Kızıldeniz’de oluşabilecek güvenlik kırılganlıklarının, dünya ekonomisine ve uluslararası ticarete olası etkilerini de bu kapsamda değerlendirmiştim.

Sonra Sıradışı Strateji programında sevgili Turgay Güler ile meseleye İran tarafından yaklaşmıştık. Çünkü Husilerin cesaret bulduğu merkez İran. Bu şartlarda Husilerin, İran’ın menfaatlerine aykırı hareket etmeleri söz konusu olamaz.

İran’ın bölgede bir miktar istikrarsızlıkla içinde bulunduğu sıkış(tırıl)mışlığından çıkmayı arzuladığı herkese malumdur.

Husilerin Aden ve Kızıldeniz’deki istikrarsızlık faaliyetleri, İran’ın etkisinin büyük olduğu Basra Körfezini, güvenli tutulması gereken önemli bir güzergah haline getiriyor.

Belki Kızıldeniz istikrarsızlaştıkça Çin ve Hindistan gibi ülkelerin İran üzerindeki güzergahlara ihtiyacı şiddetleniyordur. Böylece yıllardır uygulanan ambargonun kaldırılması yahut en azından gevşetilmesinin mümkün olacağı yahut ambargoya karşı İran’ın destekçiler bulabileceği düşünülüyordur.

Husiler de belki bu bağlamda Aden ve Kızıldeniz’i istikrarsızlaştırmaya devam ediyordur, diye düşünüyorum. Bölgenin kalbine yerleştirilen İsrail çıbanı projesi de Husilere yeterince malzeme sağlıyor.

Husilerin sivil gemileri hedef alan faaliyetlerini artırdığı bu ortamda nihayet Türk mürettebatın bulunduğu Central Park isimli bir gemiyle iletişim Bab’ül Mendeb Boğaz’ı önlerinde kaybedildi. Fakat diğer el konulan gemilerden farklı olarak Central Park serbest kaldı.

İşte bu geminin henüz tutulu olduğu sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı Reisi ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Görüşmenin içeriğine dair açıklamada bu hususa yer verilmiyordu. Üstelik Reisi telefon görüşmesinden bir gün sonra zaten Ankara’ya ziyaret gerçekleştirecekti.

Tüm bu gelişmeler arasında bu telefon görüşmesinin bana biraz olağanüstü geldiğini ifade etmek isterim. Daha önce ziyaretinden bir gün önce aranan bir konuk varsa da azdır. İstisnai bir görüşmeydi.

Türk mürettebat meselesinden gördüm bu gelişmeyi ama tüm bağlam beraber düşünüldüğünde Reisi’nin ziyareti sonrası dünyanın ilgisini çekecek önemli açıklamalar geleceği de beklenebilir. Özellikle Zengezur denkleminin tam anlamıyla çözüldüğüne şahitlik edebiliriz. Zengezur Koridoru küresel ticareti basbayağı yeniden şekillendirecek önemde. Denizler istikrarsızlaşır ve teknoloji gelişirken kara güzergâhlarına gün doğacak.

Diğer taraftan İran gerçekten ambargodan çıkabilirse hem dünya hem bölge ekonomisi önemli bir değişimden daha geçecek. Karşılıklı ihtiyaçlar bakımından Türkiye ve İran ticari ilişkilerini fevkalade geliştirebilir. Hatta görece ambargonun kalkmasından en olumlu etkilenecek ülke Türkiye olur.

İran çok büyük bir ekonomik potansiyel olarak kendisini gerçekleştiremeden öylece duruyor. Türk ürünlerine olan iştah en üst seviyede. İran, Türkiye’nin önemli turist potansiyellerinden birisi. Türkiye de İran’ın. Türkçe yaygın. “İki devlet bir millet” sloganı tıpkı Azerbaycan’daki gibi kullanılıyor. Türkiye’nin bölgesel kalkınma zaaflarını İran’a ambargoların kalkması giderebilir. Bu yönde ABD tarafından birkaç adım geldi. Eylül’de 5 milyar dolar civarı İran varlığından mahkûm takası kapsamında bloke kaldırılmıştı. Kasım ayında ise 10 milyar dolarlık varlığı üzerinden bloke kaldırıldı. Arkası gelir mi, bilinmez ama bölgede istikrarsızlık artarken ambargonun kaldırılması ihtimalinin uzaklaştığı varsayılabilir.

Fakat aynı bağlamda bir diğer detay var. O da Basra’yı Ovaköy’e bağlayan Kalkınma Yolu Projesi. İran’a ambargolar devam edip Kızıldeniz’de istikrarsızlık artıyorsa Türkiye’nin Irak ile beraber ortaya koyduğu Kalkınma Yolu Projesinin küresel önemi de artıyor olmalıdır.

Geçtiğimiz hafta sonu milyar dolarlık yatırımlar hem Zengezur hem Kalkınma Yolu başlığında duyuruldu. İhaleleri yapılan Ovaköy-Gaziantep arasındaki 615 kilometrelik demiryolu ile Ovaköy-Şanlıurfa arasındaki 320 kilometrelik karayolu yatırımlarının toplamı 7,8 milyar dolar olarak kaydedildi.

Bölgeye barış ve ekonomik canlılık getirecek bu yatırımların güvenliği önemli.

Güvenlik güçleri terör tehdidini temizlemeye devam ediyor. Fakat Kalkınma Yolu Projesinin İran’ın güzergah hedeflerine rakip görüleceğini de unutmamak gerekir. İran’ın, Irak üzerindeki etkisi malum.

QOSHE - Central Park, Kızıldeniz’in güvenliği ve Kalkınma Yolu - Yusuf Dinç
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Central Park, Kızıldeniz’in güvenliği ve Kalkınma Yolu

17 1
28.11.2023

Kızıldeniz’de oluşabilecek güvenlik kırılganlıklarının, dünya ekonomisine ve uluslararası ticarete olası etkilerini de bu kapsamda değerlendirmiştim.

Sonra Sıradışı Strateji programında sevgili Turgay Güler ile meseleye İran tarafından yaklaşmıştık. Çünkü Husilerin cesaret bulduğu merkez İran. Bu şartlarda Husilerin, İran’ın menfaatlerine aykırı hareket etmeleri söz konusu olamaz.

İran’ın bölgede bir miktar istikrarsızlıkla içinde bulunduğu sıkış(tırıl)mışlığından çıkmayı arzuladığı herkese malumdur.

Husilerin Aden ve Kızıldeniz’deki istikrarsızlık faaliyetleri, İran’ın etkisinin büyük olduğu Basra Körfezini, güvenli tutulması gereken önemli bir güzergah haline getiriyor.

Belki Kızıldeniz istikrarsızlaştıkça Çin ve Hindistan gibi ülkelerin İran üzerindeki güzergahlara ihtiyacı şiddetleniyordur. Böylece yıllardır uygulanan ambargonun kaldırılması yahut en azından gevşetilmesinin mümkün olacağı yahut ambargoya karşı İran’ın destekçiler bulabileceği düşünülüyordur.

Husiler de belki bu bağlamda Aden ve Kızıldeniz’i istikrarsızlaştırmaya devam ediyordur, diye düşünüyorum. Bölgenin kalbine yerleştirilen İsrail çıbanı projesi de Husilere yeterince malzeme sağlıyor.

Husilerin sivil gemileri hedef alan faaliyetlerini artırdığı bu ortamda nihayet Türk mürettebatın bulunduğu Central Park isimli bir gemiyle iletişim Bab’ül Mendeb Boğaz’ı önlerinde kaybedildi. Fakat diğer el........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play