Geçtiğimiz Perşembe günü Merkez Bankası yılın ikinci Finansal İstikrar Raporu’nun yayınladı. Raporun önsöz kısmında Başkan Hafize Gaye Erkan’ın, son dönemdeki sıkılaştırma adımlarının etkilerinin gözlenmeye başladığına vurgusu ön plana çıktı. Ayrıca finansal sistemde TL mevduatın payı artarken kur korumalı ve döviz cinsi mevduatın payının gerilemesinin de önemine atıf var.

Raporun “Uluslararası Gelişmeler” kısmında ana ihracat pazarımız olan Euro Bölgesi’ndeki PMI verilerinin düşüşüne dikkat çekilmiş. TCMB’nin değerlendirmesinde “Türkiye’nin önemli ticaret ortaklarından Euro bölgesine ait göstergeler, iktisadi faaliyette gözlenen yavaşlamanın yılın ikinci yarısında da devam edeceğini ima etmektedir.” ifadesi yer alıyor. Hatırlayacağınız üzere ben de bu konuyu evvelki yazılarımda sıklıkla vurgulamıştım.

Raporun “Yurt İçi Temel Makroekonomik Gelişmeler” kısmında dikkat çekilen konuların başında ise Türkiye’nin PMI ve SAMEKS verilerindeki düşüş geliyor. Söz konusu öncü göstergelerin sanayi sektöründe çeyreklik bazda yavaşlamaya işaret ettiği belirtilmiş.

Cari açık tarafındaki en önemli tespit ise; cari işlemler açığının ağırlıklı olarak yurt dışı yerleşiklerin yurt içi mevduatı ve bankaların sağladığı krediler ile finanse edilmiş olması. Öte yandan Ödemeler Dengesi Bilançosu’nun alt kırılımlarına baktığımızda Ocak-Eylül dönemi cari açığının finansmanında 10,9 milyar dolarlık kısmın rezervler yoluyla finanse edildiği görülüyor. Bu konuda önemli bir detay da portföy yatırımlarının yedi çeyrek sonra ilk kez cari açığın finansmanına pozitif katkı sağlamış olması.

Raporun enflasyon gelişmelerine ilişkin kısmındaki en önemli cümle şu şekilde: “Döviz kuru, ücret, vergi ve akaryakıt fiyat artışı gibi şokların bir anda yaşanmış olması enflasyondaki artışta önemli rol oynamıştır.” Bu kısmı dikkatli incelemek gerekiyor. Zira döviz kurunun hızlı bir şekilde serbest bırakılması, vergi düzenlemelerin ve akaryakıt ÖTV’sinin matbu tutarının artırılması yeni ekonomi yönetiminin kendi tercihiydi. Söz konusu adımlar atıldığında bunun enflasyonist etkisinin çok ciddi olacağı ve enflasyon tahminlerinin yukarı yönlü güncellenmek zorunda kalınacağını ben dahil pek çok ekonomist ve akademisyen ifade etmişti.

Raporda KKM’ye önemli bir alan ayrılmış. Çünkü son dönemde KKM’den çıkışa yönelik atılan adımların pozitif sonuçlarının ön plana çıkarılmak istendiği anlaşılıyor. KKM’dn çıkışın banka bilançolarına etkisi de vurgulanmak istenen konulardan birisi olmuş.

Hanehalkı finansal yükümlülüklerine baktığımızda; toplam taşıt kredilerinin GSYİH’ya oranında bir değişiklik olmadığını ancak konut ve ihtiyaç kredisinde bir gerileme olduğunu görüyoruz. Ancak bireysel kredi kartı harcamalarında çok ciddi bir artış dikkat çekiyor. Son dönemde atılan adımların etkisi ile tüketici kredisi borcu olan kişi sayısı azalmış durumda. Anlaşılan hem faizlerdeki artış hem de tüketici kredisinin kullanımın zorlaştırılmasına ilişkin yapılan düzenlemeler burada etkisini göstermiş durumda. 2023 yılı genelinde ihtiyaç kredisi borçlu sayısı belirgin bir şekilde azalmış.

Öte yandan her ne kadar Haziran ayı sonrasında bir yavaşlama gözlemlense de bireysel kredi kartında kişi başı borç artışı devam ediyor. Elbette bunda ihtiyaç kredilerindeki faiz artışının ardından hane halkının kredi kartlarına yönelmesinin etkisi büyük. Ayrıca kredi kartlarında faize bırakılan borç tutarında artış var.

Reel sektör tarafındaki gelişmelere baktığımızda; reel sektörün finansal borcunun varlıklara oranının tarihi düşük seviyelerde olduğunu görüyoruz. Ayrıca reel sektörün güçlü likidite yapısına sahip olduğu ve olasın şoklara karşı dayanıklı olduğu belirtiliyor.

Rapor oldukça detaylı. Her sayfasına burada yer vermek mümkün değil. Bu bakımdan sizler için bazı önemli kısımları özetlemeye çalıştım. Elbette Finansal İstikrar Raporu ağırlıklı olarak verilerden oluştuğu için içerisinde pek fazla yorum görmek mümkün değil. Ancak raporda olmayan ve benim ifade etmek istediğim kısım şu, son dönemde uygulamaya alının sıkılaşmanın hızı, dozu ve içeriğine baktığımızda 2024 yılının pek çok açıdan zorlu geçeceğini bir kenara not etmek gerekiyor.

QOSHE - Finansal İstikrar Raporu’ndan yansıyanlar - Levent Yılmaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Finansal İstikrar Raporu’ndan yansıyanlar

9 18
18.11.2023

Geçtiğimiz Perşembe günü Merkez Bankası yılın ikinci Finansal İstikrar Raporu’nun yayınladı. Raporun önsöz kısmında Başkan Hafize Gaye Erkan’ın, son dönemdeki sıkılaştırma adımlarının etkilerinin gözlenmeye başladığına vurgusu ön plana çıktı. Ayrıca finansal sistemde TL mevduatın payı artarken kur korumalı ve döviz cinsi mevduatın payının gerilemesinin de önemine atıf var.

Raporun “Uluslararası Gelişmeler” kısmında ana ihracat pazarımız olan Euro Bölgesi’ndeki PMI verilerinin düşüşüne dikkat çekilmiş. TCMB’nin değerlendirmesinde “Türkiye’nin önemli ticaret ortaklarından Euro bölgesine ait göstergeler, iktisadi faaliyette gözlenen yavaşlamanın yılın ikinci yarısında da devam edeceğini ima etmektedir.” ifadesi yer alıyor. Hatırlayacağınız üzere ben de bu konuyu evvelki yazılarımda sıklıkla vurgulamıştım.

Raporun “Yurt İçi Temel Makroekonomik Gelişmeler” kısmında dikkat çekilen konuların başında ise Türkiye’nin PMI ve SAMEKS verilerindeki düşüş geliyor. Söz konusu öncü göstergelerin sanayi sektöründe çeyreklik bazda yavaşlamaya işaret ettiği belirtilmiş.

Cari açık tarafındaki en önemli tespit ise; cari işlemler açığının ağırlıklı olarak yurt dışı yerleşiklerin yurt içi mevduatı ve bankaların sağladığı krediler ile finanse edilmiş olması. Öte yandan Ödemeler Dengesi Bilançosu’nun alt kırılımlarına baktığımızda Ocak-Eylül dönemi cari açığının........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play