Türkiye’nin ustalarına, inşaat malzemesi üreticilerine, beton şirketlerine, müteahhitlerine, konutu yatırım gören yaklaşımına, evlilik sayılarına, boşanma davalarına, öğrenci göçlerine, dünyada mekân ahirette iman düsturuna, Emlak Bankasına ve TOKİ’sine rağmen konut krizi yaşaması ve hatta yaşadığı krizden çıkamaması olağanüstü bir durum.

Bir de tüm bunların ithal olduğunu düşünün…

Ya da TOKİ’nin hiç olmadığını düşünün… TOKİ’nin bir çağrısına yastıkaltından tonlarca altın çıkar. Mübalağalı söylersem KKM’de kuruş kalmaz… Böylesine güçlü…

O günden önce zaten inşaat ve beton yükselirken eleştirisi de yükselmeye başlamıştı da iyiden iyiye bir sektör düşmanlığına dönüşmesi o gün oldu. Tarihe ve şehre ve yeşile düşman bir iş koluna düşman olmak o gün tam meşrulaştı…

Sektöre krediler kesildi. Müteahhitler ve TOKİ’nin kendi de aşağılandı, dayak yedi, lanetlendi.

Konutun hangi amaca hizmet ettiği adeta herkes tarafından unutulmuştu. Bunu da ilk müteahhitler başlattı. Konutun barınma ihtiyacını gideren bir çözüm olduğunu hiç düşündürmediler. Konutu o denli tek tipleştirip kuraklaştırdılar ki kapitalizmin zaman mekân bağlamını koparmayı başarabilmesi için maşa oldular.

Ve böylece başlayan bir süreç sonrasında bugün Türkiye’nin konut krizine düşmesi için gereken şartların her biri tek tek gerçekleşti… Son günlerde bu kriz çok hissedilmiyor olabilir ama taşınma sezonu gelmek üzere ve %25 kira artış sınırı uygulaması temmuzda dolacak. Hem böyle giderse kriz daha da derinleşecek.

Elimizde ise çözüm olarak sadece TOKİ var. Ve eleştiriler sonrası kendine çekidüzen vermiş durumda. Depremde imal ettiği konutların dayanıklılığıyla takdir kazandı.

Fakat, son güncel veriler üzerinden gidersek, teklif ettiği 250 bin yahut 500 bin gibi konut sayılarıyla çözümün tek adresi olduğu halde çözümsüzlüğün ortadan kaldırılmasında yetersiz kalıyor.

Belli ki (seçim sonucunun dönüşümü göz ardı ettiği dikkate alınırsa) Türkiye’nin bir kısmı acil ve bir kısmı zamana yayılacak şekilde 1,5 ila 5 milyona kadar konut ihtiyacı olduğu söylenebilir. Bu tahmine ulaşırken yıllık bir milyonluk nüfus gelişimi ve deprem yönetmeliği öncesi üretilen konutları da matematiğe ekliyorum.

İhtiyacın önemli bölümü sosyal konut. Özel kesim müteahhitlerin sosyal konut üretmeye niyeti yok, hiç olmadı. Olmasın sıkıntı yok. Zaten TOKİ’yi çözüm görüyor oluşumuz sosyal konut segmentini göz ardı etmemesi...

TOKİ yoğunlaştığı segment itibariyle müteahhitlerle rekabet içinde değil.

Zihnindeki diğer çekince olan “çok konut üretilirse konut fiyatları düşer, piyasa bozulurmuş,” falan… Geçiniz. Bu kadar sorun varken konut fiyatının düşmesini dert edinmek lükstür.

Hele eski, daha doğrusu güvenilmez, konutların fiyatı ne olursa olsun. İsterse sıfır olsun. Deprem olacağı beklenen bir ülkede depremde ayakta kalamayacağı besbelli görünen konutların dahi fiyatının çıkıyor olması izah edilemez. TOKİ varken hiç izah edilemez.

Millet seçim sonuçlarıyla sesini duyurmaya çalışırken korodaki kiracıların sesi hiç mi duyulmuyordur?

Belli ki kentsel dönüşüm olmayacak, yapılmayacak, yapılsa da çok sınırlı kalacak. Esenler sadece istisnai bir örnek…

Bu şartlarda özellikle şehirlerin yoğunluğunu da azaltacak yerlerde TOKİ konutları yapılır, dileyen gider oturur, dilemeyen kendi tercihinin sonuçlarına katlanır. Ama toplumun tercihsiz kalması hak değil. Bir çözüm olan kiracılığın çok büyük bir soruna dönüşmesi TOKİ’nin zihninden örneklerini verdiğim endişelerle falan hiç hak değil.

TOKİ, bugünden tezi yok adet sınırı olmaksızın çağrıya çıkmalı. Gerçek talebi toplamalı ve sorunu çözmeli. Önce adet belirleyip sonra çağrıya çıkmak da nedir? TOKİ, ekonomideki sosyal konut talebine daha ne kadar duyarsız kalacak merak ediyorum.

Bu bayram olmadı ama TOKİ, Kurban Bayramında çözümleriyle gündemi değiştirir diye umuyorum...

Yarın Bayram… Bir büyük soykırım sürerken en buruklarından birisi olacak. Şimdiden bayram namazında Gazze için edilecek dualara karşılık müminlerin diyeceği aminlere eşlik ediyorum… Dünyanın her yerindeki namazlarda ümmetin tümüyle…

Bir dahaki bayrama özgür Kudüs’ün yiğit çocuklarının gözlerindeki gülümsemeyle girmek dileğiyle…

QOSHE - TOKİ hâlâ neyi bekliyor? - Yusuf Dinç
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

TOKİ hâlâ neyi bekliyor?

32 1
09.04.2024

Türkiye’nin ustalarına, inşaat malzemesi üreticilerine, beton şirketlerine, müteahhitlerine, konutu yatırım gören yaklaşımına, evlilik sayılarına, boşanma davalarına, öğrenci göçlerine, dünyada mekân ahirette iman düsturuna, Emlak Bankasına ve TOKİ’sine rağmen konut krizi yaşaması ve hatta yaşadığı krizden çıkamaması olağanüstü bir durum.

Bir de tüm bunların ithal olduğunu düşünün…

Ya da TOKİ’nin hiç olmadığını düşünün… TOKİ’nin bir çağrısına yastıkaltından tonlarca altın çıkar. Mübalağalı söylersem KKM’de kuruş kalmaz… Böylesine güçlü…

O günden önce zaten inşaat ve beton yükselirken eleştirisi de yükselmeye başlamıştı da iyiden iyiye bir sektör düşmanlığına dönüşmesi o gün oldu. Tarihe ve şehre ve yeşile düşman bir iş koluna düşman olmak o gün tam meşrulaştı…

Sektöre krediler kesildi. Müteahhitler ve TOKİ’nin kendi de aşağılandı, dayak yedi, lanetlendi.

Konutun hangi amaca hizmet ettiği adeta herkes tarafından unutulmuştu. Bunu da ilk müteahhitler başlattı. Konutun barınma ihtiyacını gideren bir çözüm olduğunu hiç düşündürmediler. Konutu o denli tek tipleştirip kuraklaştırdılar ki kapitalizmin zaman mekân bağlamını koparmayı başarabilmesi için maşa oldular.

Ve böylece başlayan bir süreç sonrasında bugün Türkiye’nin konut krizine düşmesi için gereken şartların her biri tek tek gerçekleşti… Son günlerde bu kriz çok hissedilmiyor........

© Yeni Şafak


Get it on Google Play