Yerel seçim tartışmaları uzunca bir süredir gündemde. Hiç kuşkusuz Türkiye siyasetinde var olmak isteyen aktörlerin yerel yönetimlerde de bir başarı sergilemesi beklen-mektedir. Nihayetinde siyasetin sürdürülebilir olması sadece genel siyaset düzlemindeki kazanımlarla sınırlı değildir. O sebeple ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Mayıs seçimlerinin hemen sonrasında yaptığı zafer konuşmasında, yerel seçimleri işaret etmiş ve parti teşkilatlarını bu yönde mobilize etmiştir. Bir parti lideri ve Cumhurbaşkanı olarak kazandığı bir seçimin hemen ardından yerel seçimleri işaret etmesi, Erdoğan’ın Türk siyasetinde neden ve nasıl lokomotif olduğu gerçeğini de bizlere göstermektedir.

Hiç kuşkusuz 81 ilin de kendine özgü bir siyasi atmosferi ve heyecanı söz konusu. Adayların kim olacağı, partilerin nasıl bir strateji benimseyeceği, ittifak ya da işbirliklerinin nasıl şekilleneceği merak edilmektedir. Özellikle Büyükşehirlerde, çetin bir mücadelenin söz konusu olacağı düşünüldüğünde, adayların kimler olacağı bir kat daha önem arz ediyor. Bu açıdan yoğun bir çalışma temposunun sonunda Cumhur ittifakındaki işbirlikleri netleşmiş ve partilerin nerede hangi adayı destekleyeceklerine dair yol haritası ortaya koyulmuştur.

Cumhur ittifakının kısa bir süre önce herhangi bir tartışmaya mahal vermeden inşa ettiği bu zemin, kendileri açısından oldukça önemli. Zira 28 Mayıs seçimleri öncesinde Cumhur ittifakının karşısında olan Millet ittifakının seçimler sonrasındaki dağınık durumu, İstanbul ve Ankara’nın yanı sıra diğer Büyükşehirlerde de CHP’nin elini zayıflatacaktır.

CHP açısından bir diğer sorun da ittifakın ana unsurlarından olan İYİ Parti’nin hür ve müstakil siyaset deklarasyonu ile takip edeceği yol. Hatırlayacak olursak İYİ Parti, seçimlerin hemen akabinde yaptığı tartışmalarda, CHP’yle eklemlenme stratejisinin kendileri açısından bir enerji kaybı ürettiğini düşünmüş ve yerel seçimlerde kendi adayları ile seçimlere girme kararını almışlardır. CHP açısından bir diğer önemli parametre de DEM’in kararı olacaktır. DEM’in İstanbul ve Ankara’da kendi adayları ile girme yönünde bir karar alması durumunda, yeni denklemler söz konusu olacaktır. İYİ Parti ve DEM’in bugüne kadar adaylarını açıklamamış olması da bir soru işareti. Herhangi bir ittifakta yer almamalarına rağmen neden henüz adaylarını açıklamadıkları sorusunun cevabı, İstanbul ve Ankara açısından belirleyici olacaktır.

Her ilin kendi içerisinde bir heyecanı olduğu gerçeği bir kenara, Türkiye’nin yerel seçimler açısından en önemli gündemi İstanbul’dur. 2019’da Cumhur ittifakının İstanbul’u neden ve nasıl kaybettiği sorusu üzerine yoğunlaşan muhasebe, İstanbul’da adayın kim olacağı ile ilgili çalışmaların yoğun geçmesini beraberinde getirdi. Teknokrat ve siyasetçi kimliklerin yoğunlukla konuşulduğu bu dönemde, Cumhur ittifakı açısından en önemli imkan, konuşulan her adayın belirli yetenekleri haiz olması.

Bu satırların yazıldığı esnada, Haliç Kongre Merkezi’nde Cumhur-başkanı Erdoğan’ın ağzından, İstanbul adayı olarak Murat Kurum zikredildi. Yerel seçimlerin gündem edildiği ilk günden bu yana potada olan Kurum’un İstanbul açısından ne anlam ifade ettiği, İstanbul ile ilgili kampanyanın ana teması olacak. Yani Kurum’un siyaset sahnesinde kendisini nasıl ayrıştırdığı ve neden İstanbul için ön plana çıktığı, seçmen tercihlerinin şekillenmesinde de ana amil olacaktır.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İstanbul ile ilgili kararını etkileyen en önemli unsurlardan birisi, mega kentin yaşadığı yapısal sorunlar. Trafik başta olmak üzere, kentsel dönüşüm ve deprem gibi akut sorunlar, İstanbul’un yeniden kazanılma süreci açısından belirleyici olmuş gibi duruyor. Bu açıdan, Kurum’un mesleki ve siyasi kariyerinde teknokrat kimliğinin baskınlığı, aday gösterilmesindeki en temel parametrelerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. TOKİ’de Uygulama Daire Başkanlığı’ndaki uzmanlık kariyeriyle başlayan mesleki sürecin TOKİ Genel Müdürlüğü ile devam etmesi, hem İstanbul hem de Türkiye sathında Kurum’un bilinir olmasına katkı sağladı. Özellikle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve 6 şubat depreminin hemen sonrasında yeniden yapılandırma süreci ile ilgili performansı, Kurum’u pozitif ayrıştıran hususlar oldu.

Kurum açısından en önemli meydan okumalardan birisi İmamoğlu gibi bir siyasetçinin karşısındaki konumlanışı olacaktır. Hiç kuşkusuz 31 Mart’a kadarki süreçte karşılıklı sataşmalar, ithamlar ve siyasi meydan okumalar söz konusu olacaktır. Bu açıdan Kurum’un teknokrat kimliğini ön plana çıkartmasının yanı sıra siyaseten de kendisini nasıl konumlandıracağı belirleyici olacaktır.

İmamoğlu’nun yerel yönetim performansı ve Türkiye siyasetindeki arayışları üzerinden bir siyasi kamplaşma üretmenin Kurum açısından getirisi olmayacaktır. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli boyut, tartışmaların İstanbul üzerinden ilerlemesi ve bağlamın Türkiye’deki kısır tartışmaların içerisine çekilmemesi. O sebeple, gündemi yerel yönetim ve İstanbul’un geleceği üzerine konumlandırmak, süreç yönetimi açısından önemli olacaktır. Aksi takdirde, İmamoğlu’nun adaylığının deklare edildiği toplantıda, Türkiye laiktir laik kalacak sloganlarının Türkiye’yi taşımak istediği bağlam ortada. Temel bağlamın kaybedilmesi ve tartışmaların Türkiye’nin suni gündemlerine hapsedilmesi, teknokrat kimliğinin aşındığı ve yeteriz kaldığı bir düzlemi de beraberinde getirecektir.

QOSHE - Yerel seçim heyecanı - Turgay Yerlikaya
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Yerel seçim heyecanı

12 1
08.01.2024

Yerel seçim tartışmaları uzunca bir süredir gündemde. Hiç kuşkusuz Türkiye siyasetinde var olmak isteyen aktörlerin yerel yönetimlerde de bir başarı sergilemesi beklen-mektedir. Nihayetinde siyasetin sürdürülebilir olması sadece genel siyaset düzlemindeki kazanımlarla sınırlı değildir. O sebeple ki Cumhurbaşkanı Erdoğan, 28 Mayıs seçimlerinin hemen sonrasında yaptığı zafer konuşmasında, yerel seçimleri işaret etmiş ve parti teşkilatlarını bu yönde mobilize etmiştir. Bir parti lideri ve Cumhurbaşkanı olarak kazandığı bir seçimin hemen ardından yerel seçimleri işaret etmesi, Erdoğan’ın Türk siyasetinde neden ve nasıl lokomotif olduğu gerçeğini de bizlere göstermektedir.

Hiç kuşkusuz 81 ilin de kendine özgü bir siyasi atmosferi ve heyecanı söz konusu. Adayların kim olacağı, partilerin nasıl bir strateji benimseyeceği, ittifak ya da işbirliklerinin nasıl şekilleneceği merak edilmektedir. Özellikle Büyükşehirlerde, çetin bir mücadelenin söz konusu olacağı düşünüldüğünde, adayların kimler olacağı bir kat daha önem arz ediyor. Bu açıdan yoğun bir çalışma temposunun sonunda Cumhur ittifakındaki işbirlikleri netleşmiş ve partilerin nerede hangi adayı destekleyeceklerine dair yol haritası ortaya koyulmuştur.

Cumhur ittifakının kısa bir süre önce herhangi bir tartışmaya mahal vermeden inşa ettiği bu zemin, kendileri açısından oldukça önemli. Zira 28 Mayıs seçimleri öncesinde Cumhur ittifakının karşısında olan Millet ittifakının seçimler sonrasındaki dağınık durumu, İstanbul ve Ankara’nın yanı sıra diğer Büyükşehirlerde de CHP’nin elini zayıflatacaktır.

CHP açısından bir diğer sorun da ittifakın ana unsurlarından olan İYİ Parti’nin hür ve müstakil siyaset deklarasyonu ile takip edeceği yol. Hatırlayacak olursak İYİ Parti, seçimlerin hemen akabinde yaptığı tartışmalarda, CHP’yle........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play