Kapitalizm, sınıflı bir toplumun mahsulü olduğu için üretim faktörlerine tek başına faktör değil, aynı zamanda bir sınıflandırma işlevi gördürülmüştür. İlk dönem kapitalizmin klasik sınıflandırmasında toplumsal katmanlar burjuva ve işçi sınıfı olarak ikiye ayrılmıştır.

Burjuva esasen burç içinde yaşayana, yani, kentli kimseye denir. Köyden kente göçme eylemine de burjuvazi… Fakat kapitalizmde, bir dönem hararetli tartışıldığı şekliyle, üretim faktörü olarak burjuva kelimesine farklı bir anlam yüklenmiştir.

Yahut bahse konu anlam, anti-kapitalistler tarafından burjuva kelimesine yüklenmiştir de denebilir.

Yüklenen manasıyla değil ama kelime manasıyla bugün burjuva, orta gelir grubu demektir. Bu ifademle kapitalizmde, sınıflandırmadan kategorilendirmeye bir geçiş yaşandığını da izhar etmiş oldum. Bugün eleştirel yaklaşımlarda dahi sınıflar değil, gelir grupları şeklinde bir ayrım yapılır. Fakat asıl temas etmek istediğim husus yeni ve henüz örtük bir sınıflandırmanın varlığı…

Bu yeni sınıflandırma, askeri, politik, teknolojik ve sair alanlardaki değişimlerle gün geçtikçe daha çok anlam kazanıp daha çok başvurulur olacak. Karşı cephelerin değil, sınıfiçi birbirini ezmenin başlamasıyla kendisini gösterecek…

Kapitalizme göre sayısız örnekler ortadayken kapitalist olmayı beceremeyenler, her tür muameleyi hak eden, zaten belasını bulmuş kimselerdir. (Kapitalist olmamayı seçenler istisna.)

Fakat bunlar işçiler değildir. Zaten işçi diye bir kavramın artık kalmadığını yerini tüketici kavramının aldığını tartışıyorum. (Teknoloji yoğun üretimi değerlendirirken bu husus dikkate alınmalı.)

Tüketici, kapitalizme göre müstahakkına uygun yaşıyor.

Başlıktaki soruya cevap vereceksem kapitalizm tüketiciden bir şey istemiyor. Ne kadar ne tüketebiliyorlarsa tüketsin, istenmediğinde de tüketmesin, onlardan başka bir arzusu yok.

Kapitalizmin artık tüketicilerle, işçi sömürüsüyle, alışılagelmiş söylemdeki ezilenlerle falan işi yok. Çünkü bu grupların sömürülecek hali kalmamış. Yahut kapitalizmin sömürme iştahını artık bu gruplar doyuramaz. Zaten üretilen gelirden aldıkları pay %20 kadar.

Kapitalistlerse üretilen gelirin %80’inin sahibi.

Mesele sadece şirket tokuşmalarıyla değil, bugünün en sıkı müttefikleri görünen ülkelerin tokuşmasıyla da kendisini gösterecektir. (İşe de, hatırlatmam gerekirse, öteden bu yana tartıştığım üzere yeni dünya düzenine uyum sağlayamayan Fransa’dan başlanacak, gibi geliyor.)

Peki, şirketler özelinde kapitalistler kapitalistleri sömürürken geniş halk (tüketici) kitleleri ne olacak?

Sanırım, çoğunluk kendi bağlı olduğu kapitaliste sadık kalmayı, hayatta kalmanın bir gereği olarak görecektir. Bugünkünden çok daha farklı bir psikolojiyle… Sadakatin manasını değiştirir türden bir anlayışla…

Şunu da söyleyeyim olmaktan korkulan çiftçilik, sadakat kaygısı olmadığından ücretli kalmaya göre bir gün çok daha yüksek refah sunacaktır. Fransa’daki çiftçi kalkışması bunun bir işareti olarak görülebilir.

Milletlerse seçtikleri başkana göre yolda kalacak yahut yoluna devam edecek…

Sonuçta dünyada hiçbir ekonomik aktörün sakınamayacağı büyük bir sınama gerçekleşecek.

2024 yılının ilk enflasyon raporu sunumu “link kopmuştu” açıklamasıyla uzun zaman hatırlanacak. Link, bağıntı demek. Koptuysa politika faizi %65’e çıkarılıp geri bağlanırdı. 7 ay sürecek bir operasyon değildi.

Çokları bunu bir itiraf olarak değerlendirdi. İtirafsa mesele, kapitalin ayak uydurması düşünülen bir planın 7 aylık kısmı süresince, batıdaki fon çevrelerinin politik davranışının epeydir farklılaştığının deneyimlenmiş olmasıdır.

Kapital girişi daha önce de plan bozacak şekilde geliştiğinden bağıntı kopmuş olabilir mi, sorusunun artık sorulması gerekiyor. Sıcak para, para politikası tercihlerinden bağımsız olarak Türkiye’den uzaklaşmıştı.

Para politikasının ekonomik ve politik değişime ayak uyduracağı bir yol bulması gerekiyor. Şartlar eskisi gibi değil. Kapital de sermaye de artık başka bir düzende. (Bilirsiniz benim için kapital başka sermaye başka kavramlar).

Önceki dönemlerdeki arayışın neyin arayışı olduğu tartışılmasa da başarı elde edip edemediği konusunda herkesin bir fikri var. Bu döneme açılan kredi, neyin arayışında olunduğu analizinin yapılıp doğru sentezi bulmak için iyi kullanılmalı.

QOSHE - Kapitalizm bizden ne istiyor? - Yusuf Dinç
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Kapitalizm bizden ne istiyor?

25 1
11.02.2024

Kapitalizm, sınıflı bir toplumun mahsulü olduğu için üretim faktörlerine tek başına faktör değil, aynı zamanda bir sınıflandırma işlevi gördürülmüştür. İlk dönem kapitalizmin klasik sınıflandırmasında toplumsal katmanlar burjuva ve işçi sınıfı olarak ikiye ayrılmıştır.

Burjuva esasen burç içinde yaşayana, yani, kentli kimseye denir. Köyden kente göçme eylemine de burjuvazi… Fakat kapitalizmde, bir dönem hararetli tartışıldığı şekliyle, üretim faktörü olarak burjuva kelimesine farklı bir anlam yüklenmiştir.

Yahut bahse konu anlam, anti-kapitalistler tarafından burjuva kelimesine yüklenmiştir de denebilir.

Yüklenen manasıyla değil ama kelime manasıyla bugün burjuva, orta gelir grubu demektir. Bu ifademle kapitalizmde, sınıflandırmadan kategorilendirmeye bir geçiş yaşandığını da izhar etmiş oldum. Bugün eleştirel yaklaşımlarda dahi sınıflar değil, gelir grupları şeklinde bir ayrım yapılır. Fakat asıl temas etmek istediğim husus yeni ve henüz örtük bir sınıflandırmanın varlığı…

Bu yeni sınıflandırma, askeri, politik, teknolojik ve sair alanlardaki değişimlerle gün geçtikçe daha çok anlam kazanıp daha çok başvurulur olacak. Karşı cephelerin değil, sınıfiçi birbirini ezmenin başlamasıyla kendisini gösterecek…

Kapitalizme göre sayısız örnekler ortadayken kapitalist olmayı beceremeyenler, her tür muameleyi hak eden, zaten belasını bulmuş kimselerdir. (Kapitalist olmamayı seçenler istisna.)

Fakat bunlar........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play