Yeni bir günün sabah ezanı okunuyor.

Düşünüyorum, acaba Gazzeli o bir avuç Müslüman kardeşimiz yeni bir güne nasıl uyandılar! Daha doğrusu yeni bir gün acaba onlar için ne anlam ifade ediyor!

Bir aya yakındır üzerlerine yağan ölüm bombaları karşısında Bedr’in Aslanları gibi direniyorlar. Tıpkı o imanla… Ganimet için vuruşmaya gidenler gibi cepheyi terk etmiyorlar, can korkusuyla gerisin geri kaçmıyorlar. Tersine öleceklerini bilerek savaşıyorlar.

Korkuyu yenenlerdir onlar. Ölümü sahiden ölümsüzlük bilenlerdir onlar. Adları Ebu Ubeyde olan cengâverlerdir onlar.

Modern Ebrehe’nin barbar ordularına karşı diz çökmeyenlerdir, korkup kaçmayanlardır onlar. Tam tersine askeri üsse dönüştürdükleri yer altından cesaretle fırlayıp o barbar sürülerinin tam teçhizatlı tanklarına karşı korkusuzca dikilenlerdir onlar, o tankları yerle bir edenlerdir, o tankların arkasına sığınan korkak siyonist askerlere kan kusturanlardır onlar, yüreklerine korku salanlardır onlar.

Öldürülen askerlerin arasında canını ölüymüş gibi gösterip kurtulan o siyonist askerin tedavi gördüğü İsrail hastanesinden yaptığı sözlü açıklamaları dinlediğimde, yüreğine oturan ve gözlerinden dışarı taşan o korkuyu gördüm. “Karşımıza yerin altından ansızın biri çıktı!” diye başlayan ifadeler, tek bir mücahidin onlara nasıl kök söktürdüğünü ama en önemlisi yüreklerine nasıl bir korku saldığını gösteriyordu.

İşte o zaman anladım ki ebabil kuşları yeryüzüne inmişler.

Dişe diş, göze göz bir mücadelede o bir avuç mücahidin karşısında ABD destekli İsrail ordusunun nasıl zelil duruma düştüğünü görmek, günlerdir yaşadığımız o derin hüzne bir nebze sevinç serpiyordu.

Düşünüyorum bu sabah vaktinde.

Ebabil kuşlarını düşünüyorum.

Hani Peygamberimizin henüz dünyaya gelmediği yıllarda Mekke’nin üzerine Kâbe’yi yıkmak amacıyla korkunç fil ordularıyla yürüyen Habeşistan’ın fanatik Hristiyan kralı Ebrehe’yi düşünüyorum. Nasıl bir kibirle gelip dayanmıştı Mekke’nin sınırlarına... Onun karşısına Peygamberimizin dedesi Abdulmuttalib çıkmıştı. O bölgede bulunan develerine el koyan Ebrehe’den develerini istemeye giden Abdulmuttalib’e şaşırmıştı Ebrehe. “Develerin sahibi benim, Kâbe’nin değil. O yüzden kendime ait olanı istemeye geldim. Kâbe’yi ise sahibi korur” mealinde cevap veren Mekke soylularından Abdulmuttalib’in hem o cesaretini hem de o derin ferasetini düşünüyorum. Sonra gökyüzünde ansızın beliren o ebabil kuşlarını düşünüyorum. Bir anda o ufacık ağızlarında taşıdıkları cisimleri yağdırarak Ebrehe’nin ordusunu geldiği gibi dönmeye, ama zelilce dönmeye mecbur eden o küçük cüsseli ebabil kuşlarını…

Ebabil kuşlarını sahi hep gökyüzünde niye ararız ki biz?

Gözlerini gökyüzüne dikmiş olanlar elbette bilmezler-anlamazlar ebabil kuşlarının Ebu Ubeydeler olarak yeryüzüne indiklerini.

Evet, ebabil kuşları yeryüzüne indiler.

Varsın siyonist zalimlerden oluşan modern Ebreheler Gazze’de taş üstünde taş bırakmasınlar.

Varsın her önüne geleni hunharca ve namertçe katletsinler.

O bir avuç ebabil kuşlarını birebir savaşta yeneme-yeceklerini anlamış oldular.

Hele eşit şartlarda zinhar vuruşmaya dahi cesaret edemeyecek korkaklardan oluştuğunu bütün bir dünyaya göstermiş oldular.

O adları Ebu Ubeyde olan ebabil kuşlarımız Kudüs’ün, Mescid-i Aksa’nın, Gazze’nin, Filistin’in sahipsiz olmadığını gösterdiler.

Bir aya yakındır ölümüne direniyorlar.

Korkusuzca

Tek başlarına.

ABD destekli o İsrail ordusunun yenilmezliği efsanesini yerle bir ettiler.

İsrail kim ne derse desin bu savaşın mağlubudur.

Demir kubbesi başına yıkıldı.

İmajı yerle bir edildi.

O bir avuç korkusuz mücahidin karşısında psikolojik olarak yenildi.

Arkasında ABD-Avrupa desteği olmasa bir gün dahi o topraklarda barınamayacak bir güç olduğunu da bu vesileyle herkes görmüş oldu.

Ebabil kuşları küçücük ağızlarında taşıdıkları cisimlerle kendilerine verilen görevi yerine getirdi.

Günümüzün ebabil kuşları da Gazze’de üstlerine düşeni yapıyorlar.

Gökyüzünden yeryüzüne inen o ebabil kuşları şimdi yer altından çıkıp yerin üstünü o modern barbar ordularına dar ediyorlar.

Onlar direnerek-vuruşarak hesap soruyorlar. Şerefli bir ölümle, şehadetle Rablerinin katına yükseliyorlar.

Onca gücü ve imkânı olan Müslüman dünyanın suskunluğu, korkaklığı ve acziyeti karşısında bir şeref abidesi olarak gönüllerdeki yerlerini alıyorlar.

Onlar orada bebekleriyle, anneleriyle, babalarıyla, eşleriyle ve kadınlarıyla topyekûn bir ölüme maruz bırakılırken retorikten öte hiçbir adım atmayanlar da elbet bir gün ölecekler. Bu dünyada zelil yaşayanların öte dünyadaki hesabı da elbette Allah tarafından görülecek.

O Gazze’deki ebabil kuşlarımız İsrail’in yenilebilir olduğunu gösterdiler.

ABD-İsrail korkusunu yüreklerinin en derinlerinde hissederek zelil ve suskun yaşatanlar asıl utansınlar. Şayet ötede bir hesap yurdu olduğuna inanıyorlarsa asıl o zaman korksunlar. Çünkü bugünkü tahtları da, hayatları da ebedi değildir.

Ebu Ubeydeler ölerek şeref kazanıyorlar.

Yaşamak için şerefsiz olmaktansa, ölerek şeref kazanmak bin kez daha yeğdir.

Kimileri ölerek şeref kazanır, kimileri de şerefsiz bir hayatı yeğ tutar. Ölerek ölümsüzleşenlere ağıt yakanlar bilesiniz ki yaşayan ölülerden farksızdır.

Şerefsiz bir hayat için Ebu Ubeydelerin ve Gazze halkının ölümüne hayıflananların asıl kendileri hayıflanacak konumdadırlar.

Kendilerinin asıl hayıflanacak zelil bir konumda olduklarını görmemeleri ise ne yaman bir çelişkidir Yarabbi!

QOSHE - Ebabil kuşları yeryüzüne indiler… - Mehmet Metiner
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ebabil kuşları yeryüzüne indiler…

61 1
03.11.2023

Yeni bir günün sabah ezanı okunuyor.

Düşünüyorum, acaba Gazzeli o bir avuç Müslüman kardeşimiz yeni bir güne nasıl uyandılar! Daha doğrusu yeni bir gün acaba onlar için ne anlam ifade ediyor!

Bir aya yakındır üzerlerine yağan ölüm bombaları karşısında Bedr’in Aslanları gibi direniyorlar. Tıpkı o imanla… Ganimet için vuruşmaya gidenler gibi cepheyi terk etmiyorlar, can korkusuyla gerisin geri kaçmıyorlar. Tersine öleceklerini bilerek savaşıyorlar.

Korkuyu yenenlerdir onlar. Ölümü sahiden ölümsüzlük bilenlerdir onlar. Adları Ebu Ubeyde olan cengâverlerdir onlar.

Modern Ebrehe’nin barbar ordularına karşı diz çökmeyenlerdir, korkup kaçmayanlardır onlar. Tam tersine askeri üsse dönüştürdükleri yer altından cesaretle fırlayıp o barbar sürülerinin tam teçhizatlı tanklarına karşı korkusuzca dikilenlerdir onlar, o tankları yerle bir edenlerdir, o tankların arkasına sığınan korkak siyonist askerlere kan kusturanlardır onlar, yüreklerine korku salanlardır onlar.

Öldürülen askerlerin arasında canını ölüymüş gibi gösterip kurtulan o siyonist askerin tedavi gördüğü İsrail hastanesinden yaptığı sözlü açıklamaları dinlediğimde, yüreğine oturan ve gözlerinden dışarı taşan o korkuyu gördüm. “Karşımıza yerin altından ansızın biri çıktı!” diye başlayan ifadeler, tek bir mücahidin onlara nasıl kök söktürdüğünü ama en önemlisi yüreklerine nasıl bir korku saldığını gösteriyordu.

İşte o zaman anladım ki ebabil kuşları yeryüzüne inmişler.

Dişe diş, göze göz bir mücadelede o bir avuç mücahidin karşısında ABD destekli İsrail ordusunun nasıl zelil duruma düştüğünü görmek, günlerdir yaşadığımız o derin hüzne bir nebze sevinç serpiyordu.

Düşünüyorum bu sabah vaktinde.

Ebabil kuşlarını düşünüyorum.

Hani Peygamberimizin henüz dünyaya gelmediği yıllarda Mekke’nin üzerine Kâbe’yi yıkmak........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play