1980 öncesinde dinsel temelde tekfirci bir anlayışa sahiptik.

Dinden anladığımızı, yani dinî anlayışımızı dinin bizatihi kendisi sandığımız dönemlerdi.

Tek doğru din anlayışının kendimize ait olduğunu sandığımız ve saydığımız o dönemlerde farklı düşünen herkesi kâfir olmakla suçlardık.

Siyasete de bunu şu şekilde yansıtırdık:

“CHP kâfir bir partidir. Kâfire oy veren de kâfirdir.”

Hatta hızımızı alamayıp eklerdik:

“Kâfire kâfir demeyen de kâfirdir.”

Buna bir de şunu eklerdik:

“İster beş vakit namaz kıl, alnın secdeden kalkmasın. İster dini bütün bir Müslüman ol; yaşantın itibariyle, o ki kâfire oy veriyor, onu destekliyorsun, o vakit sen de kâfirsin. Kişi sevdiğiyle beraberdir. Sen de öte dünyada onunla haşrolursun.”

Peygamberimizin (sav), “Kişi sevdiği ile beraberdir” hadisini siyaseten vardırdığımız yer burası olurdu.

Bir de bakardık ki dayımız, amcamız, babamız, kardeşimiz, amca çocuklarımız sırf bu bakış açımız dolayısıyla kâfir oluvermiş!

Bunu niye mi anlatma gereği duydum?

Şunun için: Aynı bakış açısını siyasete taşıdığımızda varacağımız yer yıkıcı bir fanatizm olur.

Ayrıştırıcı ve çatıştırıcı olur.

Biraz daha açarak ve dahi somutlaştırarak yazayım.

DEM Parti, PKK terör örgütünün partisidir. PKK ideolojik olarak İslam düşmanı bir örgüttür.

DEM Parti’yi ideolojik olarak kendimize düşman görürüz elbet. Bölücü terörüne de hiddetle karşı çıkarız. PKK/DEM için getirilen her eleştiri meşru ve haklıdır. Yalnız DEM Parti’ye çeşitli mülahazalarla oy verdiğini bildiğimiz insanları toptan bölücü-terörist diye suçlamak yanlıştır. Bu dışlayıcı ve suçlayıcı bakış açısı PKK/DEM cenahının değirmenine su taşımak anlamına gelir.

CHP’nin PKK’nın partisi DEM ile geliştirdiği ittifak her türlü eleştiriyi ziyadesiyle hak ediyor. Bunun bir milli güvenlik sorunu olduğundan kendi adıma hiç kuşku duymam bile. Bu ülkeye yapılacak en büyük siyasi kötülüklerden biridir bu. Ancak buradan hareketle CHP’yi PKK/DEM ile bir görüp terörün unsuru biçiminde suçlamak da bir o kadar vahimdir. CHP’ye yönelik haklı eleştirinin ölçüsünü kaçırıp CHP’ye o veren milyonlarca insanımızı PKK/DEM cephesine yerleştirip düşmanlaştırmaya kalkışmak, hem devletimizin bekası hem de milletimizin birliği açısından son derece vahim bir yanlışlık olur. Bundan en çok PKK/DEM cenahı memnuniyet duyar.

CHP’nin PKK’nın partisi ile yaptığı ittifak kuşkusuz PKK ile mücadelede ciddi bir zafiyet oluşturuyor. En kötüsü de PKK’ya zımnî bir destek anlamına geliyor. CHP bu yüzden her türlü eleştiriyi hak ediyor, eyvallah. Ama bu eleştirileri dozunda ve ölçüsünde tutmak gerekir. CHP’yi bu vahim siyasi tutumu dolayısıyla eleştirmek ne kadar gerekliyse ve doğruysa, PKK ile bir tutmak veya terörün unsuru gibi göstermek de bir o kadar gereksiz ve yanlıştır.

İşi uç noktalara vardırıp CHP’yi DEM’le ittifak yaptığı için, İYİ Parti, Deva, Gelecek, Saadet ve DP gibi partileri de CHP ile siyaseten iş birliği yaptığı için terörün unsurları ve destekçileri biçiminde gösterip suçlamak da, siyasal tekfircilikten öte bir anlam taşımaz.

Sözün burasında iki şey öneriyorum:

CHP başta olmak üzere diğer partiler PKK’nın partisi ile siyaseten iş birliği ve ittifak gibi yanlış ve zararlı tutumlardan sakınmalıdırlar. Terörün siyasetine hiçbir şekilde müsamaha dahi göstermeyen bir konumda durmalıdırlar. Türkiye ile savaşım halinde olan terör örgütlerinin partilerine velev ki yasal yol bulup Meclis’e bile girmiş olsalar iş birliği ve yol arkadaşlığı yapmamayı ilke edinen bir kararlılık içinde olmalıdırlar.

CHP ve diğer partileri şu veya bu nedenle yaptıkları siyasi ittifaklar üzerinden eleştirirken PKK/DEM ile aynîleştiren, dahası onları terörün unsurları ve uzantıları gibi gösteren suçlamalardan kaçınılmalıdır. Bu ayrıştırıcı-düşmanlaştırıcı dil, birliğimize ve toplamsal barışımıza yönelik bir tehdit anlamına geldiği gibi terör örgütü ve partisinin de değirmenine su taşımak anlamına gelir.

Siyasal tekfircilik; demokratik siyaseti zehirleyen, devletimizin bekası ve milletimizin birliği için de tehdit oluşturan muzır bir anlayıştır, biline!

QOSHE - Siyasal tekfircilik… - Mehmet Metiner
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Siyasal tekfircilik…

28 1
16.01.2024

1980 öncesinde dinsel temelde tekfirci bir anlayışa sahiptik.

Dinden anladığımızı, yani dinî anlayışımızı dinin bizatihi kendisi sandığımız dönemlerdi.

Tek doğru din anlayışının kendimize ait olduğunu sandığımız ve saydığımız o dönemlerde farklı düşünen herkesi kâfir olmakla suçlardık.

Siyasete de bunu şu şekilde yansıtırdık:

“CHP kâfir bir partidir. Kâfire oy veren de kâfirdir.”

Hatta hızımızı alamayıp eklerdik:

“Kâfire kâfir demeyen de kâfirdir.”

Buna bir de şunu eklerdik:

“İster beş vakit namaz kıl, alnın secdeden kalkmasın. İster dini bütün bir Müslüman ol; yaşantın itibariyle, o ki kâfire oy veriyor, onu destekliyorsun, o vakit sen de kâfirsin. Kişi sevdiğiyle beraberdir. Sen de öte dünyada onunla haşrolursun.”

Peygamberimizin (sav), “Kişi sevdiği ile beraberdir” hadisini siyaseten vardırdığımız yer burası olurdu.

Bir de bakardık ki dayımız, amcamız, babamız, kardeşimiz, amca çocuklarımız sırf bu bakış açımız dolayısıyla kâfir oluvermiş!

Bunu niye mi anlatma gereği duydum?

Şunun için: Aynı bakış açısını siyasete taşıdığımızda varacağımız yer yıkıcı bir fanatizm olur.

Ayrıştırıcı ve çatıştırıcı olur.

Biraz daha açarak ve dahi somutlaştırarak yazayım.

DEM Parti, PKK terör örgütünün partisidir. PKK ideolojik olarak İslam düşmanı bir örgüttür.

DEM........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play