Bir arkadaşım vardı. Zayıf ü nizar değildi, bilakis gürbüz biriydi. Uzun zamandır görüşemedik ama anlattığı bir şey var ki yıllardır hep aklımdadır.

Küçüklüğünde herkesi ve her şeyi, kendisi için sanırmış. Yalnızca kendisi için… Sahip olduğu oyuncaklar gibi.

Derdi ki “Annem, benim annem. Babam, benim babam. Günün birinde bir kardeşim olması gerektiğini düşünmüşler, kardeşim dünyaya gelmiş.

Lunaparka gidip çarpışan arabalara binmemi istediklerinde elimden tutup götürürlerdi. Nasıl sevinirdim. Beni çok sevdiklerini bilirdim.

Yağmur yağınca bilirdim ki benim yağmuru görmem gerekmiştir. Görmem, tanımam için yağmıştır yağmur. Kar da aynı şekilde. Hayattaki her şeyi kendi açımdan görür, benim için olduğunu sanırdım.

Başlayan ne varsa benim içindi, biten ne varsa benim için.

Otobüse bineceğim zaman, o otobüsü birisi kullanacaktı elbette. Çünkü benim bir yere gitmem gerekiyordu.

Ağaç çiçek açıyorsa, ağacın çiçek açtığını görmem içindi

Dallarda kirazlar, erikler olgunlaşıyorsa, benim kiraz ve erikleri görmem ve onları canım istediği anda ve istediğim kadar yiyebilmem içindi.

Bir kedi yanıma yaklaşıp bacağıma sürtünüyorsa, benim kediyi görmem, bilmem gerektiğindendi.

Bir köpek kuyruğunu sallayıp yanıma yaklaşıyorsa, bir çocuk olarak benim köpekle oynamam, onu tanımam içindi.

Okula gittiğimde öğretmeni de kendim için görevli biri sandım.

Sınıftaki arkadaşlar da bana arkadaşlar lazım olduğu içindi elbette. Çünkü sınıfta tek başıma olmam, hiç de mantıklı değildi. Bana bir öğretmen ve arkadaşlar gerekliydi.

Güneşin doğuşunu ve batışını da aynı şekilde anlardım.”

***

Bir nevi Truman şov filmi... Diyebiliriz ki “Toraman şov”. Fakat yaş ilerleyince durum değişmiş. Günlerden bir gün ‘aydınlanma’ yaşamış.

Bir zaman sonra annesinin, kardeşi için de anne olduğunu fark etmiş.

Yağmur bir tek onun için yağmıyormuş meğer.

Öğretmen, bütün sınıfın öğretmeniymiş.

Güneş yalnızca onun güne başlaması için doğmazmış, herkes içinmiş.

Dünyadaki milyarlarca insanla ilgiliymiş. Işık saçarken, herkese eşit davranırmış.

***

Bizim arkadaş biraz büyüyünce her şeyi ve herkesi yalnızca kendisi için olmadığını fark etmiş ama İsrail’deki Yahudiler henüz o aşamaya geçemedi.

Dünyadaki her şeyi kendileri için sanmaya devam ediyorlar.

Bütün imkânları yalnızca onlar için var edilmiş görüyorlar.

Bütün insanları kendilerinin hizmetkârı sanıyorlar.

Malına mülküne el koymayı, her şeyine hükmetmeyi hak biliyorlar.

Kanına canına bile kıymaktan zerre kadar çekinceleri yok.

İşin tuhafı, bunu dile getirmekte de korkuları, tereddütleri söz konusu değil.

Büyüyememişler. Küçük bir çocuktan farksız olduklarının da farkına varamamış hâlde saldırıyor, çarpışıyor, ateş ediyor, yakıp yıkıyor, bomba yağdırıyorlar.

Bu kafayla giderlerse, zararını görecekler.

Bir gün uyanacaklar, farkına varacaklar fakat geç olacak. Çok geç.

Konunun anlam ve önemine uygun şarkı şu: “Belki bir sabah geleceksin / Lâkin vakit geçmiş olacak.”

Tarihleri farklı, üç açıklama masada duruyor.

ABD: “Biz Irak hükümetin daveti üzerine Deaş ile mücadele etmek için oradayız.”

Irak Başbakanı: “Deaş bitti, ülkemiz için tehdit değil, artık Irak’tan çekilin.”

ABD eski Başkanı Tramp: “Deaş ABD tarafından Başkan Obama zamanında kuruldu.”

Soru: Irak’ta 9 üs, 5 bin asker bulunduran ABD çekilir mi?

İhtimaller:

A) Gurur meselesi olarak görür ve istenmediğim yerde durmam der, çeker gider.

B) Ne münasebet! Ya benimsin ya toprağın der, kalmaya devam eder.

C) Siz tehlikenin farkında değilsiniz, henüz burada işimiz bitmedi der, daha fazla asker gönderir.

QOSHE - Toraman şov - Mehmet Şeker
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Toraman şov

9 0
23.01.2024

Bir arkadaşım vardı. Zayıf ü nizar değildi, bilakis gürbüz biriydi. Uzun zamandır görüşemedik ama anlattığı bir şey var ki yıllardır hep aklımdadır.

Küçüklüğünde herkesi ve her şeyi, kendisi için sanırmış. Yalnızca kendisi için… Sahip olduğu oyuncaklar gibi.

Derdi ki “Annem, benim annem. Babam, benim babam. Günün birinde bir kardeşim olması gerektiğini düşünmüşler, kardeşim dünyaya gelmiş.

Lunaparka gidip çarpışan arabalara binmemi istediklerinde elimden tutup götürürlerdi. Nasıl sevinirdim. Beni çok sevdiklerini bilirdim.

Yağmur yağınca bilirdim ki benim yağmuru görmem gerekmiştir. Görmem, tanımam için yağmıştır yağmur. Kar da aynı şekilde. Hayattaki her şeyi kendi açımdan görür, benim için olduğunu sanırdım.

Başlayan ne varsa benim içindi, biten ne varsa benim için.

Otobüse bineceğim zaman, o otobüsü birisi kullanacaktı elbette. Çünkü benim bir yere gitmem gerekiyordu.

Ağaç çiçek açıyorsa, ağacın çiçek açtığını görmem içindi

Dallarda kirazlar, erikler olgunlaşıyorsa, benim kiraz ve erikleri görmem ve onları canım istediği anda ve istediğim kadar yiyebilmem içindi.

Bir kedi yanıma yaklaşıp bacağıma sürtünüyorsa, benim kediyi görmem, bilmem gerektiğindendi.

Bir köpek........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play