Merhum Cumhurbaşkanı Demirel bir röportajında “bizim kavgamız bozkırla yeşilin kavgasıydı,” der.

Sanki kavramlaştırılarak söylenmiş gibi gelse de Demirel’in bu ifadesindeki mana anlaşıldığından öte değildir. Gene de yeterince derindir. Bozkır’ın yoksulluğunun gerisindeki susuzluğa vurgu yapar. Toprağı suyla kavuşturarak Anadolu’daki yoksulluğu yenmeyi hedefler. Demirel’in gerçekten su meselesini bir kavga olarak verdiğini konuyu tüm yönleriyle tartışabilmesinden anlarsınız.

Ülkenin canlı hayvan kapasitesinin de böyle gelişeceğini ele alır mesela.

Gerçi bu kavgayı benimseyerek verdiğini anlamak için söylem detaylarına inmeye gerek yoktur. Demirel döneminde yapılan baraj ve sulama yatırımlarına bakmak yeter.

Bugün Türkiye’nin tarımsal gayrisafi yurtiçi hasılada en üstteki ekonomilerden olması bu kavganın hakkınca verildiğini de gösterir.

Demirel’in bu sözüne bugünden bakınca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karanlıkla aydınlığın kavgasını verdiği söylenebilir, diye de düşündüm. Enerji alanında, ki bu en zorudur sanırım, Türkiye’yi müstakil bir ekonomi yapmanın eşiğine getirdi.

90’ların belası elektrik kesintilerinden Türkiye’yi kurtardı. Dünyanın pek çok yerinde tıpkı eski Türkiye gibi hala gün aşırı elektrik kesintileri yaşanıyor.

Gerçi Cumhurbaşkanı Erdoğan deyince; hastanede rehin kalmayla sağlığın, çaresizlikle ileri teknoloji savunma yatırımlarının, trafik kazalarıyla duble yolların ve başka birçok halka hizmet anlamına gelen meselenin kavgasını verenin o olduğunu söylemek lazım gelir.

Fakat konumuz su ise çeşmeden su taşımayı, sonra su kesintilerini bitirenin de o olduğunu hatırlatmalıdır.

Bugün bile onun vizyonunda bir belediye başkanı gelmedi. En stratejik alan olan su meselesinde dahi…

Dünya su konusunda her geçen gün daha hassas bir noktaya doğru ilerliyor. Bu yüzden mavi ekonomi dünyada yükselen bir alan. Türkiye’de yerel yönetimlerin farkındalığı hala çok zayıf. Mesela Mart seçimleri için aday olanların genelinin bu kavramı öne çıkaran hiçbir vurgusu yok.

Türkiye’nin öyle işler yapması gerekiyor ki hem kullanma hem sulama hem işletmelerin tüketimi bakımından su sıkıntısına düşmesin.

Türkiye’nin su kaynaklarını geliştirip bir taraftan da kullanım verimini artırması, yeşil ekonomide başardığı gibi mavi ekonomide de her yönüyle dünyada önü çekmesi gerekiyor diye öteden beri tartışagelirim.

Derken Tarım ve Orman Bakanı Yumaklı’nın Yeni Şafak’a verdiği pazar günü yayınlanan özel röportajda konunun belli yönleriyle stratejik seviyeden ele alındığını gördüm.

Röportajda tarıma dair birçok iyi çalışmadan yana haber var.

Bakan Yumaklı’nın, sulamada açık kanal sisteminden kapalı boru basınçlı sulama sistemine geçişin %33 seviyesine ulaştığını ve %60 seviyesine çıkarmayı hedeflediklerini ifade etmiş olması ise ayrıca önemli. Çünkü Demirel döneminde yapılan sulama yatırımlarının kanal bileşenleri ekonomik ömrünü tamamlayalı çok oldu.

Fakat kapalı boru sulama altyapısını %33’ten %60’a çıkarmak kolay iş değil. Böyle bir hedef için yapılması gereken yatırımın tutarı milyarlarca lirayı buluyor.

Bütçe ise yatırım tutarının yarısını ilgili bölgenin sulama birliğinin diğer yarısını ise devlet karşılaması üzerine kurulu. Dikkat edilirse Bakan Yumaklı röportajda bu yatırımlarla ilgili “yarısı bizden” vurgusu yapıyor. Ancak zorluk da bu noktada başlıyor.

TÜİK verileri atık su arıtma hizmeti verilen, kanalizasyon hizmeti verilen, içme suyu arıtma hizmeti verilen gibi başlıklarda nüfus oranlarını illere göre raporluyor.

Haritalar, Tarım ve Orman Bakanlığının su verimliliği kardeşi projesine ne denli ihtiyaç olduğunu gösteriyor. Şehirlerin bir bölümünün bu hususlarda kusursuz bir farkındalığı varken bir bölümünün daha yapacak çok işi olduğu verilerden anlaşılıyor.

Edirne, Bilecik, Çankırı, Aksaray, Sinop, Hatay, Kars, Artvin, Muş, Diyarbakır, Şanlıurfa, Mardin, Bitlis, Iğdır gibi illerde atık su arıtma bakımından örneğin, nüfusun %50’sinden daha azına hizmet sunuluyor. %50 yeterlidir, demiyorum fakat bu seviyenin altında kalanlar çok geride kalmış görünüyor. %100’e yaklaşan il sayısı da çok değil, ama en azından nüfus yoğunluğu büyük iller.

Bir gayretle iki yarımadadan oluşan coğrafyamızın tümünde daha iyi bir atık su arıtma performansı ortaya koymak lazım. Bu konuda sadece suyun israfı değil, çevrenin atık suyla kirletilmemesi de belirleyicidir. Sonuçta Türkiye hem israfı önleme hem de sürdürülebilir çevre düşüncesinin özetlendiği “sıfır atıkta” tüm dünyada önü çeken bir ekonomi…

QOSHE - Bozkırla yeşilin kavgası: Yarısı çiftçiden yarısı devletten - Yusuf Dinç
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bozkırla yeşilin kavgası: Yarısı çiftçiden yarısı devletten

17 1
05.03.2024

Merhum Cumhurbaşkanı Demirel bir röportajında “bizim kavgamız bozkırla yeşilin kavgasıydı,” der.

Sanki kavramlaştırılarak söylenmiş gibi gelse de Demirel’in bu ifadesindeki mana anlaşıldığından öte değildir. Gene de yeterince derindir. Bozkır’ın yoksulluğunun gerisindeki susuzluğa vurgu yapar. Toprağı suyla kavuşturarak Anadolu’daki yoksulluğu yenmeyi hedefler. Demirel’in gerçekten su meselesini bir kavga olarak verdiğini konuyu tüm yönleriyle tartışabilmesinden anlarsınız.

Ülkenin canlı hayvan kapasitesinin de böyle gelişeceğini ele alır mesela.

Gerçi bu kavgayı benimseyerek verdiğini anlamak için söylem detaylarına inmeye gerek yoktur. Demirel döneminde yapılan baraj ve sulama yatırımlarına bakmak yeter.

Bugün Türkiye’nin tarımsal gayrisafi yurtiçi hasılada en üstteki ekonomilerden olması bu kavganın hakkınca verildiğini de gösterir.

Demirel’in bu sözüne bugünden bakınca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karanlıkla aydınlığın kavgasını verdiği söylenebilir, diye de düşündüm. Enerji alanında, ki bu en zorudur sanırım, Türkiye’yi müstakil bir ekonomi yapmanın eşiğine getirdi.

90’ların belası elektrik kesintilerinden Türkiye’yi kurtardı. Dünyanın pek çok yerinde tıpkı eski Türkiye gibi hala gün aşırı elektrik kesintileri yaşanıyor.

Gerçi Cumhurbaşkanı Erdoğan deyince; hastanede rehin kalmayla sağlığın, çaresizlikle ileri teknoloji savunma yatırımlarının, trafik kazalarıyla duble yolların ve başka birçok halka hizmet anlamına gelen meselenin kavgasını verenin o........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play