Kapitalizm içinde kadim bir soru vardır; Türkiye krizlerden neden etkilenmez? Ve cevap sosyal toplum olgusunda yatar.

Aile bağlarının güçlü olması, akraba, arkadaşlık ve komşu ilişkilerinin bugünkü medeniyet algısının üzerinde değerler taşıması, şehirlilerin köyleriyle koparmadıkları bağ bu anlamda belirleyici faktörlerdir.

Aile yanında vakıflar, dernekler, mahalle ve hemşehri kıraathaneleri gibi unsurlar Türkiye’nin kriz yönetiminin kurumsal yapısı içinde yer alır.

Modern devlete ve modern topluma göre bu saydığım faktörler “ilkeldir” ve hürriyet karşıtıdır. Çünkü kapitalist düşüncede bu tür bağların koparılması özgürlüğün yani birey olmanın ta kendisi olarak görülür. Halbuki kapitalizm birey olmakla yalnız olmayı karıştırmaktadır, hepsi bu.

Kapitalizmi benimseyen devletlerin “toplumu öldürüp (Margaret Thatcher’ın ifadesi)” bu yalnızlığın maliyetini sosyal devlet ile gidermeye çalıştığı görülür. Ve yüksek frekanslı kapitalist kriz zamanları her geldiğinde sosyal devlet kemer sıktığından mesela Avrupa ülkeleri yahut Amerika’da hanehalkı krizlerden şiddetli şekilde etkilenir. Türkiye krizlerden neden etkilenmiyor, sorusu da bu yüzden gündeme gelir. Aslında sorunun tam hali; “biz etkilendiğimiz halde neden daha kırılgan olan Türkiye krizlerden etkilenmiyor,” şeklindedir.

Başka yönleri bir tarafa sırf bu tartışmadan da anlaşılacağı üzere sosyal devlet belli yönleriyle makul olsa da çarpık düşünsel temelleri ve başarısızlığa mahkûm yapısıyla dikkatli olunması gereken bir olgudur.

EYT gibi bir şey. Azıcık evleniyorsun ve Allah ömür verdikçe gelir sahibi oluyorsun. Bu yolla hükümet ömür boyu nafaka ile seve seve üstüne aldığı sosyal devlet rolünü ailesi bozulanları cezalandırarak üstünden atmanın bir yolunu bulmuş gibi görünüyor.

Öyle ya kapitalizmin şeriatına göre; ailesi bozulan günahkâr, bozulan aileyi oluşturan iki kişiden biri ölene dek diyet ödemek zorundadır. Ödemezse yaşına başına bakılmaksızın hapse atılmalıdır.

Biraz Katolik biraz da başka şey işte. Eklektik bir din.

Hükme varacak veri elimde yok lakin ömür boyu nafakanın faydası ile zararı tartıya vurulsa sosyo-ekonomik bakiyesinin negatifliği çarpıcı olur gibi geliyor.

Bu arada mehir bir İslami sosyal finans enstrümanıdır. Farklı mehir uygulamaları da vardır. Mesela Musevilikte erkekten kadına doğru değil, kadından erkeğe doğru çalıştırıldığı kayıtlara girer. Bazı toplumlarda mehrin dengenin değil, dengesizliğin enstrümanına çevrildiği de görülür. Yani görece yüksek mehir bedelleri nedeniyle aile kurmanın imkânsız hale geldiği toplumlar var.

Nafakanın ömür boyu olması gibi mehir de adam boyu olabilir.

Kısaca şunu söylüyorum; aynı amaca hizmet eden farklı yöntemler olsa da hangisinin uygulandığından bağımsız olarak denge olmayınca fayda ortaya çıkmaz.

Öte yandan nafaka da her tür hibe gibi (örneğin harçlık) bir İslami sosyal finans enstrümanıdır. Sosyal finans enstrümanı olmasından gönüllülük esası anlaşılmasın. Nafaka yükümlülüktür. (Farz olan zekât da sosyal finansın kapsamı içindedir.) Yükümlülük olduğundan nafaka, vacip kavramıyla tamlanarak da kullanılır.

Nafaka, sorumluluk sahibi olunan kişiler lehine yapılan zorunlu harcamaları ifade eder. Eş, çocuk, ihtiyaç sahibi akrabalar nafakada sorumluluk kapsamındadır. Yani gelir-bağımlı durumda olanlar ya da başka ifadeyle rızkı dolaylı aktarılanlar…

Nafakada yükümlülük olan kısım, iktisatta otonom harcamalar başlığındaki temel yaşamsal ihtiyaçlar olarak görülür. Fakat nafaka harcamaları, otonom tüketimi aşıp uyarılmış tüketimi (tüketim eğilimi ve gelire duyarlı harcamalar) de içine alacak kadar büyük olabilir. Yani tanıma bakarak çoğu durumda vacipten artan düzeyde nafaka harcaması yapılıyor zannedilebilir. Bu gene de nafile nafaka olmaz.

Yani her halükârda nafaka, bir vacibin ifasıdır. İsraf hali başka.

Gündem geldi de; tutulup garip bir biçime sokulan nafaka kavramının iyi ve güzel olduğunu böylece yeniden hatırlatma fırsatı buldum.

Bu vesileyle sosyal devlet düşüncesinin rahatsız ediciliğini de bir miktar ifade etmiş oldum. Ömür boyu nafaka bu bağlamda elbette bir ironi.

Kapitalizmin sosyal devleti, sosyal toplumun rakibi olarak ele alan yaklaşımına aslında eleştirim. Kapitalizm topluma bu yolla konfor sunmaz. Sosyal devletin sınırları çizilmezse gün gelir toplum, toplum olmanın gücünü değil, acziyetini yaşar. Elde yaygın refah değil, yoksunluk kalır. Sorumluluklar etrafında örgütlü fertler değil, yalnızlık kalır.

Sosyal devlet, sosyal toplumun yetmediği yerde başlar. Bu ikisi rakip olgular değildir. Depremde işi rekabete çevirmeye çalışanlar olduğunu hatırlayın.

QOSHE - Ömür boyu nafaka ve sosyal devlet - Yusuf Dinç
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Ömür boyu nafaka ve sosyal devlet

39 2
10.12.2023

Kapitalizm içinde kadim bir soru vardır; Türkiye krizlerden neden etkilenmez? Ve cevap sosyal toplum olgusunda yatar.

Aile bağlarının güçlü olması, akraba, arkadaşlık ve komşu ilişkilerinin bugünkü medeniyet algısının üzerinde değerler taşıması, şehirlilerin köyleriyle koparmadıkları bağ bu anlamda belirleyici faktörlerdir.

Aile yanında vakıflar, dernekler, mahalle ve hemşehri kıraathaneleri gibi unsurlar Türkiye’nin kriz yönetiminin kurumsal yapısı içinde yer alır.

Modern devlete ve modern topluma göre bu saydığım faktörler “ilkeldir” ve hürriyet karşıtıdır. Çünkü kapitalist düşüncede bu tür bağların koparılması özgürlüğün yani birey olmanın ta kendisi olarak görülür. Halbuki kapitalizm birey olmakla yalnız olmayı karıştırmaktadır, hepsi bu.

Kapitalizmi benimseyen devletlerin “toplumu öldürüp (Margaret Thatcher’ın ifadesi)” bu yalnızlığın maliyetini sosyal devlet ile gidermeye çalıştığı görülür. Ve yüksek frekanslı kapitalist kriz zamanları her geldiğinde sosyal devlet kemer sıktığından mesela Avrupa ülkeleri yahut Amerika’da hanehalkı krizlerden şiddetli şekilde etkilenir. Türkiye krizlerden neden etkilenmiyor, sorusu da bu yüzden gündeme gelir. Aslında sorunun tam hali; “biz etkilendiğimiz halde neden daha kırılgan olan Türkiye krizlerden etkilenmiyor,” şeklindedir.

Başka yönleri bir tarafa sırf bu tartışmadan da anlaşılacağı üzere sosyal devlet belli yönleriyle makul olsa da çarpık düşünsel temelleri ve başarısızlığa mahkûm yapısıyla dikkatli olunması gereken bir olgudur.

EYT........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play