Marx’ın entelektüel mirâsının farklı işçiliklere konu olduğu bilinir. Kendi aralarında da ihtilâflı olan İki büyük akım hemen göze çarpar. Bunlardan ilki Althusser ve tâkipçilerinin temsil ettiği; marksizmi, yapısalcılık olarak bilinen anaakım Fransız geleneği ile eşlendiren yaklaşımlar setidir. Diğeri ise daha çok Alman ekolünü esas alan ve Frankfurt Okulu olarak bilinen, hümanistik Marksizm olarak da tesmiye edilen entelektüel çevrelerdir. Adorno, Horkheimer, Benjamin, Reich gibi mütefekkirler bu entelektüel vasatın baskın isimleridir.

Aslında mesele, Marx’ın kendi kariyerinde zaman içinde artan ve neredeyse katıksızlaşan Aydınlanma bağlılığıdır. Marx’ın gençlik eserlerinde bu pek görülmez. 1844 Yazıları tam da buna misâl verilebilir. Kritik olan Marx’ın Proudhon’dan kopması ve kendisi de tam bir Aydınlanma mümini olan Engels ile çalışmalarını yoğunlaştırmasıdır. “Olgun Marx” olarak anılan çalışmalarda Marx artık, Proudhon ile yakın olduğu devirlerinden sıyrılmış Aydınlanmacılığın yörüngesine oturmuş durumdadır. Entelektüel çapını Marx’ın yarısı kadar bile bulmadığım Engels’in AntiDühring’de çöpe attığı romantik sosyalistlerden -bizim Nureddin Topçu onları pek sever- “arındılmış”, “olgun”, Aydınlanmacı, bilimci Marksizm-Sosyalizm denklemi kurulmuştur. Bu ilkelerin Lenin ve daha sonraları Stalin’de zirve yapacak Sovyetler Birliği’nin resmî sosyalizmin pratiklerinde de devâmlılığı olduğu söylenebilir.

Gerek I. gerekse II.Umûmî Harp, Aydınlanmacılığın ideallerini boşa çıkaran iki büyük şok olarak yaşanmıştır. Bilim, ilerleme, insanın akıl üzerinden yüceleştirilmesi ideallerinin büyük bir yıkıma sürüklendiği, tam bir sukut-u hayâle, hattâ kâbusa dönüşen ve nihâyet birilerinin çıkıp, neden böyle oldu, nerede hatâ yaptık sorularını ayağa kaldırmasını icâp ettiren bir süreçti bu. Bu süreç sâdece orijinal olarak Aydınlanmacıları değil, onunla iltisaklı tekmil akımların sorusuydu. Buna Marksizm de dâhildi. İşte Frankfurt Okulu’nu da parlatan hâdise bu sorgulamayı derinlemesine yapmalarıydı.

Adorno ve Horkheimer’in berâber kaleme aldıkları, Türkçeye de iki cilt olarak tercüme edilen Aydınlanmanın Diyalektiği başlıklı eser, Marksistlerin, başta ustaları olmak üzere Aydınlanma imânındaki teorik bir sakatlığı sorguluyordu. Başka dillere çevrilmesi ve anlaşılması olağanüstü müşkil bir metindir bu. Doğrusu her teşebbüsümde çok sınırlı anlayabildiğim, dört dörtlük anladığımı söyleyemeyeceğim bir kitap bu. Bu iki düşünür Almancanın zengin ve incelikli kelime ve kavram dağarcığını kullanıyorlar. Ancak yan okumalarla meramlarını çözebildiğimi itiraf etmeliyim. Meramları kabaca şu: Kant’ın kendi kabahatimiz olarak târif ettiği, bizi olgunlaşmadan alıkoyduğunu düşündüğü insanlığın mitik-dini hikâyelerini reddeden ve onun yerine özerk olarak işleyen aklı koyan Aydınlanma, diyalektik olarak aklı mitik bir hâle getirmiştir. Kapitalist ilişkileri içinde evrilen akıl, burjuva dilekleri boşa çıkaracak şekilde, kamusallaşacağı yerde araçsallaşmış ve baskı, kıyım ve yıkım doğuran barbarca neticeler doğurmuştur. Mesele Aydınlanmanın başat metinlerinden birisini yazmış olan Kant’ın kavramlarıyla söyleyecek olursak Aydınlanmacı akılcılık Ebedi Barış’a değil, düpedüz barbarlığa evrilmiştir. Yüksek teknoloji ile mücehhez olmuş, son derecede akılcı bir örgütlenmeye sâhip olan, biyoloji biliminin bulgularını ırkçılık üzerinden yorumlayan Nazizm, Aydınlanmanın anti tezi değil, bizâtihi neticesidir. Yâni barbarlık Aydınlanmacı akılcılığın diyalektik fonksiyonudur, bu iki düşünüre göre. Marx, her ne kadar mantığında diyalektiğe yer vermiş olsa da Aydınlanmanın diyalektiğini lâyıkı veçhile kavrayamamıştır.

Frankfurt Okulu’nun diğer bir mühim vurgusu da kitle kültürüne dâirdir. Bunun tesiri tam da işçi sınıfının pratiklerinde ortaya çıkar. Aydınlanmanın kamusal kültür üretmekte doğurduğu boşluğu, kapitalizm tarafından imâl edilen kitle kültürü doldurmuştur. Bunu daha sonraları tüketken popüler kültür izleyecektir. İşçi sınıfı da bunlardan beslenerek devrimci karakterini kaybetmiştir.

O hâlde ne yapılmalıydı? Yorumlar farklı oldu. Bâzıları dükkânı kapatmak lâzım gelir derken, daha sonra CIA ile ilişkisi üzerinden şâibeli hâle gelen Marcuse ve yandaşları 1968 Gençlik Hareketi’ne bel bağladı. Tabiî o da fos çıktı. Bu okulun son büyük temsilcisi olan Habermas, Aydınlanmayı kamusal alanlara taşımak adına araçsal akla karşı iletişimsel akıl dediği başka bir aklı seferber eden bir entelektüel tasarım geliştirdi. Derdi Aydınlanmayı tamamlamaktı. Hayli de tesirli oldu. Ama tabiî sâdece entelektüel-akademik çevrelerde. Nihâyet barbarlığın tırmandığı Gazze’de İsrâil yanlısı açıklamalar yaparak kendi intiharını gerçekleştirdi.

Bu yazıyı yazmamın bir sebebi var. Son zamanlarda çok haklı olarak, benim de kalben katıldığım bir ahlâkî çizgide Habermas eleştirisi yapan, ama bununla da yetinmeyip; üstelik bilip bilmeden Frankfurt Okulu’nu topyekûn gömen bâzı yazılara rastlıyorum. İşte yanlış olan bu. (Ortodoks solcuların bu okuldan hoşlanmadıklarını bilirim) Frankfurt Okulu’nun, bilhassa Adorno ve Horkheimer’ın tesbitlerini tam da bugünü anlamak için yeniden değerlendirmek gerekiyor. Ne Marcuse ne de Habermas’ın saçma çıkışları buna gölge düşürmeli. Çünkü bu okulun tespitleri sapasağlam yerinde ve sağlaması da o derecede sağlam çıkıyor. Teknolojinin ve bilhassa iletişim teknolojisinin, Horkheimer ve Adorno’nun yaşadığı zamanlardaki standartlarını ilkelliğe gömen bu en ileri evrelerini idrâk ettiğimiz günlerde yaşadıklarımız Aydınlanmanın diyalektiğini daha da derinden düşündürüyor bize. Teknoloji inanılmaz boyutlara ulaşırken bunu kültürel, zihinsel ve daha mühimi toplumsal olarak ilkellik, vahşilik tâkip ediyor. Maddî donanımımız gelişirken, insanlığımız buharlaşıyor, kültürel olarak çölleşiyor, her şeye yabancılaşıyor ve o nispette de yabânîleşiyoruz. Aydınlanmanın diyalektik çelişkisi derinleşiyor. Merhûm Ahmet Kaya’nın diliyle söyleyelim: Bu ne yaman çelişki anne…

QOSHE - Aydınlanmanın sonu barbarlıktır - Süleyman Seyfi Öğün
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Aydınlanmanın sonu barbarlıktır

67 0
30.11.2023

Marx’ın entelektüel mirâsının farklı işçiliklere konu olduğu bilinir. Kendi aralarında da ihtilâflı olan İki büyük akım hemen göze çarpar. Bunlardan ilki Althusser ve tâkipçilerinin temsil ettiği; marksizmi, yapısalcılık olarak bilinen anaakım Fransız geleneği ile eşlendiren yaklaşımlar setidir. Diğeri ise daha çok Alman ekolünü esas alan ve Frankfurt Okulu olarak bilinen, hümanistik Marksizm olarak da tesmiye edilen entelektüel çevrelerdir. Adorno, Horkheimer, Benjamin, Reich gibi mütefekkirler bu entelektüel vasatın baskın isimleridir.

Aslında mesele, Marx’ın kendi kariyerinde zaman içinde artan ve neredeyse katıksızlaşan Aydınlanma bağlılığıdır. Marx’ın gençlik eserlerinde bu pek görülmez. 1844 Yazıları tam da buna misâl verilebilir. Kritik olan Marx’ın Proudhon’dan kopması ve kendisi de tam bir Aydınlanma mümini olan Engels ile çalışmalarını yoğunlaştırmasıdır. “Olgun Marx” olarak anılan çalışmalarda Marx artık, Proudhon ile yakın olduğu devirlerinden sıyrılmış Aydınlanmacılığın yörüngesine oturmuş durumdadır. Entelektüel çapını Marx’ın yarısı kadar bile bulmadığım Engels’in AntiDühring’de çöpe attığı romantik sosyalistlerden -bizim Nureddin Topçu onları pek sever- “arındılmış”, “olgun”, Aydınlanmacı, bilimci Marksizm-Sosyalizm denklemi kurulmuştur. Bu ilkelerin Lenin ve daha sonraları Stalin’de zirve yapacak Sovyetler Birliği’nin resmî sosyalizmin pratiklerinde de devâmlılığı olduğu söylenebilir.

Gerek I. gerekse II.Umûmî Harp, Aydınlanmacılığın ideallerini boşa çıkaran iki büyük şok olarak yaşanmıştır. Bilim, ilerleme, insanın akıl üzerinden yüceleştirilmesi ideallerinin büyük bir yıkıma sürüklendiği, tam bir sukut-u hayâle, hattâ kâbusa dönüşen ve nihâyet birilerinin çıkıp, neden böyle oldu, nerede hatâ yaptık sorularını ayağa kaldırmasını icâp ettiren bir süreçti bu. Bu süreç sâdece orijinal olarak Aydınlanmacıları değil, onunla iltisaklı tekmil akımların sorusuydu. Buna Marksizm de dâhildi. İşte Frankfurt Okulu’nu da parlatan........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play