İngiltere, ABD ve Almanya gibi ülkelerin İsrail’e verdiği sınırsız destek Yahudilerle ilgili geçmişte takındıkları tutumdan mı yoksa hayata geçirilmek istenilen daha büyük bir projeden mi kaynaklanıyor? Bu sorunun cevabını nerede bulacağız? Eğer Avrupa devletlerini bir bütün olarak değerlendirirsek belki antisemitizm açıklayıcı bir günah olarak görülebilir. Fakat ülkeleri ayrı ayrı değerlendirdiğimizde özellikle yirminci yüzyıl için ortak bir Yahudi politikasından herhâlde söz edilemez. Anglosaksonları başlı başına ele aldığımızda ise karşıtlıktan ziyade iç içe geçmişlik hâli bariz bir şekilde ortadadır. ABD özelinde sermaye hareketliliklerinde bu iç içe geçmişlik çok daha barizdir. Fakat ABD ve İsrail arasında iç içe geçmişliğin gözlerden kaçan başka bir örneği ise yayılmacı siyasetlerin benzerliğidir. Bunlar karşıtlıktan ziyade ortak bir tutuma işaret eder.

Asıl kafa karışıklığı Almanya İsrail ilişkisinden kaynaklanıyor. Almanya’nın yönetim düzeyinde İsrail’e koşulsuz desteğinin Hitler dönemi ile izah edilmesi birtakım soruların cevaplandırılmasını engelliyor. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın Almanya’da Yahudilere uygulanan soykırım üzerinden değerlendirilmesi sınırlı bakış açısının en bariz örneğidir. Fakat yine de Almanların bir araya gelerek İsrail’in yanında durmasını anlamak kabil değil. Hâlbuki Almanya İkinci Dünya Savaşı’nda ABD ve İngiltere ile savaşa tutuşmuştu. Üstelik bugün Almanya birtakım alanlarda ABD ve İngiltere ile açıkça rekabet hâlindedir. Bu da İsrail’in Filistin’de işlediği cinayetler gündeme geldiğinde Almanya’nın sınırsız desteğini anlaşılmaz bir hâle getirmektedir. Fransa da Almanya’dan farklı değildir. Oysa iki ülkenin yakın tarihi birbirinden çok farklıdır. Belki çok daha uzak geçmişte bir ortaklıktan söz edilebilir.

İsrail’in sınır tanımadığını hemen hemen her ülke görüyor. Artık İsrail’in sergilediği vahşeti tanımlamak için daha ileri bir kavrama ihtiyaç olmadığı çok açıktır. İsrail işlediği bütün soykırım suçlarından sonra daha da ileri giderek Suriye ve Lübnan’ı da hedefe koyduğunu açıkça beyan etti. Bunun genel bir tavır olduğunu ve bölgesel olarak daha büyük savaşlara kapı aralandığını görmemek mümkün değil. Bu durum iki yüz yıldır dünyaya egemen olan uygarlık anlayışının da sorgulanmasına yol açıyor. Artık bütün dünya Batı merkezli uygarlığı ciddi olarak sorgulamaya başladı fakat İsrail’e açık destek veren ülkelerin bunu bir mesele olarak gördüklerini de söyleyemeyiz. Batı içinde entelektüel bir sorgulama emaresi de görülmüyor. Bilindiği gibi “uygarlık” 19. yüzyılın bir iddiasıydı ve kolonyalist bir ideolojiydi. Emperyalizmi uygarlaştırma misyonundan arındırdığımızda geriye fazla bir şey kalmaz. Peki, ne oldu da Batı, son derece kullanışlı değerler setinden vazgeçti? Yaklaşık iki yüz yıldan sonra uygarlık kavramı üzerine kurulu ideolojiyi terk etmek zorunda mı kaldılar yoksa zaten İsrail’in sergilediği bugünkü vahşet onların eseri olarak mı görülmelidir?

Avrupaî değerler setinin anlamı kalmadı fakat bu yeni durum ne anlama gelir? On dokuzuncu ve yirminci yüzyılda Batı’nın değerler seti emperyalizmin başarısı üzerine bina edilmişti. Kanaatimce bugün bütün dünyada Filistinlilerin direnişi ile ortaya çıkan uyanış durumunu da buradan hareketle izah edebiliriz. Evet, bu uyanış hâlini ortaya çıkaran Gazze’deki direniştir fakat Batı’nın bu uyanıştan rahatsız olduğuna dair işaretler de çok zayıftır. Yönetimler düzeyinde Kuzey Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda’nın yerli ahalisi karşısında nasıl bir tutum takındılarsa Filistin’de aynısı yapmaktadırlar. Üstelik bu sefer kolonizatörlük vazifesi Beni İsrail’in üzerindedir. Onlar da Doğu Akdeniz’den başladılar. Kimse Kıbrıs’ta ortaya çıkan mülksüzleştirme faaliyetlerini küçümsemesin. Lübnan ve Suriye’yi hedefe koymaları sıradan bir hadise değildir. Peki, buna rağmen yeni dönemden de bir uygarlık misyonu çıkarabilirler mi? Hiç kimsenin şüphesi olmasın.

İçtenlikle ifade etmem gerekirse İslam’ın dirilişine dünyanın her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Bugün bütün dünyanın yeni bir karanlık döneme girdiğini görüyoruz. ABD ile birlikte Avrupa devletleri İsrail’in eliyle bütün insanlığı tehdit ediyor. Filistinlilere reva gördükleri soykırım ile yetinmeyeceklerini açıkça beyan ediyorlar. Genişlemek ve yayılmak istedikleri söylüyorlar. Bu, yeni bir karanlık çağdan başka bir şey değildir. Fakat hepten de umutsuz olmamak gerekiyor. Filistinlilerin dünyaya verdiği mesaj çok açıktır ve şu ana kadar geride kalan bu son kırk beş günde bütün insanlığa seslendiler.

Yaşasın Filistin! Kahrolsun Siyonizm!

QOSHE - Batı’nın yeni emperyalizmi Filistin’de - Selçuk Türkyılmaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Batı’nın yeni emperyalizmi Filistin’de

11 1
23.11.2023

İngiltere, ABD ve Almanya gibi ülkelerin İsrail’e verdiği sınırsız destek Yahudilerle ilgili geçmişte takındıkları tutumdan mı yoksa hayata geçirilmek istenilen daha büyük bir projeden mi kaynaklanıyor? Bu sorunun cevabını nerede bulacağız? Eğer Avrupa devletlerini bir bütün olarak değerlendirirsek belki antisemitizm açıklayıcı bir günah olarak görülebilir. Fakat ülkeleri ayrı ayrı değerlendirdiğimizde özellikle yirminci yüzyıl için ortak bir Yahudi politikasından herhâlde söz edilemez. Anglosaksonları başlı başına ele aldığımızda ise karşıtlıktan ziyade iç içe geçmişlik hâli bariz bir şekilde ortadadır. ABD özelinde sermaye hareketliliklerinde bu iç içe geçmişlik çok daha barizdir. Fakat ABD ve İsrail arasında iç içe geçmişliğin gözlerden kaçan başka bir örneği ise yayılmacı siyasetlerin benzerliğidir. Bunlar karşıtlıktan ziyade ortak bir tutuma işaret eder.

Asıl kafa karışıklığı Almanya İsrail ilişkisinden kaynaklanıyor. Almanya’nın yönetim düzeyinde İsrail’e koşulsuz desteğinin Hitler dönemi ile izah edilmesi birtakım soruların cevaplandırılmasını engelliyor. Özellikle İkinci Dünya Savaşı’nın Almanya’da Yahudilere uygulanan soykırım üzerinden değerlendirilmesi sınırlı bakış açısının en bariz örneğidir. Fakat yine de Almanların bir araya gelerek İsrail’in yanında durmasını anlamak kabil değil. Hâlbuki Almanya İkinci Dünya Savaşı’nda ABD ve İngiltere ile savaşa tutuşmuştu. Üstelik bugün Almanya birtakım alanlarda ABD ve İngiltere ile açıkça rekabet hâlindedir. Bu da İsrail’in Filistin’de........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play