Soruyorum: Bir spor müsabakasına Atatürk niçin karıştırılır? Anlamak mümkün değil. Karıştırmak istiyorsanız karıştırırsınız, karıştırmak isteyenlerin değirmenine su taşımak istiyorsanız karıştırırsınız elbet.

Atatürk’ü bir tek kuralları evrensel ölçekte belirlenmiş spor müsabakalarına karıştırmamıştık, onu da yaptık.

Müsabakalarda başarılarımız üzerinden kendimizi konuşturacağımıza Atatürk üzerinden kendimizi dünyada bu şekilde konuşturduk.

Bravo!

Büyük bir başarı bu(!)

Yetmezmiş gibi Atatürk üzerinden içimize tekrar hamle yapmak isteyen o kışkırtıcı mahfillerin değirmenine de su taşıdık.

Seçim öncesinde kaos oluşturmak isteyen malum güç odaklarının…

Erdoğan düşmanlığı ekseninde bir araya getirilen, ancak 28 Mayıs’tan sonra dağılmaya başlayan seçmen topluluğunu konsolide etmek için pusuda bekleyen CHP’ye de siyasi istismar alanı açtık.

Avrupa’nın “sarı çocuklarına” meftun ama Arap ve sığınmacılar üzerinden yabancı düşmanlığını ırkçılık ötesi boyuta taşıyan çevrelerin de elini ve dilini güçlendirdik.

Yer Riyad olmasaydı Atatürk gündeme getirilmezdi elbette.

Atatürk’ün içeride siyasi istismar alanına anında dönüştürülmesinde yerin belirleyici önemi var hiç kuşkusuz.

İlginçtir, bugüne kadar yeryüzünün hiçbir yerinde buna benzer bir talebimiz veya girişimimiz olmamışken bir tek Riyad’da Atatürkçülüğümüz tuttu nedense.

Tesadüf diyenin aklına şaşarım.

Atatürkçülük yer Riyad olmasaydı ne anlam taşırdı ki?

Disney’den Atatürk dizisinin çekilmesinde gördük.

Atatürkçülük üzerinden ahkâm kesenler nasıl da suspus oldular?

İmamoğlu nedense Atatürk resimleriyle arkasına aldığı kalabalıklarla Disney için yürümedi mesela.

Ama Riyad başka.

İlginçtir, Kıbrıs Rum kesiminde sahaya Türk ve KKTC bayraklarının dahi sokulmamasını içeren protokolün altına imza atan futbol takımımızın Atatürkçülüğü Rİyad’da tuttu ne hikmetse.

Burada iki şey üzücüdür.

Birincisi, sporun siyasi amaçlara alet edilmesi.

İkincisi, Atatürk’ün içeride bir kamplaşma ve çatışma zeminine çekilmesi. Daha doğrusu Atatürkçülüğün bir taraf ideolojisi olarak siyaseten suistimal edilmesidir.

Atatürk posterleriyle kitlelerin sokağa çağrılması ve sadece Riyad rejimiyle değil, asıl ona destekçi olduğu iddiasıyla Erdoğan ile hesaplaşmayı odağına alan Gezi benzeri bir kaos siyasetinin devreye alınmak istenmesi elbette tesadüfle izah edilemez.

Neyse ki aziz milletimizin sağduyusuna çarpan bu tertip boşa düşürüldü.

Bu süreçte ortaya çıkan bazı eğilimler ayrıca düşündürücü ve üzücüdür.

Birincisi şu: Atatürk üzerinden belirli bir kesimin sigaya çekilmesi. Hatta dövülmek istenmesi.

İkincisi: Atatürk üzerinden kimin ne kadar Atatürkçü olup olmadığının test edilmesi.

Kendini Atatürkçülüğün onay mercii olarak görenlerin birilerine aferinler yağdırırken birilerini de fişlemeleri.

Fazlasıyla asap bozucu bir üstenci tavırla.

Üçüncüsü ise, içimizden birilerinin Atatürkçülük yarışına girmeleri. Hatta “Biz sizden daha Atatürkçüyüz!” demek için adeta sıraya girmeleri.

Gerek var mıydı buna?

Ortada bir Atatürk düşmanlığı olsa anlar hak veririm.

Atatürk’e sövgü ve hakaret olsa hakeza.

Orta yerde Atatürk’le ilgili bir karşıtlık yok.

Konu hiçbir şekilde Atatürk’le alakalı değil.

Tersine Atatürk tehlikeli ve zararlı bir kışkırtma siyasetinin aracı kılınmak istendi.

Atatürk üzerinden Arap düşmanlığını İslamofobik, yabancı düşmanlığını da ırkçılık ötesine taşımaya çalışan bir eğilim kökleştirilmek istendi.

Dahası, ne alakası varsa artık, Atatürk üzerinden başka bir ülkenin siyasi rejimine laf söylemek yetmiyormuş gibi bir de bu ülkenin seçilmiş başkanına siyaseten parmak sallandı.

Çıkıp Atatürkçülük üzerinden sergilenen bu zihniyeti ve davranışı eleştirmek varken Atatürkçülük yarışına girmek de neyin nesidir?

İşi daha ötesine taşıyıp, “Atatürk ilke ve inkılaplarına herkesin sahip çıkması”nın salık verilmesinin anlamını ve gereğini bilen varsa beri gelsin.

Biliyorum bunu dedim diye o Atatürk/çülük üzerinden fişlemeyi vazife edinmiş beyaz seçkinler beni Atatürk ilke ve inkılaplarına sahip çıkma çağrısından dahi rahatsızlık duyan Atatürk düşmanı biri diye suçlayacaklardır biliyorum.

Varsın etsinler.

Onları memnun etmek veya onlardan aferin almak için söz söyleyecek ve kendimizi konumlandıracak insanlardan değiliz biz.

Bu ülkenin makbul vatandaşı olabilmek için Atatürk üzerinden bizi sınava çekenler evvela hadlerini bilmelidirler.

Bizden her seferinde karşılarında hizaya durup “Vallahi biz de sizin gibi Atatürkçüyüz. Atatürk’le de bir sorunumuz yok!” dememizi bekleyenler daha çok beklerler.

Bilinsin ki bu ülkede hiç kimsenin bizi Atatürkçülük testinden geçirmesine izin vermeyiz, Atatürk/çülük üzerinden sigaya çekmesine de.

Kimseyle Atatürkçülük yarışına girmeyi de aklımızın ucundan dahi geçirmeyiz.

Atatürk’le elbette bir sorunumuz yok. Ama o biçim Atatürkçülerle elbette sorunumuz var.

Devamı yenisafak.com’da.

QOSHE - Hangimiz daha Atatürkçüyüz? - Mehmet Metiner
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hangimiz daha Atatürkçüyüz?

64 25
02.01.2024

Soruyorum: Bir spor müsabakasına Atatürk niçin karıştırılır? Anlamak mümkün değil. Karıştırmak istiyorsanız karıştırırsınız, karıştırmak isteyenlerin değirmenine su taşımak istiyorsanız karıştırırsınız elbet.

Atatürk’ü bir tek kuralları evrensel ölçekte belirlenmiş spor müsabakalarına karıştırmamıştık, onu da yaptık.

Müsabakalarda başarılarımız üzerinden kendimizi konuşturacağımıza Atatürk üzerinden kendimizi dünyada bu şekilde konuşturduk.

Bravo!

Büyük bir başarı bu(!)

Yetmezmiş gibi Atatürk üzerinden içimize tekrar hamle yapmak isteyen o kışkırtıcı mahfillerin değirmenine de su taşıdık.

Seçim öncesinde kaos oluşturmak isteyen malum güç odaklarının…

Erdoğan düşmanlığı ekseninde bir araya getirilen, ancak 28 Mayıs’tan sonra dağılmaya başlayan seçmen topluluğunu konsolide etmek için pusuda bekleyen CHP’ye de siyasi istismar alanı açtık.

Avrupa’nın “sarı çocuklarına” meftun ama Arap ve sığınmacılar üzerinden yabancı düşmanlığını ırkçılık ötesi boyuta taşıyan çevrelerin de elini ve dilini güçlendirdik.

Yer Riyad olmasaydı Atatürk gündeme getirilmezdi elbette.

Atatürk’ün içeride siyasi istismar alanına anında dönüştürülmesinde yerin belirleyici önemi var hiç kuşkusuz.

İlginçtir, bugüne kadar yeryüzünün hiçbir yerinde buna benzer bir talebimiz veya girişimimiz olmamışken bir tek Riyad’da Atatürkçülüğümüz tuttu nedense.

Tesadüf diyenin aklına şaşarım.

Atatürkçülük yer Riyad olmasaydı ne anlam taşırdı ki?

Disney’den Atatürk dizisinin çekilmesinde gördük.

Atatürkçülük üzerinden ahkâm kesenler nasıl da suspus oldular?

İmamoğlu nedense Atatürk resimleriyle arkasına........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play