idi.

SETA Vakfının Ankara’da düzenlediği bir siyaset panelinde bu konuyu derinlemesine ele aldığımda İsmet Berkan’ın ilginç bir yorumu oldu. “Bugüne kadar anlattığın sebeplerden dolayı CHP hiç yenilmemişti. Vesayeti kaybettiği gün parti yenilmiş olacak ve ondan sonra partide siyaset arayışları başlayabilir.”

Diğer taraftan CHP 2023 cumhurbaşkanlığı seçimine giderken, iktidar olma hayalini o kadar yüksek tututtu ki bu kadar yüksek motivasyonun rasyonel olmadığını biliyorduk. Fakat sürekli yenilmişlik psikolojisi derin bir travma oluşturmuş. Ne kadar uçuk olursa olsun kitleleri bir beklenti içine sokmak zor değildi.

Seçim yenilgisi Cumhuriyet Halk Partisi kitlesinde büyük bir yıkım oluşturdu ve bir kısım seçmen parti ile bağını keseceğine dair pozisyon aldı.

Ekrem İmamoğlu göreve geldiği günden bu yana, İstanbul’un sorunları ile hiç ilgilenmeyen bir başkan oldu. Bunun yerine cumhurbaşkanlığı seçimi, partisinin genel başkan adaylığı ile ilgilendi. İstanbul’un bütün birikimini bu meseleler için kullandı. Siyasi birikimi, nüfuz, rant ve her türlü yeteneği iletişim mecralarını yönetmeye harcadı.

CHP’nin içine düştüğü bu durumu, İmamoğlu sahip olduğu medya aracılığıyla Kılıçdaroğlu aleyhine kullanabildi.

Eskinden CHP içindeki sorunların, Türkiye’deki ve dünyadaki bütün sorunların kaynağı Deniz Baykal olarak görünüyordu. Bu durum CHP’nin akade-misyenleri, gazetecileri ve siyasetçileri için batıl bir inanca dönüş-müştü. Bugün benzer bir batıl inanç ise Kılıçdaroğlu için kullanılıyor(du).

Diğer taraftan CHP’liler için elde olan imkânlara sahip olmak önemlidir. Her ne kadar partinin elinde sürekli kazanılacak belediyeler olsa da bu belediyelerin elde tutulması için dahi

bir siyaset üretimine ihtiyaç duyulur. Bundan dolayı Kılıçdaroğlu eski ve geçmiş olarak, Özgür Özel ve arkadaşları ise gelecek olarak görülmüştür.

İyi bir ana muhalefet partisinin AK Parti’yi daha dinamik hale getireceğine dair bir öngörüm var. Kılıçaroğlu’nun siyasi refleksleri sabitti ve iktidar tarafını zora sokan bir performans ortaya koyamadı. Yeni muhalefetin yeni tutumu iktidar partisini güçlendirebilir.

Cumhuriyet Halk Partisi, parti içi çekişmeler açısından yengeç sepetine benzemektedir. Her zaman kendisini aşağı çekmektedir. Partinin şabloncu, ezberci, toplumun değerlerinden ve tarihinden kopuk bir yapısı var.

AK Parti ise dinamik bir parti olarak bütün siyasi partilere örnek oldu. CHP, klasik CHP’mi olacak yoksa çağın gereklerine uygun bir parti mi olacak bekleyip göreceğiz…

QOSHE - CHP yengeç sepetinden çıkabilecek mi? - İhsan Aktaş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

CHP yengeç sepetinden çıkabilecek mi?

21 5
07.11.2023

Bu hafta sonu Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) 38. Kurultayını yaptı. Cumhur-başkanlığı seçimi bittikten sonra başlayan tartışmalar 5 Kasım pazar günü final yapmış oldu. Birçok siyasi gözlemci ‘bu partide Mustafa Kemal Atatürk dahi gelse Kılıçdaroğlu’ndan genel başkanlığı alamaz’ görüşündeydi. Fakat sonuç hiç de öngörüldüğü gibi olmadı.

Öncelikli olarak CHP yaşlı bir parti olduğu için doğal olarak hizipçi bir partidir. Son yıla kadar seçimi kim kazanırsa kazansın devlet erki her daim CHP’nin elinde olduğu için parti sürekli iktidarda idi. Bu sebepten dolayı seçim kazanıp ülkeyi yönetmekten daha ziyade CHP’li siyasetçi için ‘partiyi elde tutmak’ daha önemli idi.

Düşünsenize on yıl öncesine kadar yargı, ordu, bürokrasi ve ülke sermayesinin büyük yekûnu CHP’nin kontrolünde idi.

SETA Vakfının Ankara’da düzenlediği bir siyaset panelinde bu konuyu derinlemesine ele aldığımda İsmet Berkan’ın ilginç bir yorumu oldu. “Bugüne kadar anlattığın sebeplerden dolayı CHP hiç yenilmemişti. Vesayeti kaybettiği gün parti yenilmiş olacak ve ondan sonra partide siyaset arayışları........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play