İstanbul'un sokaklarını bu hafta da arşınlamaya devam ediyor ve şehrimizin tarihi semtlerini sizlere tanıtmaya devam ediyoruz.

Şehzadebaşı: Mimar Koca Sinan'ın “Çıraklık eserim” diye tarif ettiği Şehzade Mehmed Külliyesi’nin gölgesi altında bulunan bu semt, Osmanlı döneminde şehrin en önemli semtleri arasında gelmekteydi. Semtin siluetinde önemli yer tutan konaklarda devletin çeşitli kademelerinde görev yapan memurlar ikamet etmekteydi. Bu semt komsu Vezneciler semti ile beraber İstanbul'da tiyatroların ilk filizlenmeye başladığı yerdir. Özellikle de Direklerarası diye tabir edilen Ramazan eğlenceleri semtin tarihinde önemli bir yer tutar. 1930larla beraber tiyatroların başka semtlere taşınmaya başlaması semtin eğlence özelliğinin sona ermesine sebep olmuştur. 1950lerde ise semtin eski günlerinin yerinde yeller esmektedir. Semtin eski mahalleleri Şehzadebaşı Parkı ya da belediye sarayı yapılmak için istimlak edilmiş ve İstanbul'un bu müstesna semti de mahallelilerinden uzaklaştırılmıştır. Osmanlı döneminde pek çok medreseye de ev sahipliği yapan ve bir nevi ilim merkezi hainde olan bu semtte günümüzde Vefa Lisesi bu ilim misyonuna devam eden yegâne müessesedir. Semtin bir diğer özelliği ise Mimar Sinan tarafından İstanbul'un orta noktası olarak tespit edilmiş ve tespit edilen yere dikilmiş olan yeşil sütunun Şehzade Mehmed Külliyesi'nin doğu köşesinde yer almasıdır. Semte yolunuz düşerse her kosesi ayrı bir güzellikte olan Şehzade Mehmed Külliyesi’ni, Damat İbrâhim Paşa Külliyesi'ni. Onsekizsekbanlar ve Burmalı Mescidlerini ziyaret edebilirsiniz.

Saraçhane: Şehzadebaşı'ndan ağır adımlarla yürümeye devam ettiğimizde önümüze önce Hâşim İşcan Geçidi gelecektir. Durmaksızın akan trafiği trafik ışıkları marifeti ile geçtikten sonra kendimizi Saraçhane'de bulacağız. Bu bölge Fatih Sultan Mehmed’in İstanbul'u fethinden sonra şehrin canlandırılması için 1475’te yaptırdığı 110 bab dükkândan müteşekkil çarşının saraç esnafı tarafından kullanılmaya başlamasıyla bu ismi almıştır. Atatürk Bulvarı adi verilen ana arter caddenin bu semtten geçirilmesi ile bu semtte bulunan pek çok tarihi eser kör kazmanın kurbanı olmuştur. Semtin mahalleleri de açılan meydan ve parklara kurban edilmiştir. Bozdoğan Kemeri, Gazanfer Ağa Medresesi, Ankaravi Mehmed Efendi Medresesi, İtfaiye Müzesi gibi tarihi yapılar bu semtte yer almaktadır.

Horhor: Rivayet odur ki Fatih Sultan Mehmed fetih sonrasında şehirde gerçeklesen imar faaliyetlerini incelediği bir günde muhtemelen Fatih Külliyesi'nin olduğu bölgeden Aksaray mıntıkasına doğru yürüdüğü bir esnada aniden durur ve dikkat kesilerek etrafı dinledikten sonra yanında bulunan lalasına “Bre lala baksana hor hor su sesi geliyor” der. Fatih’in gösterdiği yer kazıldığında toprak altından debisi yüksek bir su kaynağı açığa çıkar. Akabinde ayni yere inşa edilen çeşmeye Horhor Çeşmesi denir ve semt de bu isimle anılmaya başlar. Günümüzde semt tarihi yarımadanın yavaş yavaş mahalle hüviyetine bürünmeye başladığı bir bölge konumundadır. Meşhur Horhor Antikacılar Çarşısı’nda geçmişe dalıp gitmek ya da Fetihte surlara ilk sancağı diken Baba Hasan Alemi veya halk arasında bilinen ismi ile Ulubatlı Hasan'ın kabrini ziyaret etmek isterseniz yolunuzu bu semte düşürebilirsiniz.

Kıztaşı: Semt adını 455 senesinde Roma imparatoru Markianos anısına dikilen sütunun kaidesinde bulunan Nike heykeli yüzünden halk arasında Kıztaşı olarak anılmıştır. 1908 Çırçır Yangını sonrasında bütün semt baştan imar edilmiş, bu sırada daha önce bir evin bahçesinde olan sütun etrafı bir meydan olacak şekilde yeniden düzenlenmiştir. İskender Paşa Camii, Bıçakçı Alaaddin Camii, Sofular Hamamı gibi tarihi eserlerin öne çıktığı semt günümüzde mahalle hüviyetini kısmen korumaktadır.

QOSHE - İstanbul'un tarihi semtleri (3) - Şafak Evcen
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İstanbul'un tarihi semtleri (3)

11 0
03.12.2023

İstanbul'un sokaklarını bu hafta da arşınlamaya devam ediyor ve şehrimizin tarihi semtlerini sizlere tanıtmaya devam ediyoruz.

Şehzadebaşı: Mimar Koca Sinan'ın “Çıraklık eserim” diye tarif ettiği Şehzade Mehmed Külliyesi’nin gölgesi altında bulunan bu semt, Osmanlı döneminde şehrin en önemli semtleri arasında gelmekteydi. Semtin siluetinde önemli yer tutan konaklarda devletin çeşitli kademelerinde görev yapan memurlar ikamet etmekteydi. Bu semt komsu Vezneciler semti ile beraber İstanbul'da tiyatroların ilk filizlenmeye başladığı yerdir. Özellikle de Direklerarası diye tabir edilen Ramazan eğlenceleri semtin tarihinde önemli bir yer tutar. 1930larla beraber tiyatroların başka semtlere taşınmaya başlaması semtin eğlence özelliğinin sona ermesine sebep olmuştur. 1950lerde ise semtin eski günlerinin yerinde yeller esmektedir. Semtin eski mahalleleri Şehzadebaşı Parkı ya da belediye sarayı yapılmak için istimlak edilmiş ve İstanbul'un bu müstesna semti de mahallelilerinden uzaklaştırılmıştır. Osmanlı döneminde pek çok medreseye de ev sahipliği yapan ve bir nevi ilim merkezi hainde olan bu semtte günümüzde Vefa Lisesi bu ilim misyonuna devam eden yegâne müessesedir. Semtin bir diğer özelliği ise Mimar Sinan tarafından İstanbul'un orta noktası........

© Yeni Söz


Get it on Google Play