Siyasi literatürde “seçim atmosferi” ifadesi, genellikle seçim kampanyalarının başladığı dönemler için kullanılır. Siyasi konjonktürü veriler üzerinden analiz ettiğinizde henüz seçim kampanyaları başlamamış olsa dahi araştırma verileri siyasetin gidişatı hakkında önemli ip uçları verir.

Seçim sonrasında kazanan partilerle ilgili toplum nezdinde bir takdir hissi doğar ve seçimden başarılı çıkan partilerin oy oranları yükselir. Nitekim AK Parti ile MHP’nin oy oranlarında seçimden hemen sonra kayda değer yükselişler yaşandı. Bu başarıdan Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhur İttifakı ile birlikte hareket eden Yeniden Refah Partisi de nasibini aldı, seçim zamanı %3 dolaylarında olan oy oranını %5 seviyesine çıkardı.

Seçimden bir hafta önce iktidara ateş püsküren muhalif çevrelerde seçim sonrası “Helal olsun, adam yine kazandı, bizimkilerden bir şey olmaz.’’ söylemi en yaygın söylem hâline geldi.

Ülkemizde yaşanan ekonomik sorunların can yakıcılığı sonucu bir süre sonra AK Parti ile MHP’nin oy oranlarında bir düşüş eğilimi baş gösterdi. Lakin bu süre zarfında muhalefet partilerinin oy oranlarında herhangi bir yükseliş de gözlemlenmedi. İktidar blokundan ayrılan bu oylar daha çok kararsızların hanesinde yoğunlaştı.

Seçimden hemen sonra muhalefet partilerinin teker teker seçimde aldıkları yenilginin muhasebesini yapacakları ve her partinin kendi iç muhasebesi tamamlandıktan sonra Millet İttifakı içinde bir hesaplaşmasının yaşanacağı öngörüsünde bulunmuş, bu iddiamı yazılarımda ve katıldığım canlı yayın programlarında tekrarlamıştım.

CHP: Muhalefetin seçim yenilgisinin en büyük sarsıntısı Cumhuriyet Halk Partisi’nde gerçekleşti. Hiç beklenmediği hâlde CHP, genel kongreye gitti ve genel başkan değişimini gerçekleştirdi. CHP’lilerin bu değişimden beklentisi çok büyüktü. Fakat seçim sonrası siyasi partilerin oy oranlarındaki değişimlere bakacak olursak CHP’deki kafa karışıklığının ortadan kalkmadığını, genel başkan değişiminin CHP’nin oy oranına etkisinin bir puanı dahi geçmediğini, oy oranlarında nokta veya virgül kadar bir farklılık yaratmadığını görüyoruz.

Aslında CHP’nin geçirdiği krizin genel başkan değişimiyle çözülemeyeceği anlaşılıyor. CHP, 70 yıldır toplumla arasına koyduğu mesafeyi kapatamıyor, sosyolojik sıkışmışlığını aşamıyor. CHP’liler, 200 yıl önceki klasik Aydınlanma çağının söylemine takılıp kaldıkları için sorunun kaynağını kişilerde aramaya devam ediyor.

İYİ Parti: İYİ Parti, büyük bir kuruluş hatası yaptı ve bugüne kadar kamuoyunda CHP için kurulmuş parti görüntüsü verdi. FETÖ’nün ülkemizde oluşturduğu bir “Erdoğan düşmanlığı” vardı. Siyasi partiler karşıtlıklar üretirken terör örgütleri düşmanlıklar üretir, çünkü terör örgütlerinin amacı rakip gördüklerini düşmanlaştırmak ve yok etmektir. Daha sonra bu sürece PKK da katıldı. (Aslında FETÖ mensupları adlarının PKK ile birlikte anılmasından rahatsızlık duymakta haklılar, zira onlar daha çok DEAŞ’a benziyorlar.)

Terör örgütlerinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı hedef göstererek oluşturduğu Türkiye düşmanlığı, CHP tarafından sahiplenilerek “Erdoğan karşıtlığı”na dönüştürüldü. CHP’nin liderliğinde muhalefet partileri bu “kutsal” amaç uğruna bir araya geldi. İşte İYİ Parti, tam da bu aşamada müstakil parti olma hürriyetini kaybetti. Ne zaman başını kaldırsa CHP’nin köhne kalemleri tarafından “Sakın ha! Bu Cumhur İttifakı’na yarar.” şeklinde tehdit edildi.

İYİ Parti, önündeki iki zor yoldan birini seçerek kendi başına hareket edeceğini açıkladı. Fakat henüz sağlam bir parti kimliği, misyonu ve ülküsü oluşturamadığı için önümüzdeki dönemin İYİ Parti için hayati sorunlara gebe olduğu rahatlıkla anlaşılıyor. Genel Başkan Meral Akşener, tehditlere boyun eğip bir daha geri adım atarsa muhtemelen İYİ Parti’nin tüm siyasi iddiası ortadan kalkacaktır.

CHP Kongresi’nde CHP’li çevrelerde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun delege satın aldığı yönündeki iddialar çok konuşuldu. İYİ Parti İBB grubunun içine düştüğü durum akla yeni soru işaretleri getiriyor. Sonuçta CHP’deki kafa karışıklığı ile İYİ Parti’nin içine düştüğü durum muhalefet partilerinin ortak sorunu gibi algılanıyor.

DEM Partisi: Henüz kurulan bu yeni partinin isminin yeniden değişip değişmeyeceği belli değil. Son seçimlerde Yeşil Sol Parti’nin CHP ile ittifak hâlinde görünmesi ve Ümit Özdağ ile yapılan gizli ittifak YSP’nin oy kaybetmesine yol açmıştı. Parti, kendi başına yerel seçimlere girme iddiasını dillendirdiğinde oy oranı %11 civarında gözükürken CHP ile bir ittifak kurulacağı söylentisi bir anda oy oranlarını %8 veya %8,5 bandına geriletti.

Sonuç olarak Millet İttifakı’nın bütün üyeleri kaybedenler kulübündeler. Ekonomik sorunların yakıcılığını yitirmeye başladığı son bir aydır AK Parti ile MHP’de oy artışı gözlemlenirken İYİ Parti oy kaybetmeye devam ediyor. HDP’nin durumu ise salıncak eyaletler gibi inişli çıkışlı.

Seçim atmosferine nasıl girilirse seçim öyle sonuçlanır. Bu seçim, AK Parti’nin ve Cumhur İttifakı’nın avantajlı olduğu bir iklimle başlıyor.

Elbette yerel seçimlerde en çok İstanbul tartışılacak. İstanbul’u AK Parti’nin alacağını düşünüyorum. Sonraki yazılarda sahadan edindiğimiz veriler ışığında İstanbul seçimlerini yazacağım. Görelim Mevla neyler…

QOSHE - Partiler seçim atmosferine hangi şartlarda giriyor? - İhsan Aktaş
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Partiler seçim atmosferine hangi şartlarda giriyor?

29 3
17.12.2023

Siyasi literatürde “seçim atmosferi” ifadesi, genellikle seçim kampanyalarının başladığı dönemler için kullanılır. Siyasi konjonktürü veriler üzerinden analiz ettiğinizde henüz seçim kampanyaları başlamamış olsa dahi araştırma verileri siyasetin gidişatı hakkında önemli ip uçları verir.

Seçim sonrasında kazanan partilerle ilgili toplum nezdinde bir takdir hissi doğar ve seçimden başarılı çıkan partilerin oy oranları yükselir. Nitekim AK Parti ile MHP’nin oy oranlarında seçimden hemen sonra kayda değer yükselişler yaşandı. Bu başarıdan Cumhurbaşkanlığı seçiminde Cumhur İttifakı ile birlikte hareket eden Yeniden Refah Partisi de nasibini aldı, seçim zamanı %3 dolaylarında olan oy oranını %5 seviyesine çıkardı.

Seçimden bir hafta önce iktidara ateş püsküren muhalif çevrelerde seçim sonrası “Helal olsun, adam yine kazandı, bizimkilerden bir şey olmaz.’’ söylemi en yaygın söylem hâline geldi.

Ülkemizde yaşanan ekonomik sorunların can yakıcılığı sonucu bir süre sonra AK Parti ile MHP’nin oy oranlarında bir düşüş eğilimi baş gösterdi. Lakin bu süre zarfında muhalefet partilerinin oy oranlarında herhangi bir yükseliş de gözlemlenmedi. İktidar blokundan ayrılan bu oylar daha çok kararsızların hanesinde yoğunlaştı.

Seçimden hemen sonra muhalefet partilerinin teker teker seçimde aldıkları yenilginin muhasebesini yapacakları ve her partinin kendi iç muhasebesi tamamlandıktan sonra Millet İttifakı içinde bir hesaplaşmasının yaşanacağı öngörüsünde bulunmuş, bu iddiamı yazılarımda ve katıldığım canlı yayın programlarında tekrarlamıştım.

CHP: Muhalefetin seçim yenilgisinin en büyük sarsıntısı Cumhuriyet Halk Partisi’nde gerçekleşti. Hiç beklenmediği hâlde CHP, genel kongreye gitti ve genel başkan değişimini gerçekleştirdi. CHP’lilerin bu........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play