ABD Temsilciler Meclisi, Siyonizm karşıtlığı antisemitizmdir yargısını karara bağladı. Bu, çok da şaşırtıcı bir gelişme değildir. Çünkü ABD, 7 Ekim’den sonra da Filistinlilere yönelik soykırımı desteklemeye devam etti ve İsrail’in insanlık karşısında işlenen suçlar kapsamına giren eylemlerini sürdürmesi için ne gerekiyorsa yaptı. Kısacası ABD ortaya çıkan tablodan en az İsrail kadar sorumludur. Üstelik bu, onların geleneksel politikasıdır. ABD’nin İsrail’e verdiği koşulsuz desteğe ortak olan bir diğer ülke de İngiltere’dir. Her iki ülkenin yüz yıl önce Filistin’de yeni bir koloni kurmaya azmetmiş olmaları bugün İsrail’in soykırım suçlarına niçin ortak oldukları sorusuna açıklık getirir. ABD ve İngiltere kolonyal yayılmacılık bakımından diğer Avrupa ülkelerine göre çok daha katı politikalar takip etmişti. Bu bakımdan İsrail olayını anlamak için İngiltere ve ABD’nin kolonyal tarihinden başka kaynaklara yönelmek anlamlı değildir. Yahudi tarihi ve ilahiyatı gibi kaynaklar dikkat dağıtmaktan başka bir işe yaramaz. ABD’nin Siyonizm karşıtlığını antisemitizm olarak karara bağlamasını Kuzey Amerika yerlilerine karşı sergilediği vahşetin yansıması olarak görmemiz gerekir. O zaman da dönemsel ihtiyaçlara göre hukuk geliştirmişlerdi.

Sadece ABD ve İngiltere’nin ve dolayısıyla İsrail’in eylemlerine odaklanmak Filistin’de ortaya çıkan durumu anlamamız açısından yeterli değildir. Filistinlilerin Gazze’de gösterdiği insanüstü direnci de anlamaya çalışmamız gerekiyor. Filistinliler Gazze’deki direniş ile belki de tarihte ilk defa Batı Avrupa ve ABD emperyalizmine, Batı dışından güçlü bir eleştirinin yükselmesine yol açtılar. Bugün dünyanın her bir tarafında Filistinlilerin açtığı yolda kendini bulmaya çalışan milyonları görebiliyoruz. Bunu bir ilk olarak değerlendirmemizi garip karşılayanlar olabilir. Hâlbuki daha önce bütün dünyayı etkileyen eleştirel fikirler de Batı’da üretilmişti. Bunlar Avrupamerkezci bakışı kaçınılmaz kılan ideolojilerdi. Bugün birbirine zıt ideolojik grupların Avrupa’da ortaya çıkan fikirleri içselleştirmek bakımından farklı olmadıklarını daha iyi görebiliyoruz. Özellikle içeridekilerin Avrupa dışından yükselen yeni fikirler karşısında ortak tavır belirlemeleri son derece anlamlıdır. Entelektüel kaynaklara sırt çevirmek istemedikleri açıkça görülüyor.

İsrail’in Gazze direnişi karşısında takındığı tavır da incelenmelidir. Bu bağlamda gerek Siyonist gerekse de Siyonizm’e destek olan farklı gazete ve dergilerde yayımlanan yazılar çok önemli veriler sunuyor. Örneğin The National İnterest’te Dan Edelstein imzasıyla 4 Aralık 2023’te yayımlanan “İdeolojilerin Dönüşü” başlıklı yazıda Filistinlilerin direnişi ile bütün dünyaya yayıldığı anlaşılan ve hatta Batı’da da etkili olduğu görülen yeni fikir eleştirilmiş. Edelstein, müstemleke karşıtı bu yeni fikri Batı’nın liberal değerlerine ideolojik bir saldırı olarak değerlendirmiş. Yazar “İsrail gerçekten de yerleşimcileri Batı Şeria’nın bazı bölgelerini müstemleke hâline getirmek için kullandı” diyor fakat Filistinlilerin İsrail’e karşı antikolonyalist bir mücadele içinde olduğu düşüncesine de karşı çıkıyor. Edelstein bu yeni ideolojinin gücünün duyguları harekete geçirmesinde yattığını da ilave ediyor. Ona göre Filistinlerin direnişi ile ortaya çıkan yeni ideolojide “sınıf mücadeleleri”nin yerini “Yahudiler”, “müstemlekeciler” veya “elitler” almış.

Edelstein bu düşüncelerinde yalnız değil. İsrail 7 Ekim’den sonra müstemleke yönetimini akla getiren bütün kavramlara karşı savaş açtı. Bu da “antisemitizm” veya “Yahudi karşıtlığı” gibi kavramları tekrar tekrar piyasaya sürmelerinin sebepsiz olmadığını gösteriyor. Dünyaya söyleyebilecekleri yeni bir fikir kalmadı. İsrail’in bir müstemleke devlet olduğu Batı’da da fark ediliyor. Bu sebeple Filistin’e ve Gazze’ye yönelik gayr-i insanî saldırılara dinî bir hüviyet kazandırmak istiyorlar. Geçen iki yüzyılda önce uygarlaştırma görevi ile hareket ettikleri düşüncesine ideolojik bir boyut kazandırmışlar, sonra da liberalizmi öne çıkarmışlardı. Demokrasi yükünü omuzlarında taşıdıkları yönünde bir ideolojik savunu içindeydiler. Gazze’de durduruldular ve hemen din savaşı söylemini öne çıkardılar. Yahudilik ve Hıristiyanlık için İslam’a karşı savaştıkları iddiasında bulunmaları onlar adına denizin bittiğini gösteriyor. Geçmişte Müslümanları fanatik savaşçılar olarak gösterdiklerinde işleri kolaydı. Değişimin sarsıcı olduğu çok açık.

Küresel düzlemde ortaya çıkan bugünkü karşıtlığın Türkiye’de yeterince fark edilmemesi kavram karmaşasıyla da doğrudan ilgilidir.

QOSHE - Amerika ve İsrail niçin din savaşı söylemine sarılıyor? - Selçuk Türkyılmaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Amerika ve İsrail niçin din savaşı söylemine sarılıyor?

14 1
11.12.2023

ABD Temsilciler Meclisi, Siyonizm karşıtlığı antisemitizmdir yargısını karara bağladı. Bu, çok da şaşırtıcı bir gelişme değildir. Çünkü ABD, 7 Ekim’den sonra da Filistinlilere yönelik soykırımı desteklemeye devam etti ve İsrail’in insanlık karşısında işlenen suçlar kapsamına giren eylemlerini sürdürmesi için ne gerekiyorsa yaptı. Kısacası ABD ortaya çıkan tablodan en az İsrail kadar sorumludur. Üstelik bu, onların geleneksel politikasıdır. ABD’nin İsrail’e verdiği koşulsuz desteğe ortak olan bir diğer ülke de İngiltere’dir. Her iki ülkenin yüz yıl önce Filistin’de yeni bir koloni kurmaya azmetmiş olmaları bugün İsrail’in soykırım suçlarına niçin ortak oldukları sorusuna açıklık getirir. ABD ve İngiltere kolonyal yayılmacılık bakımından diğer Avrupa ülkelerine göre çok daha katı politikalar takip etmişti. Bu bakımdan İsrail olayını anlamak için İngiltere ve ABD’nin kolonyal tarihinden başka kaynaklara yönelmek anlamlı değildir. Yahudi tarihi ve ilahiyatı gibi kaynaklar dikkat dağıtmaktan başka bir işe yaramaz. ABD’nin Siyonizm karşıtlığını antisemitizm olarak karara bağlamasını Kuzey Amerika yerlilerine karşı sergilediği vahşetin yansıması olarak görmemiz gerekir. O zaman da dönemsel ihtiyaçlara göre hukuk geliştirmişlerdi.

Sadece ABD ve İngiltere’nin ve dolayısıyla İsrail’in eylemlerine odaklanmak Filistin’de ortaya çıkan durumu anlamamız açısından yeterli değildir. Filistinlilerin Gazze’de gösterdiği insanüstü direnci de anlamaya çalışmamız gerekiyor. Filistinliler Gazze’deki direniş ile belki de........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play