Yemen’den Endonezya’ya kadar uzanan sahanın muhtemelen büyük bir okyanus ile kaplı olmasının da etkisiyle Filistin için sokaklara dökülen yüz binlerce insanın hangi saiklerle hareket ettiği üzerine çok da düşündüğümüzü zannetmiyorum. Eğer bu hareketlenme sadece okyanus bölgesiyle sınırlı kalsaydı ehemmiyeti üzerinde durmaya gerek kalmayabilirdi. Ne kadar geniş bir saha olsa da bölgesel bir olay denilip geçilebilirdi. Fakat aynı fikirlerin Batı başkentlerinde de yüz binleri sokaklara döktüğü görülüyor. İngiltere, ABD, Fransa ve Almanya’nın “vekil kolonisi” olarak hareket eden İsrail’in hususen Gazze’de ve umumen bütün Filistin’le birlikte Doğu Akdeniz’de tatbik ettiği soykırım ve büyük yıkım neredeyse dünyanın her bir bölgesinde büyük tepkilere yol açtı. Türkiye’de de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla milyonlar meydanlarda toplandı.

Bu kadar geniş bir sahada milyonların aynı fikir etrafında birleşmesini bir ilk olarak görebiliriz. Asya’dan Afrika’ya, Latin Amerika’dan Kuzey Amerika’ya ve oradan da Avrupa’dan tekrar Asya’ya milyonları aynı fikir etrafında bir araya getiren önemli olay Gazze’deki muazzam direniştir. Bugün bu direniş, geçmişten farklı olarak ilk defa bütün dünyaya yeni bir şey söylemeyi başardı. Zira İsrail’in yerleşimci müstemlekeciliği yaklaşık yüz yıldır sürekli olarak yayılmacı bir anlayışla yerli nüfus aleyhine genişlemişti ve İsrail her bir dönemde bugünkünden farklı bir politika takip etmemişti. Yerleşimci kolonyalist bir yapı olan İsrail, yaklaşık yüz yıldır ABD ve İngiltere’nin himayesinde (İngiltere’nin kurduğu rejimin adı manda ve himayedir) Filistin’de her türlü kötülüğü irtikâp etmekte bir sakınca görmemişti. Bu açıdan bugün dünyanın her yerinde Filistin lehine milyonların sokaklara dökülmesi ve meydanlarda toplanması bizi yeni fikri anlamaya zorlamaktadır.

Kolonyalist bir ideoloji olan Siyonizm geride kalan bunca zamanda kendini Yahudi ilahiyatının bir meselesi olarak takdim etmeyi başarmıştı. Kuşkusuz bunda II. Dünya Savaşı’nın arifesinde Orta Avrupa’da yaşanan hadiseler büyük bir rol oynamıştı. Bu gerekçe ile Siyonist hareket Yahudi ilahiyatını merkeze alarak Filistin topraklarında yeni bir müstemleke-koloni devletin vahşetini gözlerden uzak tutmayı başardı. Hâlbuki daha ortaya çıktığı ilk dönemde bile Siyonizm’in kurucu babaları İsrail’i Avrupa’nın uzantısı koloni yapı olarak tasarlamıştı. Fakat özellikle II. Dünya Savaşı’ndan sonra Yahudi ilahiyatı baskın bir ideolojik açıklamaya dönüştü. Bu anlatının Türkiye’deki etkisinin diğer ülkelere nazaran daha ağır olması üzerinde durmamız gerekir. Zira bu yeni koloni-müstemleke yapı kaybedilen Osmanlı toprakları üzerinde inşa edilmekteydi. Buna rağmen Türk kamuoyu da Yahudi ilahiyatına teslim oldu. Muhtemelen bu yöndeki propagandalar Türkiye’de çok güçlüydü. Bunun bir sonucu olarak bu son gelişmeler esnasında bile Ortadoğu’da teopolitik savaşlar gibi tuhaf başlıklar ortaya çıktı.

Theodor Herzl gibi Siyonizm’in kurucu figürlerinin dahi İsrail’i bir koloni-müstemleke yapı olarak tasarlamış olmalarına rağmen Türkiye gibi ülkelerde Yahudi ilahiyatının öne çıkmasını sadece propaganda gücü ile açıklamamak gerekir. Zihinleri teslim alan ve kolonize eden güçler Batı’da çok güçlüydü. I. Dünya Savaşı kolonyalist yayılmacılığın bir sonucuydu ve doğal olarak İsrail’in kurucu figürleri Siyonist projeyi bir koloni olarak tasarlarken amaçlarını gizleme gibi bir çabaya lüzum görmediler. Onların geride bıraktığı eserlerde İsrail’in bir Batı kolonisi olarak tasarlandığı açıkça görülür. Bu yöndeki faaliyetler İkinci Dünya Savaşı’na kadar devam etti. Fakat II. Dünya Savaşı’ndan sonra Cezayir’de olduğu gibi kolonyalizm karşıtı bağımsızlık hareketleri başarıya ulaşınca Siyonistler, Yahudi ilahiyatını öne çıkarmaya başladı. Çünkü Yahudi ilahiyatı İsrail yerleşimcilerini Filistin’in ve coğrafyanın asli unsurları olarak göstermeye elverişliydi. Böylelikle İngiltere ve ABD gibi ülkelerin desteği de dinî bir çerçeveye dâhil edildi. Bunun neticesinde din savaşları söylemi kabul gördü. Konuyu merak edenlerin Theodr Herzl, Ze’ev Jabotinsky ve David Ben-Gurion gibi Siyonistlerin eserlerine bakması yeterli olacaktır.

Peki, Hamas’ın farkı nedir? Hamas nasıl oldu da bütün dünyanın dikkatini Yahudi ilahiyatından yerleşimci kolonyalizme çekmeyi başardı? Hamas nasıl oldu da neredeyse bütün dünyanın uyanışına sebep oldu? Hamas ne yaptı da İsrail’in üzerindeki Yahudi ilahiyatı örtüsünü kaldırmayı başardı? Bunlar yeni sorulardır.

Bugün Hamas aksi yöndeki bütün propagandalara rağmen radikal dinci bir örgüt olarak görülmemektedir. Bütün dünya Hamas’ı Batı’nın yerleşimci kolonyalizmine karşı yeni bir fikir olarak görmektedir.

QOSHE - Hamas İsrail’in üzerindeki Yahudi ilahiyatı örtüsünü yırtıp attı - Selçuk Türkyılmaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Hamas İsrail’in üzerindeki Yahudi ilahiyatı örtüsünü yırtıp attı

15 11
13.11.2023

Yemen’den Endonezya’ya kadar uzanan sahanın muhtemelen büyük bir okyanus ile kaplı olmasının da etkisiyle Filistin için sokaklara dökülen yüz binlerce insanın hangi saiklerle hareket ettiği üzerine çok da düşündüğümüzü zannetmiyorum. Eğer bu hareketlenme sadece okyanus bölgesiyle sınırlı kalsaydı ehemmiyeti üzerinde durmaya gerek kalmayabilirdi. Ne kadar geniş bir saha olsa da bölgesel bir olay denilip geçilebilirdi. Fakat aynı fikirlerin Batı başkentlerinde de yüz binleri sokaklara döktüğü görülüyor. İngiltere, ABD, Fransa ve Almanya’nın “vekil kolonisi” olarak hareket eden İsrail’in hususen Gazze’de ve umumen bütün Filistin’le birlikte Doğu Akdeniz’de tatbik ettiği soykırım ve büyük yıkım neredeyse dünyanın her bir bölgesinde büyük tepkilere yol açtı. Türkiye’de de Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla milyonlar meydanlarda toplandı.

Bu kadar geniş bir sahada milyonların aynı fikir etrafında birleşmesini bir ilk olarak görebiliriz. Asya’dan Afrika’ya, Latin Amerika’dan Kuzey Amerika’ya ve oradan da Avrupa’dan tekrar Asya’ya milyonları aynı fikir etrafında bir araya getiren önemli olay Gazze’deki muazzam direniştir. Bugün bu direniş, geçmişten farklı olarak ilk defa bütün dünyaya yeni bir şey söylemeyi başardı. Zira İsrail’in yerleşimci müstemlekeciliği yaklaşık yüz yıldır sürekli olarak yayılmacı bir anlayışla yerli nüfus aleyhine genişlemişti ve İsrail her bir dönemde bugünkünden farklı bir politika takip etmemişti. Yerleşimci kolonyalist bir yapı olan İsrail, yaklaşık yüz yıldır ABD ve İngiltere’nin himayesinde........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play