Uzun tarihsel süreci paranteze alırsak, Türkiye ile Mısır arasında bir dönemlendirme yapmanın ikili ilişkilerin seyrini anlama açısından önemli olduğu kanaatindeyim. Özellikle Arap devrimleri süreci ve Türkiye’nin konuya yaklaşımı, bölge ülkeleri ile ilişkilerin niteliğini belirleyen en önemli kavşaktı. Hatırlayacak olursak uzun süreli tek adam rejimlerinin yarattığı toplumsal ve siyasal baskının yanı sıra bölgenin yaşadığı ekonomik sorunlar, 2010’un sonu itibarıyla başlayan gösterilerle protesto edilmiş ve bu dalga kısa süre içesinde başta Mısır olmak üzere diğer bölge ülkelerine yayılmıştır. Toplumsal muhalefetin kendisini daha cesur bir biçimde ifade edebilmesine olanak sağlayan bu dalga bölgenin görece demokratikleşmesine katkı sağlamış ve Tunus ile Mısır’da seçimler yoluyla bir değişim yaşanmıştır. Mübarek rejiminin ardından Muhammed Mursi Cumhurbaşkanlığı ile Türkiye arasında sıcak bir ilişki ortaya çıkmış ve Cumhurbaşkanı Erdoğan 2012 yılında Mısır’a bir ziyaret gerçekleştirerek ikili ilişkilerin seyrine önemli bir ivme kazandırmıştır.

Tam bu süreçte Erdoğan’ın özellikle laiklik konusunda verdiği mesajlar hem Mısır’da hem de Türkiye’de önemli tartışmalara zemin hazırlamış ve Türkiye’nin bölgedeki demokratik geçişlere ilham olabileceği gündeme gelmiştir. Türkiye’nin tarihsel birikimi ve son dönemdeki politik değişiminin takip edilesi bir kaynak olacağı tartışmaları, Türkiye’nin rol modelliği üzerinden yeni bir ivme kazanmıştır. Fakat kısa bir süre içerisinde Mısır’da Mursi yönetimine karşı bir hareketlilik söz konusu olmuş ve 2013 yılında bu enerjiyi kullanan ordu darbe yapmıştır. Bu süre içerisinde darbe yönetiminin Türkiye’nin telkin ve itirazlarına yönelik sert tutumu, ikili ilişkilerde soğuk rüzgârların esmesine neden olmuştur. Kısa süre sonra bölgedeki Türk basını başta olmak üzere sivil toplum kuruluşları ve düşünce kuruluşlarına baskı başlamış ve süreç karşılıklı büyükelçilerin çekilmesine kadar ilerlemiştir. 2013-2022 arasında oldukça gergin bir seyir izleyen bu ilişkiler, 2022’deki Katar Dünya kupasında her iki devlet başkanının kısa bir görüşmesi ile farklı bir aşamaya geçmiş ve bugünkü sürece gelinmesinde bu görüşmenin payı büyük olmuştur.

Söz konusu dönemdeki bu gerginliğin hem karşılıklı hem de bölgesel sorunlarda, ciddi bir çatışma ihtimalini ortaya çıkartmıştır. Hatırlayacak olursak Doğu Akdeniz’de enerji meselesinde her iki ülke karşı karşıya gelmiş ve alternatif enerji projelerinde Türkiye’yi dışarıda bırakan öneriler söz konusu olmuştur. Benzer bir biçimde Libya’daki iç karışıklıklarda bölgenin en önemli iki gücü olan Türkiye ve Mısır farklı pozisyonlara savrulmuş ve bu rekabet bölgede istikrarın temin edilmesini geciktirmiştir. Yine her iki ülke arasındaki gerginlik, bölgede etkisini artırmaya dönük çalışmalara imza atan ABD’ye yönelik yeni ve kuvvetli bir eksen oluşumunu olumsuz etkilemiştir.

Bugün gelinen noktaya bakıldığında, bahse konu sorunların çözümü ve yeni imkânların söz konusu olması noktasında sağlam bir iradenin varlığına tanık olunmaktadır. Bu irada, bahse konu çatışma başlıklarında yeni bir dönemi mümkün kılacağı gibi İsrail’in Gazze’ye yönelik tutumunda da ciddi bir değişiklik oluşabilmesi adına yeni imkanları müzakereye açacaktır. 7 Ekim’den bu yana her türlü şiddet ve terörü uygulayan İsrail’in durdurulması adına bölgede oluşan bu yeni denklemin hayli önemli olduğu açık. Mısır’ın özellikle Refah’tan yoğun bir göç dalgası riskine karşı teyakkuzda olması son dönemde İsrail ile ilişkiler açısından farklı bir tabloyu gündeme getirmişti. Bu noktada Türkiye’nin hem Körfez ülkeleri hem de Mısır ile ilişkileri İsrail sorununun çözümü noktasında daha güçlü bir iradenin varlığını gündeme getirecektir.

QOSHE - Türkiye-Mısır ilişkilerinin rehabilitasyonu - Turgay Yerlikaya
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Türkiye-Mısır ilişkilerinin rehabilitasyonu

16 2
19.02.2024

Uzun tarihsel süreci paranteze alırsak, Türkiye ile Mısır arasında bir dönemlendirme yapmanın ikili ilişkilerin seyrini anlama açısından önemli olduğu kanaatindeyim. Özellikle Arap devrimleri süreci ve Türkiye’nin konuya yaklaşımı, bölge ülkeleri ile ilişkilerin niteliğini belirleyen en önemli kavşaktı. Hatırlayacak olursak uzun süreli tek adam rejimlerinin yarattığı toplumsal ve siyasal baskının yanı sıra bölgenin yaşadığı ekonomik sorunlar, 2010’un sonu itibarıyla başlayan gösterilerle protesto edilmiş ve bu dalga kısa süre içesinde başta Mısır olmak üzere diğer bölge ülkelerine yayılmıştır. Toplumsal muhalefetin kendisini daha cesur bir biçimde ifade edebilmesine olanak sağlayan bu dalga bölgenin görece demokratikleşmesine katkı sağlamış ve Tunus ile Mısır’da seçimler yoluyla bir değişim yaşanmıştır. Mübarek rejiminin ardından Muhammed Mursi Cumhurbaşkanlığı ile Türkiye arasında sıcak bir ilişki ortaya çıkmış ve Cumhurbaşkanı Erdoğan 2012 yılında Mısır’a bir ziyaret gerçekleştirerek ikili ilişkilerin seyrine önemli bir ivme kazandırmıştır.

Tam bu süreçte Erdoğan’ın özellikle laiklik konusunda verdiği mesajlar hem Mısır’da hem de Türkiye’de önemli tartışmalara zemin hazırlamış ve Türkiye’nin bölgedeki demokratik........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play