Türkiye’de kredi piyasası Türk Lirası “borç alma” esasıyla döner. Oysa bankalar döviz cinsi mevduat toplar. (Dolarizasyon dediğimiz şey.) Bu halde döviz cinsi kredi vermekte daha etkin olabilecekleri halde, borç alanlar üzerlerine döviz riski almak istemez.

Bankalar da topladığı dövizi merkez bankasıyla SWAP yaparak Türk Lirasına çevirir.

Böylece politika faizi düşük seviyelerdeyken yüksekten mevduat toplasalar da merkez bankasından ucuza borçlanarak görece düşük bir paçal maliyet yapıp kredi piyasasını ucuz tuttukları bir dönemi geride bıraktık.

İşletmeler bu mekanizma sayesinde mevduatlarına yüksek faiz alıp ucuza kredi çekmişlerdi. Aldıkları parayı da işleri hariç her yere yatırıp (çoğu bankaların tavsiyesiyle) enflasyonist etkileri körüklediklerine de yakından şahit oldunuz.

Politika faizi yükselince bu küçük kapitalist yöntemleri geride kaldı. Sıra iş yapmaya geldi. Fakat bu sefer tahsilatta zorlanma, uzayan vadeler, azalan stoklar, yeni projelere kaynak bulma zorluğu gibi sorunlar üst üste geldi. Hem Kızıldeniz’deki istikrarsızlık tedarik zincirinde Türkiye’yi yeniden ön plana çıkarırken…

Bu şartlarda işletmelerin kredi talebi büyürken yüksek kredi oranları kredi pazarını iyice sıkıştırdı.

İşte, ne zaman şartlar böyle gelişse döviz cinsi kredi alma ortamı oluşur. Bu yazıyla az öncesinden haber vermiş olayım; yabancı girişi “iyice” hızlanınca döviz cinsi kredi alma zamanı gelmiş demektir. Değerli TL süreci çoktan başladı.

Bakan Şimşek’in New York ziyaretinin ve Moody’s Türkiye raporunun damga vuracağı bir haftaya giriliyor. Sonrasındaki sermaye akımlarını dikkatle takip etmek gerek. Önümüzdeki aylar içinde zamanını tam tutturup döviz cinsi kredi alanlar, geçen dönemin ucuz TL kredi imkânından dahi daha düşük maliyet yüklenmiş olacak.

Ama öyle herkes heyecan yapmamalı.

Türkiye’de bankalar döviz riskini üzerlerinden atmak için kime döviz kredisi verdiklerine bakmaz. Yani döviz geliri olup olmadığını dikkate almaz. Hatta yakın geçmişte binlerce kişi aldıkları döviz riski nedeniyle mağdur olunca Türkiye’de gerçek kişilere döviz cinsi kredi verilemeyeceği düzenlenmek durumunda kalındı.

Döviz geliriniz yoksa döviz cinsi kredi almayın. Verseler de almayın. Şartlar uygun gelişiyor ama global konjonktürün nasıl değişeceği böylesi bir dönemde hiç belli olmaz.

Döviz geliriniz her halükârda varsa döviz cinsi krediye yürüyün.

İhracatı da doğru anlayın. İhracat tek başına bir pazar imkânı değildir, aynı zamanda kredi imkânıdır. Hatta ihracata, satış, pazar, kanal olarak bakmaktansa finansman kanalı olarak bakmak yeğdir.

İhracatçı olmak için ölçeğinizi büyütün, bakış açınızı değiştirin, hikayenizi güçlendirin. Türkiye İhracatçılar Meclisi, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu gibi kurumlar münhasıran bu başlıkta ön açmaya çalışıyor.

Ticaret Bakanlığı hiçbir boşluk bırakmadan ihtiyaç duyulabilecek tüm başlıklarda destek veriyor. E-ticarette yurtdışı pazarlama faaliyetlerinin yarısı destek kapsamına girdi. KOSGEB en detay başlıklarda destek veriyor.

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in geçen hafta MÜSİAD tarafından düzenlenen toplantıda “Hepinizi ihracatçı yapmak istiyoruz,” ifadesi çok çarpıcı. Altının her yönüyle doldurulduğu hissini geçirdiği gibi yüreklendiriyor.

Gerisi firmaların “hepimizi ihracatçı yapmanızı istiyoruz,” istekliliğine kalıyor.

Yenilenen vatandaşlık görevi eline sağlık demek olanların kaşıyacağı oyunlara gelinmemeli.

Türkiye toplum olarak kenetlenmeli ve fay hatlarına stres yükleyenlere fırsat vermemeli. Bu toplumun hiçbir ferdi yalnız ve dışlanmış hissettirilmemeli. 4 yılın başarısı, yüzyılı belirleyecek. Kimsenin keyfi için Türkiye bugünkü huzurunu bozdurmamalı. Yüzyılını yakmamalı.

QOSHE - Dolar borçlanmanın zamanı geldi mi? - Yusuf Dinç
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Dolar borçlanmanın zamanı geldi mi?

47 3
07.01.2024

Türkiye’de kredi piyasası Türk Lirası “borç alma” esasıyla döner. Oysa bankalar döviz cinsi mevduat toplar. (Dolarizasyon dediğimiz şey.) Bu halde döviz cinsi kredi vermekte daha etkin olabilecekleri halde, borç alanlar üzerlerine döviz riski almak istemez.

Bankalar da topladığı dövizi merkez bankasıyla SWAP yaparak Türk Lirasına çevirir.

Böylece politika faizi düşük seviyelerdeyken yüksekten mevduat toplasalar da merkez bankasından ucuza borçlanarak görece düşük bir paçal maliyet yapıp kredi piyasasını ucuz tuttukları bir dönemi geride bıraktık.

İşletmeler bu mekanizma sayesinde mevduatlarına yüksek faiz alıp ucuza kredi çekmişlerdi. Aldıkları parayı da işleri hariç her yere yatırıp (çoğu bankaların tavsiyesiyle) enflasyonist etkileri körüklediklerine de yakından şahit oldunuz.

Politika faizi yükselince bu küçük kapitalist yöntemleri geride kaldı. Sıra iş yapmaya geldi. Fakat bu sefer tahsilatta zorlanma, uzayan vadeler, azalan stoklar, yeni projelere kaynak bulma zorluğu gibi sorunlar üst üste geldi. Hem Kızıldeniz’deki istikrarsızlık tedarik zincirinde Türkiye’yi yeniden ön plana çıkarırken…

Bu şartlarda işletmelerin kredi talebi büyürken yüksek kredi oranları kredi pazarını iyice sıkıştırdı.

İşte, ne zaman........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play