Seksenli yıllarda Türkçeye tercüme edilen bazı eserlerde İsrail’in özellikle Irak ve benzeri, o döneme göre güç biriktirme ihtimali olan devletlerin bilim insanlarına yönelik suikastları açıkça anlatılıyordu. Bu türden eylemlerle yıpratma savaşına girdikleri gibi Mossad efsanesi ile karşı tarafta yılgınlık oluşturmak istedikleri anlaşılmıştı. Müdahalelere maruz kalan ülkelerin kendi başlarına hareket kabiliyetleri de son derece sınırlıydı. Üstelik biraz başını kaldıran kimi siyasî figürler, ABD tarafından hemen cezalandırılıyordu. Muhtemelen bu türden olayların da etkisiyle “dış güçler” kavramı içeriye yönelik müdahaleleri ifade etmek için sıkça kullanılmıştı. Doğru bir kavramdı lakin zaman içinde bu kavram da değerden düşürüldü ve sağ muhafazakârlar tarafından dışarıdan müdahalelerin olmadığına yönelik bir algı oluşturuldu. Hatta suç bizde, kabahati kendimizde aramalıyız gibi alakasız bir karşıtlık oluşturdular. Kuskusuz bu türden yaklaşımlar Mossad gibi istihbarat servislerinin müdahalesini görünmez kılıyor ve sürecin anlaşılmasını engelliyordu. Üstelik bu türden yaklaşımları benimseyenler, İsrail ile iyi ilişkiler kurmak gerektiği yönünde “rasyonel” telkinlerde bulunmayı da ihmal etmiyordu. Bu da

“dış güçler” kavramını değerden düşürüyordu.

İsrail gizli servisinin veya diğer dış servislerin Türkiye’deki faaliyetleriyle ilgili hiç de afakî olmayan bir literatürün varlığı ortadadır. Geçmişte yapılanların daha fazla aydınlatılmasına ihtiyaç olduğu da çok açıktır. Bu çerçevede FETÖ’nün yükselişe geçtiği doksanlı yıllara odaklanmakta fayda var. ABD ve İngiltere Irak’ı işgal ettikleri zaman FETÖ de yükselişe geçmişti. Bu örgüt, Türk ve İslam coğrafyasında yayılırken ABD ve İngiltere’nin işgali genişlemiş, nüfuzu artmıştı. FETÖ ABD ve İngiltere’nin nüfuz alanlarında faaliyet yürütmüştür. Gizli servislerin müdahalesi bakımından sonraki yıllar da çok önemlidir. Çok uzak olmayan bir tarihte devlet kurumlarının içine sızan FETÖ iltisaklı kişiler özellikle ülkemizde bulunan Filistinlilerle ilgili dosyaları Mossad ile alenî bir şekilde paylaşıyordu. Bu yöndeki faaliyetleriyle bilinen şahısların hâlâ sorunlu olabileceğini düşünmemiz gerekir. Dış güçler yoktur, diyerek ortalığı ayağa kaldıranlar bu türden ilişkileri elbette biliyordu fakat geniş zamanlarda kurulan bağımlılık ilişkileri farklı türden bir konumlanmaya izin vermiyor. FETÖ’nün Türkiye’yi içeriden ele geçirmek için bütün gücünü sahaya sürdüğü yıllarda yeni teknoloji hamlelerinin içinde yer alan mühendislerin akıbeti de hâlâ aydınlatılmamıştır.

İsrail’in farklı ülkelerde yaşayan Hamas üyelerine yönelik suikast tehdidini Türkiye’nin ciddiye alması oldukça önemlidir. Zaten İsrail tarafından Türkiye açıkça işaret edildi. İsrail Dışişleri Bakanının Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı etiketleyerek savurduğu tehditleri kişisel bir duruma indirgeyenlerin farklı bir ajandaya göre hareket ettiğini düşünebiliriz. Bu çerçevede salt Mossad’a odaklanmak da doğru değildir. Bağımlılık ilişkilerini ve bağımlı yapıları bir bağlam içinde değerlendirdiğimizde muhtemel faaliyetler içinde yer alabilecek şahıslar hakkında daha açık fikirlere sahip olabiliriz. Bağımlı yapılar çözüldükçe lojistik ağları işlevsiz hâle gelecektir. ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi biraz da lojistik ağlarının işlev görmemesinin sonucudur. Bu durum İsrail için de geçerlidir. Yıllarca ellerini kollarını sallayarak suikastlar tertiplemişler, hedef ülkeyi kaosa sürüklemişlerdi. Artık o dönemlerin geride kaldığını onlar da anlamalıdır. Bunun da FETÖ’ye odaklanmayı zorunlu kılacağı çok açıktır.

Dünya farklı bir döneme girdi. ABD ve İngiltere gibi Batı ülkeleri Filistin’de sergilenen vahşetin ortağıdır. Bu ortaklığı da gizlemiyorlar. Bundan sonra ya boyun eğmek gerekecek ya da “dış güçler” kavramının ima ettiği anlamı bir kenara bırakmak zorunda kalacağız. İfade etmeye çalıştığımız gibi “dış güçler” kavramı yabancı ülkelerin açık olmayan faaliyetlerini ifade etmek için kullanılırdı. Bugün ise İsrail açıkça tehdit ediyor. Dolayısıyla bu sefer hakikaten dış güçler kavramı anlamını yitirecek. Bu durum içerideki bağımlı yapıların konumunu da zorlayacaktır. Vatansız imparatorluğun lejyonerleri hâline getirilen unsurların İsrail’in hareket alanını genişletebileceğini veya daha ileri roller alabileceklerini göz önünde bulundurmamız gerekir. Kuşkusuz bu da farklı çevrelerin, içine düştükleri durumla ilgili yeni sorular sormalarını zorunlu kılar.

Bu dönemin mazereti olmaz.

7 Ekim’den sonra her şeyi bir daha gözden geçirmeliyiz.

QOSHE - İsrail, Türkiye gibi ülkelerde nasıl operasyon yapacak? - Selçuk Türkyılmaz
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İsrail, Türkiye gibi ülkelerde nasıl operasyon yapacak?

31 7
07.12.2023

Seksenli yıllarda Türkçeye tercüme edilen bazı eserlerde İsrail’in özellikle Irak ve benzeri, o döneme göre güç biriktirme ihtimali olan devletlerin bilim insanlarına yönelik suikastları açıkça anlatılıyordu. Bu türden eylemlerle yıpratma savaşına girdikleri gibi Mossad efsanesi ile karşı tarafta yılgınlık oluşturmak istedikleri anlaşılmıştı. Müdahalelere maruz kalan ülkelerin kendi başlarına hareket kabiliyetleri de son derece sınırlıydı. Üstelik biraz başını kaldıran kimi siyasî figürler, ABD tarafından hemen cezalandırılıyordu. Muhtemelen bu türden olayların da etkisiyle “dış güçler” kavramı içeriye yönelik müdahaleleri ifade etmek için sıkça kullanılmıştı. Doğru bir kavramdı lakin zaman içinde bu kavram da değerden düşürüldü ve sağ muhafazakârlar tarafından dışarıdan müdahalelerin olmadığına yönelik bir algı oluşturuldu. Hatta suç bizde, kabahati kendimizde aramalıyız gibi alakasız bir karşıtlık oluşturdular. Kuskusuz bu türden yaklaşımlar Mossad gibi istihbarat servislerinin müdahalesini görünmez kılıyor ve sürecin anlaşılmasını engelliyordu. Üstelik bu türden yaklaşımları benimseyenler, İsrail ile iyi ilişkiler kurmak gerektiği yönünde “rasyonel” telkinlerde bulunmayı da ihmal etmiyordu. Bu da

“dış güçler” kavramını değerden düşürüyordu.

İsrail gizli servisinin veya diğer dış servislerin Türkiye’deki faaliyetleriyle ilgili hiç de afakî olmayan bir literatürün varlığı ortadadır. Geçmişte yapılanların daha fazla aydınlatılmasına ihtiyaç olduğu da çok açıktır. Bu........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play