Türk solundaki klikler ve fraksiyonların dağınıklığı zaman zaman eleştiriş konusu olur. Bu dağınıklık belli konularda bir eylem çeşitliliğine imkân veriyordu. Çoğu zaman bu çeşitlilik “Her kafadan bir ses” gibi görülse de kritik dönemeçlerde beklenmedik fikirlerin ortaya çıkmasına imkân veriyor.

Muhafazakar, dindar ve milliyetçi oluşumlar, birlikte eylem yapma konusunda sola göre daha deneyimli ve başarılılar. Bir başörtüsü mitingi, 15 Temmuz darbe girişimine karşı yapılan miting, ya da Filistin mitinginde bir-iki milyon insan bir araya gelebiliyor. Bunlar çok kıymetli deneyimler. Dünyanın herhangi bir yerinde iki milyon insanı bir amaç etrafında toplamak oldukça zordur.

Filistin konusu ülkemiz için ilginç bir geçmişe dayanıyor. 70’li yıllarda Türk solunun önemli gündem mesellerinden birisi İsrail-Filistin savaşıydı. Bu siyasal ayrışma ve çatışmalar sadece ülkemiz için geçerli değil, dünyanın bütün önemli üniversitelerinde, birçok platformda kapitalizme karşı duruş sergileyenler Filistin’in safında yer alıyordu.

İsrail’in Gazze’ye yönelik sivil katliamı başladığında Türkiye’de Türk solu ile dindarlar arasında bir eylem birliği imkanı doğar mı diye düşündüm. Köprünün altından çok sular akmış ve iki kesim arasına önemli mesafeler oluşmuş ki bir mum yakacak imkân bile doğmadı. Fakat Filistin meselesi Türk solu için hala bir vicdan meselesidir. Süleyman Nazif, Osmanlı sonrası durumu tanımlarken kullandığı bir cümle vardır ‘’Kendinizi çok farklı görmeyin hepimiz bu milletin yetimleriyiz.” der

Daha önce sivil toplumun sessizliği ile ilgili bir yazı yazmıştım. ‘Devletin hakkaniyetli bir süreç yönetmesinin sivil kuruluşları rehavete sürüklememeli’ diye itirazımı dile getirmiştim. Siyasetin yapacağı işler var, devletin atacağı adımlar ve STK’ların yapacağı eylemler var. Her biri kendi içinde kıymetlidir ve birbirlerine ilham verirler.

Gün geçtikçe bir Siyonist apartheid rejimine dönüşen ABD’de üç üniversitenin rektörü Filistin’e destek verdiği için sorgulandı. Amerikan rüyası 11 Eylül saldırısına kadar birçok kişinin hayalin süslerdi. Bu rüya eşitlik, hürriyet, liberal bir yaşam ve ifade özgürlüğü anlamına geliyordu. Rektörler, Siyonist kongre üyesinin hararetli suçlamasına karşı düşünce ve ifade hürriyetinden bahsetti. Bu manzara kölelik karşıtı bazı ABD’li entelektüellerin durumunu akla getirdi.

Harvard üniversitesinde öğrencilerin yaptığı etkinlik ve prestostolar hiçbir Müslüman ülke üniversitesinde yapılamadı. Boğaziçi üniversitesinde, ‘’üniversite geleneği’’ dedikleri liberal, küreselci emperyalizmi korumaya yönelik gösterilerin binde biri Gazze’de öldürülen çocuklar için yapılmadı.

İskoçya’nın önde gelen takımlarından biri Celtic futbol kulübünün tribünlerinde Filistin bayrakları deniz gibi dalgalanıyor. Barselona şehri ve futbol kulübü aynı şekilde Ürdün’den daha canlı.

New York, Londra, Amsterdam sokakları Filistin gösterileri ile dolup taşıyor. İspanya, İskoçya ve İrlanda isyan halinde.

İspanya, Türkiye, Norveç, Katar Malezya ve yemendeki Husiler işgale karşı duruşları ile bir çok devletten ayrıştılar

BM genel sekreteri dünyadaki Siyonist kuşatmaya karşı ateşkes çağrısı ile önemli bir adım attı. ABD bu girişimi yalnız kalma pahasına engelledi.

Sivil toplum örgütleri yol ve yöntem bulmakta zorlanıyor. Küresel Neo-liberal değerleri savunmak için yetiştirilmiş sanatçı taifesi sömürge artığı gibi davranıyor.

Sosyal medya çağında bütün devletler ve milletler bütünleşti. Dünya başkentlerinde yapılan bazı protestolar ortak yapılabilir:

Bir gün doktorlar ve sağlık çalışanları.

Bir gün insan hakları dernekleri.

Sayıları ne kadar az olursa olsun

vicdanlı sanatçılar.

Bir gün taksi şoförleri.

Bir gün anneler.

Bir gün bütün çocuklar.

Bir gün milletvekilleri.

Bir gün sendikalar.

Bir gün bütün çiftçiler.

Bir gün kamyon şoförleri.

Saymakla bitmeyecek meslek gurupları insanlık için bir adım atabilir. Dünyanın dört bir yanında Gazze’de yapılan soykırıma karşı çıkan insanlar bir yönüyle kendi ülkelerinin Gazze’den farklı olmadığını keşfetti. Sokağa çıkan her vicdanlı insan kendi geleceği için yürüyor. Filistinli bir avuç vatanperver insanlığa ayna tuttu. Her bir birey kendi ülkesinin içerisine düştüğü durumu görmüş oldu.

Not: Rami Kütüphanesinde KAYIT ALTINDA inisiyatifi adı altında sanat ve iletişim üzerinden bir etkinlikler serisi başlattık. Bütün sanatçılar, STK’lar, gazeteciler bu mecrada söz söyleyebilir ve etkinlik yapabilir.

Dünyada yapılan gösteriler bizlere ilham veriyor. Umarız bu vicdan uyanışı ve hakkaniyet, terör devleti İsrail’in katliamlarına son vermesine sebep olur ve ateşkesin kapılarını aralar.

QOSHE - Filistin için eylem çeşitliliği - İhsan Aktaş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Filistin için eylem çeşitliliği

16 2
12.12.2023

Türk solundaki klikler ve fraksiyonların dağınıklığı zaman zaman eleştiriş konusu olur. Bu dağınıklık belli konularda bir eylem çeşitliliğine imkân veriyordu. Çoğu zaman bu çeşitlilik “Her kafadan bir ses” gibi görülse de kritik dönemeçlerde beklenmedik fikirlerin ortaya çıkmasına imkân veriyor.

Muhafazakar, dindar ve milliyetçi oluşumlar, birlikte eylem yapma konusunda sola göre daha deneyimli ve başarılılar. Bir başörtüsü mitingi, 15 Temmuz darbe girişimine karşı yapılan miting, ya da Filistin mitinginde bir-iki milyon insan bir araya gelebiliyor. Bunlar çok kıymetli deneyimler. Dünyanın herhangi bir yerinde iki milyon insanı bir amaç etrafında toplamak oldukça zordur.

Filistin konusu ülkemiz için ilginç bir geçmişe dayanıyor. 70’li yıllarda Türk solunun önemli gündem mesellerinden birisi İsrail-Filistin savaşıydı. Bu siyasal ayrışma ve çatışmalar sadece ülkemiz için geçerli değil, dünyanın bütün önemli üniversitelerinde, birçok platformda kapitalizme karşı duruş sergileyenler Filistin’in safında yer alıyordu.

İsrail’in Gazze’ye yönelik sivil katliamı başladığında Türkiye’de Türk solu ile dindarlar arasında bir eylem birliği imkanı doğar mı diye düşündüm. Köprünün altından çok sular akmış ve iki kesim arasına önemli mesafeler oluşmuş ki bir mum yakacak imkân bile doğmadı. Fakat Filistin meselesi Türk solu için hala bir vicdan meselesidir. Süleyman Nazif, Osmanlı sonrası durumu tanımlarken kullandığı bir cümle vardır ‘’Kendinizi çok farklı görmeyin hepimiz bu milletin yetimleriyiz.” der

Daha önce sivil toplumun sessizliği ile ilgili........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play